Ekrem Kızıltaş

EKREM KIZILTAŞ

Tarihi 23 Şubat 2017

Sonunda ‘evet’e gelecekler de...

Cumhurbaşkanlığı Sistemi'ne geçişle ilgili anayasa değişikliği, gündemin en önemli konusu artık. Ve konu üzerindeki tartışmalar yoğunlaştıkça da, 'hayır' demek için bahaneler arayanların işlerinin oldukça zor olduğu ortaya çıkıyor.
Hayır cenahında yer almaya kararlı olanların büyük bir kesiminin, referandum gününe doğru 'evet'çi olacaklarını söylemek, çok iddialı sayılmamalı.
İnsanımızın kahir ekseriyetinin, hayır denmesini sağlamak için çalışanların yalanlarına kanmaları pek mümkün değil çünkü... Tartışmalar yoğunlaştıkça, değişikliği karalamak için ileri sürülen iddialardan hiç birisinin gerçekle uzaktan yakından alakası olmadığının birer birer ortaya çıkması, güzel bir gelişme.
Yapılanın bir rejim değişikliği değil yönetim sistemi olduğunu karşıtlar da anlamış olmalılar ki, bu konu gündeme gelmiyor artık. Mevcut sistemde tamamen sorumsuz olan Cumhurbaşkanının bütün eylemlerinden sorumlu hale gelecek olması, tek kişinin hakimiyetine gidildiği iddialarını safdışı ediyor.
Yasama, Yürütme arasındaki ayrımı sağlayacak sistemi maksatlı bir şekilde yorumlayıp, tek kişinin Yargı da dahil her şeyin hakimi olacağı ve istediği her şeyi yapabileceği iddiası, hayırcıların en çok kullandıkları argümanlardan birisi. Oysa gerek Yürütme, gerek Yasama ve gerekse Yargı'nın kendilerine has özellikleri olacağı ve bir kişinin bütün bunları kötü niyetle kullanmasının kesinlikle mümkün olmadığı, çok açık.
Parlamenter Sistem'de daha çok siyasi atraksiyonlar ve muhalefetin iktidarı engellemesi için kullanılan gensoru, yapısı gereği yeni sistemde olmayacak.
Daha çok kanun yapmaya odaklanacak Yasama'nın, faydalı bütün işlerinde Yürütme'yi destekleyeceği ve aksi durumda imkanlarını kullanarak engelleyebileceği mekanizmalar, yeni sistemde fazlasıyla mevcut.

Oyuncağı alınan çocuk...

Hayırcıların canını en çok sıkan da, yapılacak iyi şeyleri engellemek ya da en azından mümkün olduğu kadar geciktirmek için kullanabilecekleri bazı mekanizmaların yeni sistemde olmayışı.Son senelerde ülkemizin ve milletimizin başını ağrıtan meselelerde önemli bir rol oynayan HSYK ile ilgili değişiklik, hayırcıların en çok bozulduğu konuların başında geliyor.
Bu kurumun ismindeki Yüksek sıfatının kaldırılmış olmasından çok, üyelerinin seçilmişler tarafından belirlenecek olması, birilerine göre can sıkıcı. Onlar, HSK'nın seçilmişler yerine atanmışlar tarafından belirlenmesinin, hukuk üzerinden oynanacak oyunlarda daha çok işlerine yarayacağını düşünüyorlar belli ki. Oyuncağı elinden alınan çocuk gibi davranmaları, bu yüzden.
HSK'nın tam da batı ülkelerinde olduğu gibi yapılandırılmasını normalde takdir etmeleri gerekirken eleştiri bombardımanına tutmaları, daha önce bir tür kale gibi kullandıkları bu yapının da normale dönüşeceğini gösteriyor. Bütün bu gelişmelere batı ülkelerin nasıl baktığı, konunun en ilgi çekici yönlerinden birisi tabii.
Referandum sürecine girilmesi ve bu arada başka bazı gelişmeler, batılıların yönetim sistemi değişikliğimize ilgisini azaltmış gibi gözükse de, bu değişikliğin içten içe batılıları ciddi şekilde kaygılandırdığı, gerçek.
İstediklerinin olabilmesi için kullanageldikleri bazı mekanizmaları da kaybetmenin işlerini zorlaştıracağını iyi bilen batılı dostlarımız(!) değişikliği engelleyebilmek için gayretlerini sürdürüyorlar.
Bazen doğrudan ve çoğu zaman da içimizdeki uzantıları vasıtasıyla yapıyor bunu Batılılar. Ve her zaman olduğu gibi, Batı için gerekli kabul ettiklerinin bizim için lüks olduğu söylemiyle...
Bütün bunlar anlaşıldıkça, 'hayır'cıların çoğunun 'evet' saflarına katılacakları, kesin gibi...