Ekrem Kızıltaş

EKREM KIZILTAŞ

Tarihi 26 Mayıs 2015

Dizlerimizin üzerine çökmeyeceğiz!..

Sayıları 10 milyonu aşan emeklilerden hangisi, mesela sağlık hizmetlerinde karşılaşabileceği kısıntılar giderildiğinde, iki maaş ikramiyeye razı olabilir?..
Kaç tane işçimiz, kendisi de dahil birçok insanın işini kaybetmesi riski karşılığı asgari ücretin bir buçuk misli yükseltilmesine razı gelebilir?..
Ya da şöyle soralım?
İkisi de doğumuzda olan Bakü ve Şanghay arasına Mega kent inşa edip Türkiye'yi Merkez ülke yapacağını iddia eden bir lideri kim ciddiye alır?..
Bölgede terör örgütü marifetiyle insanlardan silah tehdidi ile oy isterken, diğer yörelerde 'büyük insanlık' sloganları atanlara kanan olur mu peki?..
Normal şartlar altında olmaması gereken şeyler bunlar. Ama olur mu, olur...
Seçimler için son düzlükteyiz.
Siyasi partiler çalışmalarını daha da hızlandırdılar. Yaptıkları yapacaklarının teminatı olan iktidar partisi, çalışmalarını ölçülü vaatlerle sürdürüyor. Türkiye'yi en azından bir koalisyona mecbur edebilmekten öte bir hedefleri olmadıkları anlaşılan muhalefet partileri ise duvardan birer parça harç koparabilme telaşında.
Buradaki tehlike ise bu türden uçuk vaatlere gönlü kayabilecek seçmenlerin, büyük çabalarla ulaşılan istikrarı riske atabilmeleri ihtimali.
İnsanımızın, uçuk vaatlerle oy devşirmeye çalışan muhalefettekilerin ülkeyi geriye götürmeye çalıştıklarını anlayabilecek olgunlukta olması, önemli.
Kaynak oluşturma konusunda tek kelime bile etmeden, sadece var olanı harcamayı temel alan vaatlerle insanların karşısına çıkanlar, Türkiye'nin olması gereken yer konusunda kendilerine içeriden ve dışarıdan destek olanlarla aynı düşünüyorlar belli ki.
Türkiye'nin olması gereken yer konusu, basit bir konu değil.
Otomobilini, uçağını, helikopterini, gemini, piyade tüfeğini, roketini, uzay aracını... yapmayacak; satın alacaksın. Satın alacaksın derken de, öyle serbest piyasadan, ucuza bulduğun yerden değil, sistemin sana gösterdiği yerden alacaksın.
İçeride, fincancı katırlarını ürkütmeyecek türden şeyler yapabilirsin tabii. Sağlık, eğitim, ekonomik politikalar gibi meselelerde makyaja yönelik uygulamalarla seçmenlerine şirin gözükebilirsin. Ama milletin menfaatlerini esas alır ve radikal müdahalelerle işleyişi buna uygun hale getirmeye çalışırsan, düşman kazanırsın. Birileri de, ayağının altına sabun koymak için elinden geleni ardına koymaz.
Nitekim, böyle oluyor da zaten...
Dış politikada patron ya da patronların, yani doğrudan ABD'nin ya da onunla beraber Avrupa Birliği'ni oluşturan çekirdek ülkelerin dediklerini esas alırsan, rahat edersin.
Onlar neyi nasıl yapacağını ve neleri yapmayacağını sana söylerler, sen de uğraşmaz gününü gün edersin.
Ola ki gücünün farkına varıp, Türkiye'nin menfaatlerini esas alan uygulamalara niyet edersen, birileri sana engel olabilmek için ne gerekiyorsa yapar. Bunun için sen farkında bile olmadan içeridekileri de harekete geçirir ve hayatı senin için dayanılmaz kılar...
Yani birilerinin 7 Şubat, Gezi Olayları, 17-25 Aralık ve 6-8 Ekim'de Türkiye'de yapmaya çalıştıkları gibi...
Hepimizin üzerine düşen şu:
Dışarıdan ve içeriden, kendi ayaklarımız üzerinde durmamızı istemeyenlere; ayağa kalkmış bu milletin, bir daha dizlerinin üzerine çökmeyeceğini göstermek için çok çalışmak!..