Ekrem Kızıltaş

EKREM KIZILTAŞ

Tarihi 20 Mart 2017

Adını siz koyun...

Sünnetçi dükkanının önünden geçen birisi, vitrinde bir çalar saat olduğunu görüp, 'Bir sünnetçi vitrinine neden saat asılır ki?' diye sorunca, cevap bir soru ile gelir sünnetçiden: 'Peki sizce ne asılmalıydı?..' Hollanda ve Almanya'da son dönemde yaşananlarla ilgili olarak bu ülkelerin yaptıklarına Nazizm ve Faşizm yakıştırması yapılmasına takılmış birileri.
Olup bitenler bu terimleri akla getiriyorsa, böyle denmesi normal.
Ancak, yine de soralım:
"Tamam, farz edelim ki Faşizm ve Nazizm demiyoruz. Peki sizce ne demeliyiz?.." Hollanda'nın, Almanya'nın, Avusturya'nın, Belçika'nın, Avusturya'nın yaptıkları ve diğer bazı Avrupa ülkelerinin de yapmaya çalıştıklarının yanlış olduğu konusunda, aklını oralara tam olarak kiraya vermiş olanlar hariç, kimsenin itirazı yok. En azından görünüşte böyle.
Referandum öncesi, 'Evet' diyecekleri belli olanların bütün hareketlerinin kısıtlanmaya çalışıldığı açık. Saçmasapan gerekçelerle toplantı iptalleri, diplomatik kural ve teamülleri hiçe sayan çeşitli uygulamalar, barışçı bir şekilde demokratik haklarını kullanmaya çalışanlara at'lı ve it'li vahşi müdahaleler... Hangi açıdan bakılırsa bakılsın, kabul edilemeyecek uygulamalar bunlar, hele de Avrupa ülkeleri yapıyorsa.
Olup bitenler gerek mahiyetleri ve gerekse yaşandığı ülkelere düşünüldüğünde, akıl dışı şeyler. Bu ülkelerden bazılarının mesela Hollanda ve Almanya'nın Avrupa değerleri denilen hususları ayaklar altına almakla yetinmeyip, daha da ötesine geçtikleri de ittifak edilen konular arasında.
Ancak, bazılarımız olup bitenlere karşı gösterilen tepkileri fazla buluyor ve özellikle de Avrupa'nın hassas olduğu 'Faşizm, Nazizm' gibi bazı yakıştırmaların yapılmaması gerektiğinin altını ısrarla çiziyorlar.

İyi de, ne yapalım?..

Malum, başta Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan ve Başbakanımız Binali Yıldırım olmak üzere devlet erkanı, Almanya ve Hollanda ile ilgili ciddi açıklamalar yaptılar. Türkiye'den gelen bakanlara yönelik davranışların Faşizm ve Nazizm'i hatırlattığı temelinden hareketle yapılan, ilgili ülkeleri rahatsız eden açıklamalardı bunlar.
Ancak söylenenleri içeriden eleştirenlerin, belli ölçüde haklı oldukları düşünülse bile, yapılanların nasıl değerlendirilmesi ve nasıl karşılık verilebileceği gibi hususlarda susmaları, akla sorular üşüştürür mahiyette.
Gözü kapalı bir şekilde Avrupa yanlısı olanlar hariç olmak üzere, kimsenin 'Avrupa ülkeleri bu tür davranışlarda bulunmasalardı tabii ki iyiydi, ama madem yaptılar bize sabretmek düşer' demeye çalışmadığını farz etmemiz gerekiyor öncelikle.
Bu durumda, tamamen Türkiye'nin iç meselesi olan bir konuda Avrupa ülkelerinin doğrudan taraf olmalarına, dahası antidemokratik ve diplomasinin kurallarına da aykırı olduğu şüphesiz davranışlarda bulunmalarına, nasıl bir yorum getirilebilir?..
Sudan bahanelerle toplantı iptalleri, 'Evet' propagandası yapacakları bilinenlerle ilgili sofistike engelleme yöntemleri ne ise... Ama diplomatik dokunulmazlığa sahip hanım bir bakan ve beraberindekilerin maruz bırakıldığı vandallık konusunda neler söyleyebiliriz?..
Avrupa ülkeleri ile münasebetlerimizin önemli olduğu, malum. İlişkilerin bir şekilde yoluna koyulması gerektiğine de. Ancak bu ilişkilerin sürekli olarak ülkemizin istiskal edilerek sürdürülmesinin olmayacak bir şey olduğunu da unutmamak gerekiyor.
Olup bitenlerden samimi olarak rahatsızlık duyan, ama sarf edilen sözlerin mübalağalı olduğunu düşünenlere bir çağrı ile bitirelim: Hollanda ve Almanya'nın yapıp ettikleri ile ilgili olarak Faşizm ve Nazizm hatırlatması yapılmasına bozuluyorsunuz madem, o halde yapılanların adını siz koyun!..