Ekrem Kızıltaş

EKREM KIZILTAŞ

Tarihi 24 Haziran 2017

Zilletten izzete yolculuk...

Recep, Şaban derken gelip çatan Ramazan, Recep Şaban derken yine çıkıp gitmek üzere. Oruçlarını olması gerektiği şekilde tutan ya da tutmaya çalışanlar başta olmak üzere, yarın Ramazan Bayramı'nı idrak etmiş olacağız inşallah.
Bu vesileyle Ramazan Bayramınızı şimdiden tebrik ediyor ve hep beraber bayramları gerçek manasıyla kutlayabileceğimiz günlere kavuşmayı niyaz ediyorum.
Bayramın sevinçli günler olması gerektiğini biliyoruz ve öyle geçmesi için de elimizden geleni yapacağız muhakkak. Ama 1 milyar 700 milyonluk İslam Alemi'nin hali aklımıza geldiğinde de, hüzünleneceğiz kaçınılmaz olarak.
Hüzün, sevinç ve bu ikisinin arası haller, hayatın gerçekleri. Tamamen hüzün içerisinde yaşayabilmek pek mümkün olmadığı gibi tümüyle neşe dolu yaşayabilmek de pek mümkün değil. Zaten büyükler 'her insan tekinin hayatının 40'da 39'unun çeşitli kademeleri ile hüzün, 40'ta birisinin de neşe ile geçtiğini söylemişler. Ne kadar doğru olduğunu kendimiz ve çevremize bakarak anlayabiliriz herhalde.
Her zaman yapmamız gereken bir şey belki. Ama Ramazan Bayramı vesilesiyle, ümmet olarak içinde bulunduğumuz durum ve sebepleri üzerine kafa yormak gerek. 1 milyar 700 milyonluk bir kitlenin neden zillet içerisinde bulunduğu ve esas olarak ta nasıl olup ta zilletten izzete geçebileceği, üzerinde derin derin düşünülmesi gereken bir husus.
Toplam nüfus ve toplam varlıklar açısından, İslam ülkelerinin tümünün sahip olduğu zenginliklerin hiç de az olmadığını söyleyebilmek mümkün.
Ancak Müslümanların yaşadığı ülkelerin bazılarının en fakirler, başka bazılarının en zenginler arasında olduğu da bir gerçek.
Birtakım istatistiki hesaplar yaparak hükümlere varmanın bizi yanıltacağını bilsek de, söz konusu ülkeler arasında sağlanabilecek akıllı işbirlikleri mümkün ve asıl önemlisi de faydalı olur muhakkak.

ÜMİTSİZLİK YOK!..
İslam Alemi'nin geçmişe nazaran daha iyiye gidebilme potansiyeline sahip olduğunu söylemek, iddialı gibi gelse de, öyle değil. Eskiden dünyanın nasıl döndüğü hususunda kafa yorabilecek kadar bilgilere bile sahip değildik, unutmayalım. Şimdi işlerin nasıl yürüdüğü konusunda eskiye nazaran daha fazla bilgi sahibiyiz, en azından.
Bilginin güç olduğu gerçeği sloganik bir cümle olmaktan daha öte bir şeyse eğer, Müslümanlar sahip oldukları bilgileri Ümmeti illetten izzete taşımak için kullanabilirler pekala.
Meselemiz işlerin nasıl yürüdüğü hususundaki bilgilerimizi kendi lehimize kullanmamın yol ve yöntemlerini bulabilmekle ilgili. Biz bu konuya kafa yorarken başkalarının da tam tersi için kafa yorduklarını unutmadan, yapabileceğimiz bazı şeyler vardır muhakkak.
Eğer niyet eder ve bu doğrultuda gayret edersek, ciddi şekilde gelişmiş seyahat ve iletişim imkanlarını da kullanarak, bazı adımlar atabiliriz.
Atmalıyız da... İyi niyetlerle attığımız ve atacağımız adımların, Cenab-ı Hak tarafından da destekleneceği, unutulmaması gereken bir husus...
Bütün mesele bir yerlerden başlamakla ilgili. Ve hemen hatırlatalım ki, aslında bu süreç çoktan başladı bile. Durumdan, yani zillet halinden şikayetçi olmayıp uyuyanların sayısı epey olsa da, izzete nasıl ulaşılabileceği yani nasıl ayağa kalkılabileceği üzerine kafa yoran ve adımlar atanların sayısı da az değil, şükür...