Ergün Diler

ERGÜN DİLER

Tarihi 6 Eylül 2011

627 Selahattin

Adı: Dilay Turan Kerman
Yaşı: 25
Doğum Yeri: Ankara
Mesleği: Öğretmen
Adı: Cem Kerman
Yaşı: 27
Doğum Yeri: Edirne
Mesleği: Polis
Bu iki genç birbirlerini ilk görüşte sevdi.
Hem de delice...
Aşk her şeyi aşıp ikisini nikah masasının etrafında buluşturdu. Annelerinbabaların bakışları arasında "ÖLÜM BİZİ AYIRANA KADAR" diyerek imzalar atıldı. Dilay, çiçeği burnunda gelindi. Hem çocukları olsun hem de çocukları okutsun istiyordu. KPSS'ye girdi.
İstanbul, Ankara ya da İzmir bize nasip olmaz düşüncesiyle TUNCELİ'yi işaretledi.
Dediği gibi de oldu. Dilay, artık ÖĞRETMEN HANIM'dı...
Akşam olmasını bekleyemedi. Kalbi göğüs kafesini terk edecek gibiydi. Eşi kapıyı çaldığında heyecandan bayılır gibi oldu.
Koştu... Kapıyı açtı... Nöbetten gelen eşinin boynuna sarılıp MÜJDEYİ verdi. Bir an gözgöze geldiler. Birkaç saniyelik sessizlikten sonra birbirlerine kenetlenip "Tunceli bizim de memleketimiz.
Oradaki çocuklar da insanlar da bizden hizmet bekler"
kararını verdiler...
Artık Sakarya'daki hayatları MUNZUR kenarına taşınıyordu...
Küçük bir ev tuttular. Dayayıp döşediler.
Gün çok uzundu oralarda. Karanlık kavuruyordu insanları. Güneş batarken bir daha doğmayacak hissi uyandırıyordu. Ellerini ayırmadan saatlerce dağları seyrettikleri oluyordu. Rüzgarlarla beslenip, yağmurlarla yıkanıyorlardı...
Cem'in tek hobisi vardı: Futbol...
Sadece o zaman SİLAHINI çıkarırdı...
Önceki akşam mesai arkadaşlarıyla yine iki takım yapıp halı sahaya indiler...
Dilay, hemen kale arkasındaydı. Eşinin attığı her golden sonra havaya sıçrıyordu.
Sanki FELEK bu mutluluğu kıskanmıştı. Bir eline silahı, bir eline de el bombasına alan cani FUTBOLA SİYASETİ bulaştırdı. Hem de en kirlisinden. Savunmasız polislere kurşun yağdırdı... Dilay, hemen yıkılıverdi oracıkta. Herkes boş boş bakarken Cem çığlık çığlığa fırladı. Canından çok sevdiği eşini yalnız bırakamazdı. Ellerini uzattı.
Ancak kahpe kurşun O'nu da buldu.
Sakarya'da başlayan mutluluk MUNZUR'un dibinde hüzünle, acı sonla bitiyordu.
Aynı saatlerde BDP yani BARIŞ ve DEMOKRASİ PARTİSİ ise yeni Genel Başkanlarını seçiyordu. 629 oyun 627'sini alan Selahattin Demirtaş liderliğini perçinliyordu. İstiklal Marşı'nın okunmadığı gazetecilerin protesto edildiği KONGREDE şu mesajlar yükseliyordu:
Öcalan'la temas sürsün.
Anadilimizde eğitim.
Kendi kültürümüzle yaşamak.
PKK'yı dağa çıkaran BDP değil devlettir.
İşkence ve faşizmin kökü kazınsın.
Seçim barajı kaldırılmalı...
Bütün bunlara HAYIR diyecek insan çok az. Hepsi üzerinde tartışılabilir. Zaten siyaset de MÜZAKERE kapısını açık tutup, o zeminin kaymaması için çözüm üretme sanatıdır...
Ancak ilk ve son şart silahların susmasıdır...
Taze bedenler toprağa düşerken, karıkoca gencecik insanlar elele katledilirken siyaset buna sessiz kalıyorsa siz de SUÇA ORTAKSINIZ demektir... Selahettin Bey, silahlar susunca zaten DEVLETİN yumuşayan yüzü iyice gülümser. Nasıl RET ve İNKAR bittiyse devamı da gelecektir. Ama kuliste söylediğiniz "BDP bir kongreyle hemen değişemez" sözlerinin arkasına sığınmayın. Bir partinin liderisiniz.
DEĞİŞTİRME ŞANSINIZ VAR... Ama önce yüreği ortaya koymak gerekiyor. Bir CESUR YÜREK'e Türkler'den çok KÜRTLER'in ihtiyacı var... Hadi yanıltın bizi... Anaların gözyaşlarına uzanan ilk el sizinki olsun... Tarih böyle yazılır... Kandil'e ya da İmralı'ya DANIŞARAK değil...
Unutmayın akan her damla kanda kazanan bu ülkenin çocukları olmuyor.
Bunu bir DÜŞÜNÜN...