Tarihi 19 Ağustos 2010

Güçlü ve sağlıklı ordu için

TSK içinde "Milliyetçi Subaylar" listesi yapılırken, ilk sıralara O'nun ismi yazılırdı. Alparslan Türkeş'le seviyeli bir dostluğu vardı.
20 yıl boyunca devre birincisi oldu.
1980 İhtilali'nin ardından MHP ve Ülkücü Kuruluşlar Davası sanıklarından İbrahim Çiftçi kendisine muayene için getirildiğinde, bütün işkence bulgularını tek tek yazdı. Sosyal Demokrat olarak bilinen tabip arkadaşlarından da rica etti:
- Kimseden korkmayın. Biz görevimizi hakkıyla yapacağız. Mesleğimiz, işkence bulgularını tespit edip yazmaktır. Ne görüyorsanız onu yazın, tabiplik mesleği ne gerektiriyorsa onu yapın.
Çiftçi
'ye işkence yapıldığının rapora geçmesini sağladı.
Anadolu'nun dört bir yanından gelmiş, yüzlerce fakir Mehmetçik'i hastaneye yatırıp, mesai dışında ameliyat etti.
O'nun katıldığı sağlık kurulu toplantılarından tek bir torpilli karar çıkmadı.
Nihayet, Başbakanlığın talebi ile Ordu'dan özel görevle ayrıldı.
Başbakanlık Balkan İşleri Danışmanı unvanıyla görevlendirildi. Rahmetli İzzetbegoviç'e büyük destekler verdi. Boşnakların sevgilisi, Sırpların korkulu rüyası oldu.
Sırplar tarafından "Milli Düşman" ilan edildi.
Öldürülmesi için Türkiye'ye özel suikast timleri gönderildi.
Tabip Albay Prof. Dr.
Mustafa Kahramanyol
'dan bahsediyorum.
Bütün bu yaptıklarının mükafatı ise, pek çok milliyetçi subayla birlikte "Disiplinsizlik sebebiyle Ordu'dan ihraç edilmek" oldu!
***

Hayret etmemek elde değildi.
20 yıl devre birincisi olan ve TSK'nın en disiplinli subaylarından biri olarak gösterilen Kahramanyol, nasıl olmuştu da "disiplinsiz" damgasını yemişti?
Kendisi sebebini biliyordu.
Kamuoyu da kısa bir süre sonra öğrendi. Eski eşi bir gün yanıma geldi, önemli açıklamalar yapmak istediğini söyledi. "Mustafa'ya komplo kuruldu" dedi:
- Komplocular, beni de buna alet ettiler. Eşim hakkında asılsız ihbar mektupları yazdırdılar. Daha sonra bu mektupları işleme koyup, YAŞ kararı ile kendisini Ordu'dan ihraç ettiler.
Komplocuların isimlerini tek tek verdi, bütün ayrıntıları açıkladı.
Kendisini asılsız ihbar mektupları yazmaya teşvik edenler, 28 Şubat'ın mimarları olan generallerdi.
YAŞ kararları yargıya açık olmadığı için sonuç değişmedi.
Mustafa Kahramanyol, Ordu'dan ihraç edildiği ile kaldı.
Yıllar sonra, ihraç kararını imzalayan dönemin Cumhurbaşkanı Demirel'e "neden" sorusunu soran Kahramanyol'un aldığı cevap ise çok düşündürücüydü...
Demirel, "Hatırlayamıyorum doktor" dedi:
- Bana senin hakkında ne suçlamada bulundular, inan hatırlayamıyorum. Ben de Başbakanken kulağımdan tutup, 9 sene dört duvar arasında beklettiler. Bir Başbakan olarak bana bu yapılabiliyorsa, bu ülkede sana yapılan az bile sayılır.
***

YAŞ
kararları, 1980 Yılı'na kadar yargıya açıktı. İhtilalle birlikte bunun önü kapatıldı.
1982 Anayasası'nın ardından jurnaller, iftiralar ve düzmece evraklar ortaya çıkmaya başladı.
Önümüzdeki 12 Eylül'de oylanacak anayasa değişiklikleri kabul edilirse, yeniden eskiye dönülecek. YAŞ kararları yargıya açılacak.
Korku üzerine kurulu bu yapı ortadan kalkacak.
Artık subay ve astsubaylar "Sicil amirine nasıl yaranırım?" diye düşünmeyecek. Kimse, korkularla hareket etmeyecek. Kimse kanunsuz bir emri yerine getirmek zorunda olmayacak. Subay da astsubay da vazifesini hakkıyla yapma imkanına kavuşacak.
İşte o zaman ülkesini seven herkesin arzuladığı sağlıklı ve güçlü bir Ordu ortaya çıkacak!
Buna rağmen "milliyetçilik" adına bu değişikliklere "hayır" nutukları atılıyor. TSK içindeki jurnalciliğin devamı arzulanıyor.
Korku ve kuşkular üzerine kurulu bir yapı savunuluyor.
Üstelik, "milliyetçilik" nutukları atanlar, Kahramanyol ile birlikte ihraç edilen diğer subay ve astsubaylardan da utanmıyor. "Milliyetçilik" öyle mi?
Hadi oradan! Bunun neresi milliyetçilik?