Tarihi 17 Temmuz 2012

Cemaat'in hizmeti

Türkiye'nin en büyük sıkıntısı belli. Ne Suriye, ne bir başka ülke, ne de ekonomik problemler. En büyük dert içimizde! Yıllardır PKK denilen terör örgütü ile boğuşuyoruz. Bir yandan şehitler veriyoruz; diğer taraftan ülkenin kalkınmasına harcayabileceğimiz milyarlarca dolar kaybediyoruz.
Ve artık "yeter, çözülsün" diyoruz...
İyi de nasıl?
Bazıları diyorlar ki:
-Tam sorun çözüm yoluna girmişken, tam çözüm için ortam oluşmuşken KCK operasyonları ile süreç baltalandı.
Ardından da yine aynı çevreler Cemaat'e yükleniyorlar. KCK operasyonlarının sorumlusu olarak onları gösteriyorlar.
Cemaat'i, "çözüm sürecine takoz koymakla" suçluyorlar. Vesaire, vesaire...
Tabii ki, bunların hepsi hikâye!
KCK denilen yapı da PKK terör örgütünün bir parçası. Her ikisi de aynı kişilerden talimat alıyor. PKK ile KCK, aynı amaç doğrultusunda omuz omuza çalışıyor.
Kandil'deki PKK'nın başı Murat Karayılan KCK'nın Yürütme Konseyi Başkanı.
Sürekli "savaş çığlıkları" atan Duran Kalkan, KCK'nın Yürütme Konseyi Üyesi.
PKK ile KCK, iç içe geçmiş terörist yapılar!
Ne yapacaktı devlet? KCK'nın terörist faaliyetlerine göz mü yumacaktı? Şehirlerde PKK'lı teröristlere yardım ve yataklık yapmasına ses mi çıkartmayacaktı? Asker ve polise birlikte pusu kurmalarını görmezlikten mi gelecekti?
Kısacası, Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Devlet olmaktan vazgeçip teslim mi olacaktı?
Bu mümkün olmadığına göre...
KCK operasyonları da son derece doğal!
Bu işte Cemaat'in payı var mıdır, yok mudur; onu bilemem. Varsa ne kadardır, o konuda da bir fikir sahibi değilim. Ancak, eğer iddia edildiği gibi operasyonlarda Cemaat'in bir etkisi olmuşsa, bana göre son derece doğru yapmış. Bu ülkeye gerçekten çok büyük hizmette bulunmuş!

***
KCK'nın Yürütme Konseyi Üyesi Duran Kalkan, Temmuz Ayı başında Türkiye'nin dört bir yanındaki terör örgütü üyelerine bir çağrı yaptı:
-Herkes gücü neye yetiyorsa, elinden ne geliyorsa bulunduğu yerde gerekeni yapsın.
Ardından ne demek istediğini daha net cümlelerle açıkladı:
-İçinde bulunduğumuz süreç, siyasi çözüm süreci değil, askeri çözüm sürecidir. Aktif mücadele yürütün.
Gerilla direniyor. Halk serhildanları gelişiyor. Daha fazla gelişmesi gerekir.
Devrimci halk savaşıyla AKP siyasetini yenilgiye uğratıp, Kürt sorununun devrimci siyasal çözümünü bir direniş temeliyle çözmeyi öngördük. Şimdi bu temelde mücadele ediyoruz.
Üstelik, bu "savaş" kararını KCK olarak iki yıl önce aldıklarını da bildirdi.
İşte, "Çok yanlış oldu, üzerine gidilmemeliydi, operasyonlar yapılmamalıydı" denilen KCK böyle bir örgüt!
KCK'lılar, "çözümün" silahlı güç gösterisiyle geleceğini düşünüyor. Nihai hedef olarak "Kürtlerin kendi yönetimlerini kurmalarını" gösteriyor. Bir başka ifade ile Türkiye'yi silahla dize getirmeye çalıştıklarını her fırsatta açıklıyor. Türkiye açısından kabulü mümkün olmayan isteklerini almadan da "çözüm olmayacağını" savunuyor. "Kan dökmeye devam" diyor.
Kim ne derse desin, kim aksini savunmaya çalışsın, boş ve anlamsız. Söyledikleri sözlerin ve savundukları tezlerin, KCK yöneticilerinin yaptıkları bu son derece net açıklamalar karşısında hiçbir hükmü yok.
Hepsi hikâye...
Herşey apaçık ortada: KCK operasyonları ile silahlı ve kanlı bir örgüte çok ciddi darbe vuruldu. PKK, artık belli bölgelerde eskisi gibi hareket edemiyor. Tehdit altında tuttuğu kitleleri dilediği gibi yönlendiremiyor.
Emniyet'in son hazırladığı raporlarda bu gerçek bütün çıplaklığı ile görünüyor.
Demek ki...
Son derece doğru bir adım atıldı. Bir devletin yapması gereken yapıldı. Eğer bu adım atılmayıp KCK'ya göz yumulsaydı, daha fazla kan akacaktı, daha çok can yanacaktı. Bunu ben söylemiyorum, kendileri açıklıyorlar.
Kısacası, bu işte payı olanlara hepimizin teşekkür borcu var!