Ekrem Kızıltaş

EKREM KIZILTAŞ

Tarihi 7 Ağustos 2015

Hukuk mu, 'Paralel talimat' mı?..

Bir şekilde emniyet ve adliye ile ilişkisi olanların da rahatlıkla hatırlayabileceği gibi, Eski Türkiye'de basit suçlar işleyenler tutuklanırken, ağır suçlar işleyenlerin tutuksuz yargılanmak üzere salıverilmeleri gibisinden akıl erdirilmesi zor işler vukuatı adiyeden sayılırdı. Yeni Türkiye'den, hatta böyle bir kavramın kullanılmasından bile hoşlanmayan birileri, eski Türkiye'deki alışkanlıklarını sürdürüyorlar.
Son dönemlerde belki onlarcasını gördüğümüz haberlerden birisi şöyle: "Bingöl'de YDG-H il temsilcisi olduğu saptanan ve canlı bomba şüphelisini KCK il temsilcisine teslim eden şahsı polis 2 kez yakaladı. Ancak Paralel Savcı U.M, her defasında serbest bıraktırdı." Hükümet kanadından gelen açıklamalar, özellikle son günlerde sıklıkla bu türden gelişmeler olduğu yönünde. Hareketlenen PKK unsurlarına yönelik gözaltıların büyük bir kısmının serbest bırakılmalarla neticeleniyor olması, dikkat çekici.
Bu filmi daha önce de görmüştük.
Gezi Olayları ve 6-8 Ekim Kobani olayları sırasında da, yakan, yıkan ve yağmalayan güruh, 'demokratik haklarını kullandıkları gerekçesiyle' adliyelerden ellerini kollarını sallayarak ayrılabilmişlerdi.
Örnek olayda serbest bırakılan, sempatizan filan değil, doğrudan terörle uğraşan birisi belli ki. Ancak savcı, gördüğü lüzum üzerine, kendisini serbest bırakmış… İşin püf noktası, haberde savcının isminin önüne konulan sıfat: Paralel!..
Bir zamanın ünlü savcılarından Zekeriya Öz'ün Gezi Olayları ve PKK ile ilgili meşhur tweet mesajı yani 'cıvıldaması' hatırlandığında, mesele anlam kazanıyor. Hukukun gereğini değil; bağlı oldukları merkezin kendilerinden istediğini yapmaya soyundukları anlaşılan bazı savcı ve hakimler, terör eylemleri yapan ya da buna niyetlenenlerin, ortalığı karıştırmalarına kolaylık sağlamaya çalışıyorlar anlaşılan.
Bir zamanlar vicdan ve cüzdan arasına sıkışan yargı, şimdi de görev bilinci ve yukarıdan gelen emirler arasına sıkışmış gibi.

TUZDA KOKUŞMA EMARELERİ…
Bu durumda gereken tedbirleri almak, ülkeyi yönetenlerin ve tabii ki HSYK'nin işi. Terör şüphelilerini alabildiğine çabuk ve ısrarlı bir biçimde serbest bırakmak için uğraşanların, bunların insanımıza verecekleri zarar konusunda bir endişeleri yok belli ki. Ancak umarız Paralel yargı mensuplarının serbest kalmaları için uğraştıkları teröristler, onlara ve yakınlarına bir zarar vermezler!.. Kim bilir, belki bunun garantisini de almışlardır.
Sistem tamamen iflas etmiş olsa bile, bütün gelişmelere hukuk penceresinden bakması gereken yargı içerisinden birilerinin bu duruma gelmiş olmaları, üzüntü verici. Ama daha da üzüntü verici olan, yargı mensuplarından bazılarının hukukun değil, kendisine bir yerlerden emredileni yapma konusundaki pervasızlıkları karşısında bütün sistemin adeta çaresiz olması.
Böyle bir şeyin yani bir terör şüphelisinin serbest bırakılmasının, değil gerçekleşmesi; aklı başında bir yargı görevlisinin aklının ucundan bile geçmemesi gerekir aslında.
Ama şartlar gereği oluyorsa da, bir çaresinin düşünülmesi gerekir. Denetleyenlerin de denetlenmesi, koalisyon görüşmelerinin önemli maddeleri arasındadır umulur ki. Anlaşıldığı kadarıyla, bazı noktalarda tuz kokmuş durumda çünkü…