Ekrem Kızıltaş

EKREM KIZILTAŞ

Tarihi 2 Temmuz 2015

Zenginler Kulübü 'fakir ülke'ye yaramadı...

1981'de Avrupa Birliği (o zamanlar AET- Avrupa Ekonomik Topluluğu) üyeliğine kabul edilen Yunanistan için 'Zenginler Kulübü'ne giren ilk fakir ülke' tanımlaması yapılıyordu.
Bilenler bilir, tam da biz 12 Eylül gailesi ile uğraşırken, AB yolculuğuna aşağı yukarı beraber başladığımız Yunanistan'ın Birliğe kabulü, bizdeki birçok kişiyi oldukça üzmüştü. Yunanistan'ın gelişme yolunda daha hızlı mesafe alacağı, hatta aramızdaki problemler açısından daha avantajlı konuma gelebileceğine dair epey yorumlar yapılmıştı o günlerde.
80'li yıllarda Yunanistan'la beraber Avrupa Ekonomik Topluluğu'na girebilseydik, Türkiye de ekonomik olarak aynı duruma düşerdi diyebilmek mümkün değil belki. Ancak şimdi geriye bakıp da, 'Keşke o zamanlar biz de Avrupa Topluluğu'na girebilseydik' diyenlerin yanında, Yunanistan'ın başına gelenleri düşünüp, 'İyi ki girmemişiz' diyenler de az değildir herhalde.
Bu kadar önemli meselelerimiz varken bir de onu mu düşüneceğiz demek mümkün, ama Yunanistan'ın durumu hakikaten vahim. 'Temerrüde düşme' fertler ya da şirketler için kullanıldığında katlanılabilir bir şeydir belki. Ama bir ülkenin temerrüde düşmesi, geçmişte pek karşılaşılmadığı için, ilgi çekici bir durum. Bu Yunanistan'ın artık kepenk kapatması manasına geliyor olsa da, bir ülkenin kepenk kapatması olacak şey değil herhalde.
Olayı biraz renklendirecek olursak şöyle diyebiliriz: Zenginler Kulübü'ne ilk giren fakir ama ümitli ülke, bu kulüpte geçen uzun senelerden sonra şimdi nerdeyse tamamen iflas etmiş ve herhalde mutsuz bir ülke.

AB'NİN ÇÖKÜŞ İŞARETİ

Bu hale gelmenin Yunanistan'ın kabahati olduğu söylenebilir. Ancak, üye ülkeler üzerinde tartışılmaz bir hakimiyeti olduğu ve onları sıkı bir şekilde denetlediği varsayılan Avrupa Birliği'nin zannedildiği kadar mükemmel bir yapı olmadığı da ortaya çıkmış oldu.
Yunanistan'ın çöküşü, Avrupa Birliği'nin de çöküşüdür bir anlamda.
Ortaya çıkan bir başka husus ise, Batı mantalitesinin gerektiğinde kardeşini bile tanımadığı ve onu sömürdükten sonra acımasızca bir kenara fırlatabildiği gerçeğidir. Yunanistan'ın batma noktasına gelmesinin bin türlü sebebi olsa da, hepi topu 11 milyonluk bir ülkeyi bu halden kurtaramamış olmak, AB açısından ciddi bir ayıptır herhalde.
Yunanistan'ın başına gelenler, tabii ki eninde sonunda bu ülkeyi idare edenlerin kabahatidir. Ancak üye ülkelerin işlerine burnunu çok fazla sokması ile bilinen AB'nin de bu gelişmede büyük çapta dahli olduğunu gözden ırak tutmamak gerek.
Ülkenin para eden kuruluşlarını Avrupalı para babalarının satın alması ile Yunanlılara para etmeyen yerlerin kalması ve bu arada bir sürü gereksiz harcama yaptırılmasının ülkenin batmasında herhalde büyük rolü vardır.
Yunanistan'ın başına gelenin yakın bir zamanda başta Bulgaristan, Romanya, Macaristan olmak üzere Avrupa Birliği'nin diğer fakir ülkelerinin de başına gelebileceğini söylemek mümkün.
Yunanistan meselesinden çıkarılacak ders ise şu: Devletler, başka devletlerin oluşturduğu yapılara her şeyleriyle teslim olmamalıdır.