2007 ayağında, Cumhurbaşkanı'nı halkın seçmesi ve 16 Nisan ayağında yürütme yetkisinde Cumhurbaşkanının etkin ve güçlü konuma getirilmesinin en önemli sonucu, milli iradenin ülkenin tüm karar süreçlerine hâkim olmasını sağlamasıdır. Askeri ve bürokratik oligarşinin dayandığı BOĞAZİÇİ HANEDANI' nın da tarihin derinliğinden gelen Türkiye'yi idare etme, yön verme gücü yıkılmıştır.
VESAYET -AVRUPA BİRLİĞİ- MANEVİ CİHAZLANMA CEMİYETİ:
İstanbul Hanedanı deyince, AVRUPA BİRLİĞİ bağlamında, Amerika'nın isteği doğrultusunda komünizmle mücadele için kurulan "Manevi Cihazlanma- Moral Rearmament" örgütünün aynı Türkçe isimle İstanbul'da da faaliyet göstermiş oluşu dikkate değerdir. Avrupa Birliği'nin temelleri, 1950'li yıllarda örgütün İsviçre'nin Caux kentindeki şatosunda atıldı. François Mitterand ve Konrad Adenauer öncüleriydi... Her ikisi de Gül ve Haç bağlantılı Mason localarının üyeleriydi. Fikir babası Robert Schuman da öyle.
Avrupa Birliği'nin Türkiye örgütlenmesi de 11 Kasım 1966 da "Manevî Cihazlanma Cemiyeti" adıyla oluşmuştur. Başkanı dönemin İstanbul valisi Prof. Fahrettin Kerim Gökay'dı. Gökay dünyayı idare eden İlluminati'nin de üyesiydi. Derneğin adresi Beyoğlu Asmalımescit Sokağı'nda bir apartmanın üst katıydı. Toplantıları Teşvikiye'deki Gül ve Haç binasında, İzmir Palas'ta, bir kısmı İzmir'de, en gizli ve özel toplantılar ise Gökay'ın Kadıköy, Göztepe'deki köşkünde yapılırdı. İstiklal Caddesi-Boğaziçi bir birini tamamlardı.
Derneğin ilginç projelerinden bazıları şunlardı:
İstanbul 'Dünya Dinler Başkenti' yapılacak,
Fener Patrikhanesi Vatikan gibi ayrı bir devlet olacak
Ayasofya Ortodoks ibadetine açılacak,
'Dünya Dinler Arası Diyalog ve Hoşgörü' projesi geliştirilecek.
İlginçtir; 1997'de CIA kuklası -NATO Gladyosu Fetullah'ın Papa 2'inci Jean Paul ile buluşarak "Ilımlı İslam, Dinler Arası Diyalog'unu başlatması çok dikkate değerdir. Bu fikrin fikir babası olan 'Üç din birliği' yani 'İbrani dinler' denen projeyi ilk kez bir Mason teşkilatı Manevi Cihazlanma Cemiyet'inin ortaya atması tesadüf değildir. Bu dernekle, Batıya eklemlenmiş İstanbul Baronlarının iç içe geçen ilişkileri, küresel ağları göz önünde tutulursa, 15 Temmuz'a kadar uzanan Türkiye'nin kılcallarının ele geçirilmesi tehlikesinin vahameti bir kez daha anlaşılmalıdır.
SONUÇ: 16 Nisan, vesayetçi zihniyeti köreltirken, Boğaziçi hanedanının, Müslüman Türk evlatlarının Türkiye'nin siyasi ve ekonomik idaresini ele ele almasının önüne koyduğu setlerin, mâniaların, yığınakların da kırılmasını sağlamıştır. Şimdi en büyük hedefimiz;
Hıristiyan Batı'nın, TÜRK- İSLAM MEDENİYETİNİ YIKMAK için 100 yıldır uyguladığı, İslamiyet'in yıkılmayan tek kalesi Türkiye'nin coğrafyasıyla, tarihiyle ve kültürel omurgasıyla planlı şekilde oynamasını net biçimde kırmak olmalıdır.