Ekrem Kızıltaş

EKREM KIZILTAŞ

Tarihi 31 Mart 2015

Tarih ders almak içindir

A Haber'in "İmparatorluğa Darbe "31 Mart" Belgeseli"ni izlediniz mi?..
Eğer henüz seyretmedi iseniz, A Haber'in internet sitesinden ulaşıp izlemenizde fayda var. İzlerken de, o günlerde yaşananlarla bugünlerde yaşananları -ve yaşatılmaya çalışılanlarıkarşılaştırmanız ve tabii ki bunlardan bazı dersler çıkarmanız gerek.
31 Mart Olayı'nın (Rumi 31 Mart 1325 - Miladi 13 Nisan 1909) tam olarak ne olduğu, kimler tarafından ve ne amaçlarla tertiplendiği gibi hususları bir kenara bırakarak, üzerinden onca sene geçmiş bu olayın nasıl neticeler doğurduğundan hareketle belki daha işimize yarayabilecek dersler çıkarabiliriz.
Hasta adam denilmeye başlanalı uzun bir zaman olsa da, II. Abdülhamid'in 1876'da başlayan yönetimi ile 1909 yılında bile güçlüydü Osmanlı Devleti.
Dış güçlere maşalık yapanlar farkında olmasalar da, II. Sultan Abdülhamid'i mutlaka işbaşından uzaklaştırma niyetinde olanların derdi, o zamanlarda çok kullanılan sloganlarda olduğu gibi, tebaanın 'hürriyet, müsavat (eşitlik) ve uhuvvet'e (kardeşlik) kavuşması filan değildi.
Mesele, devletin başında bulunan ve oynadıkları her türlü oyunu fark ederek bütün girişimlerini boşa çıkaran bir liderin diskalifiye edilmesiydi.
Çeşitli denemelerin ardından, son olarak 31 Mart Olayı'nı tezgahlayarak emellerine ulaştılar.
Ve Abdülhamit Han devletin başından gittikten sonra da durdurulamaz bir çöküş başladı. Hikaye uzun. Ama o dönemin aktörlerinin de sonradan anladığı ve çoğunun da itiraf ettikleri gibi, güya devlet idare ettiklerini zanneden ama aslında ne yaptıklarının farkında bile olmayan bir güruhun bir biri ardına attığı yanlış adımlar, koskoca imparatorluğu yok olmanın eşiğine getirdi.
Çeşitli oyunlarla I. Cihan Harbi'ne Almanya'nın yanında girmeye mecbur kalmamız da 600 yıl ayakta kalabilmiş koca çınarın devrilmesi anlamına geliyordu.
Cennetmekan Sultan II. Abdülhamid'in tahttan indirilmesi sonrası olup bitenlere verilecek birkaç örnek bile, 'içimizdeki beyinsizlerin' nelere sebep olduklarını göstermeye kafidir.

ALMANLARIN YANINDA HARBE GİRMEK!..
Cihan Savaşı'na Almanların yanında girmemize sebep olan İttihatçıların önemli isimlerinden Enver ve Talat paşalar, işlerin kötüye doğru gittiğini hissetmeye başladıkları günlerde Beylerbeyi Sarayı'nda kalmakta olan Sultan Abdülhamid'i ziyarete giderek, fikirlerinden faydalanmak isterler.
Sultan, bir harita getirterek İngiltere ve bu ülkenin sömürgelerini göstermelerini ister paşalardan. İngiltere'nin sömürgeleriyle birlikte toplam nüfusunu hesaplattırdıktan sonra da, haritada Almanya'yı ve bu ülkenin sömürgelerini göstermelerini ister. Almanya'nın sömürgesi yoktur tabii.
Bunun üzerine paşalara hitaben şunları söyler: "-Şu hesabı da mı yapamadınız?!. Hiç bu kadar sömürgeleri olan İngiltere'ye karşı Almanlar'ın yanında harbe girilir miydi?" der. Şaşıran paşalar, "Ama efendim, siz Almanlara çok yakın gözüküyordunuz, biz de bu sebeple onları tercih ettik" gibisinden bir şeyler söyleyince de, devam eder: "Ben Almanlar'ı İngiliz emellerini dengelemek için kullandım. Bundan öteye birşey düşünmedim. Şimdi fikrimi soruyorsunuz!.. Bu evvelce gerekliydi; artık çok geç!.."

BİR TENEKE KAÇ ALTIN ALIR?..
Sultan II. Abdülhamid'ten Yahudileri yerleştirmek için Filistin'de bir toprak parçası koparmaya çalışan Siyonistlerin, çeşitli denemeler yaptıkları ve en sonunda Padişah'a kendilerine tahsis edilecek bir toprak karşılığında Osmanlı'nın bütün dış borçlarını ödemeyi teklif ettikleri bilinir.
Sultan'ın tavrı nettir.
O'na göre, şehit kanlarıyla alınan toprakların para karşılığı satılması düşünülebilecek bir şey bile değildir.
Sultan II. Abdülhamit Han, 31 Mart Olayı sonrası tahtından indirilince, Filistin'de Yahudilere toprak meselesi kolaylıkla hallolur.
Siyonizmin kurucusu kabul edilen Theodor Herzl de hatıratında şöyle yazar: "Sultan Abdülhamid'ten milyonlarca altına alamadığımızı İttihatçılardan iki teneke altına aldık."

GÜNÜMÜZDEKİ "31 MART" GİRİŞİMLERİ...
1909'da yaşanan ve büyük kayıplara mal olan 31 Mart Olayı'nı bugünlerde değerlendirmenin önemi, tarihten ders alınması suretiyle hataların tekrarlanmasının önüne geçmek olarak belirtilebilir.
Birebir aynı olmasa da, 31 Mart benzeri girişimlerin 1909'dan sonra da yaşandığını ve bunlardan bazılarının -maalesef- başarılı olduğunu söyleyebilmek mümkün.
Birilerinin Türkiye'nin kontrolleri dışına çıkabileceği endişesi taşıdıkları dönemlerde bazı girişimlerde bulundukları ve böylelikle gidişatı istedikleri yöne çevirmeye çalıştıkları malumdur.
Bu açıdan 27 Mayıs'ın, 12 Mart'ın, 12 Eylül'ün, 28 Şubat'ın, 27 Nisan'ın... 31 Mart'la benzer çok tarafları olduğunu söylemek gerek.
Hele 2013 Mayıs Ayı sonlarında başlayan Gezi Olayları, bütün yaşananların içerisinde 31 Mart Olayı'na en çok benzeyenlerden birisi belki.
31 Mart, temel olarak işbaşında bulunan Sultan Abdülhamid'i mutlaka tahttan indirmeyi hedefliyordu. Bin bir türlü yalan ve desise ile, gerçeklerle uzaktan yakından alakası olmayan bir algı oluşturulmuş ve böylelikle bir oldu-bitti ile de tezgah hedefine ulaşabilmişti.
31 Mart'ı tezgahlayanların söylediklerinin hiç birisinin gerçek olmadığı anlaşıldığında ise, iş işten çoktan geçmişti. Üç-beş ağaç için başladığı iddia edilen Taksim Gezi Olayları da, benzer bir şekilde bir algı operasyonu üzerine bina edilmeye çalışılmıştı. Güya ağaç hassasiyeti ile bir araya gelerek etrafı yakıp yıkan, yağmalayan, güvenlik kuvvetlerini iş yapamaz hale getirmeye çalışanların, ağaç ve yeşille hiç alakası olmayan talepler dile getirmeye başlamaları, meselenin aslında başka şeyler olduğunu ortaya koyuyordu.
İstanbul'daki göstericilerin Başbakanlık Çalışma Ofisi'ne doğru hareketlendiği bir anda, Ankara'dakilerin de Başbakan'ın evine doğru yürüdüğünün anlaşılması ile de, masum gibi gösterilmeye çalışılan eylemlerin, aslında iktidarı iş yapamaz hale getirmeyi amaçladığı ayan beyan belli olmuştu.
Son olarak: A Haber'in "İmparatorluğa Darbe "31 Mart" Belgeseli"ni izleyin mutlaka. Malum; kötü olayların tekerrür etmemesi için tarihten ders almak gerek...