Ekrem Kızıltaş

EKREM KIZILTAŞ

Tarihi 21 Mart 2017

Hangisi daha çaresiz?..

Avrupa ülkeleri çaresiz bir durumla karşı karşıya oldukları için artık savundukları bütün değerleri yok sayıyorlar. Ülkelerinde 'evet' propagandası yapabilme riski bulunanlarla mücadele için adeta seferberlik ilan etmiş durumdalar. Bu uğurda Avrupa Birliği prensiplerini, uluslararası anlaşmaları ve hatta kendi almış oldukları kararları bile gözlerini kırpmadan yerle bir edebiliyorlar.
'Hayır' kampanyasına katkı sunacağı düşüncesiyle, Terör Örgütü PKK'nın daha önce yasakladıkları şekilde gösteri yapmasına bile göz yumuyorlar. PKK bağlantılı kuruluşlar ve FETÖ ile ilgili muhabbetlerini anmaya zaten gerek yok. 'Hayır' cenahı Avrupalıların başlarının tacı yani.
Avrupa ülkelerinin çaresizliği, onlara kelimenin tam manasıyla çılgınlık denilebilecek şeyler yaptırıyor. İçimizdeki hayırcıların çaresizliği ise yalanlar ürettiriyor.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi konusunun gündeme geldiği günlerde başlayan yalan üretimi, referandum yaklaştıkça hız kesmeden sürüyor.
Yalan üretimine yapılanın hükümet sistemi değişikliği değil rejim değişikliği olduğunu iddia ederek başlamıştı CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu. Böylelikle geniş kitlelerin yapılanın rejim değişikliği değil, hükümet sistemi değişikliği olduğunu açık ve net bir şekilde anlamalarına imkan sağlamıştı.
Değişikliğin bir kişinin arzusu olduğu, onun için yapıldığı, tek adam rejimine doğru gittiğimiz gibisinden iddialar üzerinde de epey çalıştı CHP Genel Başkanı. Cevap sadedinde yapılan açıklamalar, Cumhurbaşkanı'nın mevcut sistemdeki yetkilerinin aslında yeni olandan fazla olduğunu, üstelik şimdi sorumsuz olduğu halde yenisinde her hususta sorumluluk üstleneceğini ortaya koydu.

Yalan üretim merkezi

Kılıçdaroğlu'nun piyasaya sürdüğü Yasama, Yürütme ve Yargı'nın tek kişinin eline geçeceği şeklindeki yalanın ömrü de uzun olmadı. Yeni sistemde Başbakan'ın yürütme ile ilgili yetkilerini de üstlenen ama Yasama ile bağı kesilen Cumhurbaşkanı'nın Yüksek Yargı ile ilgili yetkileri konusunda herhangi bir farklılık olmayacaktı çünkü.
CHP Genel Başkanı ve ekibinin uzun uzun uğraşarak ürettikleri yalanların, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile ilgili detayların gereği gibi anlaşılmasına hizmet etmesinin ironik bir tarafı vardır muhakkak. Yeni sistemle alakalı eleştirecek gerçek bir eksiklik bulamayan CHP Genel Başkanı ve ekibi, bunun için de temeli olmayan iddialar üzerinde çalışmak zorunda kalıyorlardı anlaşılan.
Kılıçdaroğlu'nun, aslında tam da yeni sistemin neden gerekli olduğunu ortaya koyan 'yeni sistemde farklı partilerden Cumhurbaşkanı ve Başbakan'ın birbirleriyle çatışabilecekleri' konulu radyo konuşması, CHP'nin 'pozitif kampanyası'nın zirve noktasını(!) oluşturdu herhalde.
CHP'nin yalan üretme merkezinin işe yaramasa da hızlı çalıştığını vurgulamak gerek. Bu merkez, Dolaşımda kaldığı sürece itibar görmeyen yalanların yeni versiyonları üzerinde çalışıyor şimdilerde.
Ancak yalan üretmek için çalışırken, değişiklik maddelerini gereği gibi okumadıkları için, metinde olmayan iddialar ortaya atıyor ve kısa sürede de refüze oluyorlar tabii olarak.
Muhtarlıkların KHK ile kaldırılabileceği iddiası, TBMM ve Cumhurbaşkanı için getirilen 'Seçim Kararı Alabilme'nin 'fesih' yetkisi olarak yorumlanma çabası da belli ki bu merkezin üretimlerinden.
Çılgınca davranışlarda bulunan Avrupa ülkelerinin mi, yoksa yalan dolanla insanımızı 'hayır' demeye iknaya çalışan CHP'lilerin mi daha çaresiz durumda oldukları konusunda, karar sizin...