Tarihi 11 Haziran 2013

Sevmedim sizi çapulcular

E n baştan uyarayım ki yanlış anlaşılmasın; bu yazının konusu gösterilere katılan vatandaşlar değil, çapulculardır. Anlamak istedim, yapamadım. Empati kurmaya çalıştım, bir türlü başaramadım.
Olmadı, sevemedim sizi çapulcular.
Şimdi ilk güne dönelim.
Gezi Parkı'ndaki eylem başladığında ortada bir "yeşil duyarlılığı" vardı.
Taksim'deki ağaçlar sahiplenilmişti.
Ancak, bu ülkede orman yakanların siyasi uzantılarının, iş makinelerinin önünde verdikleri fotoğrafları görünce tadım kaçtı. Tam "olur böyle siyasi şovlar" diyecektim ki, işin rengi değişti. Yeşil, kırmızı ile birlikte başka tonlara dönüştü. Kızıl bayraklar, kızıl yıldızlar, orak çekiçlerin yanında çeşitli örgütlerin flamaları ortaya çıktı. Yine Abdullah Öcalan'ın portreleri ile karşılaştık.
Sonra, bir çevre katliamı başladı...
Kamu binaları, çocuk parkları, reklam panoları tahrip edildi. Yollarda barikatlar kuruldu, lastikler yakıldı. Ağırlaşan siyasi havaya, yanan lastiklerden çıkan siyah dumanlar karıştı.
Yurt içinde ortaya çıkan tahribat 70-80 milyon olarak açıklandı. Ancak, genel olarak Türkiye'nin kaybına bakarsak, o "koruyoruz" denilen ağaçların her biri bu ülkeye milyarlarca dolara mal oldu!

* * *
Sonra baktım New York Times'da ilanlar var. Ülkeyi sıkıntıya sokacak ifadelerle dolu. Türkiye yerden yere vuruluyor.
Hem de eylemin üçüncü gününde.
Oysa, olayların bir anda kendiliğinden geliştiği söyleniyordu. Nasıl olmuştu da bu "masum kitleler" böylesine bir organizasyona girişebilmişti? Henüz biz bile ne olduğunu anlayamadan bu ilanlar nasıl peydah olmuştu?
Tabi yine yüzümü buruşturdum!
Olaylar devam ederken, "yoldaş" muhabbetleri ortaya çıktı. Meydanlardan "Kahrolsun Faşizm" ve "Hesap Soracağız" gibi sloganlar yükselmeye başladı. Yeşil, tamamen kırmızıya boyandı.
Ben bunları 1980 öncesinden tanıyordum.
Ama içlerinde tanıyamadıklarım vardı. "Ata'nın askerleriyiz" diyenlerle birlikte "Önder Apo" sloganları atanlar da aralarına karışmıştı. Üstelik, Devlet Bahçeli "sakın ha" diyene kadar "bozkurt işaretleri" yapanlar da ortalıktaydı.
Yeşildi, ağaçtı gitti, yerine başka sebepler oturdu. Hümanist ve çevreci gerekçelerle yola çıkanlar kayboldu, yerine kin ve nefret söylemleri belirdi.
Sokaklara seviyesiz ve iğrenç küfürler yazılmaya başlandı.

* * *
Baktım, bütün marjinaller sokakta.
Herkes yıllardır içinde biriktirdiği öfke ve kinini ortalığa döküyor.
Geçmişte parti kurup halktan kırmızı kart gören, sonra kendini avutmak için yurt dışındaki av partilerinde yüz binler harcayan Cem Boyner gibi isimler de aralarında. Taşıdığı pankarta bakılırsa o bile "çapulcu" olmuş. Unutmadan hatırlatayım, eşi de düne kadar TÜSİAD Başkanıydı.
Boyner
gibi büyük sermayenin diğer temsilcileri de sermaye düşmanı komünistlerle kol kolaydı!
En önemlisi ne biliyor musunuz, "Halk burada Tayyip nerede?" sloganları atılırken, halk düşmanları da eylemdeydiler.
Ankara Kızılay'da, polisten gelen gaz bombalarını Metro'nun içine atan çapulcuları hep birlikte gördük. Vatandaşın yolunu kesip korna çalmayan araçları yumruklayanlarla her gün karşılaşıyoruz.
Üstelik, diğer "çapulculardan" bu ve benzeri olaylara gösterilen bir tepki de yok. "Yapmayın etmeyin" diyerek engellemek yerine "daha" diyorlar.
Türkiye'de bütün bunlar yaşanırken, Taksim Platformu sözcüleri de "bilek bükmeye" çalışıyor:
-Parkın bir santimetrekaresini bile yapılaşmaya açacak projeleri unutun!
Bunlar gerekçelerim içinden sadece bazıları...
İşte bu yünden sevmedim, sevemedim sizi çapulcular!