Ekrem Kızıltaş

EKREM KIZILTAŞ

Tarihi 26 Eylül 2016

Yükseköğretimin geleceği...

Yükseköğretim Kurulu (YÖK), kurulduğu 1981'den beri ülkemizin en çok tartışılan kuruluşlarından birisi.
Geçtiğimiz Cumartesi günü düzenlediği basınla sohbet toplantısında bir araya geldiğimiz YÖK Başkanı Prof. Dr. M. A. Yekta Saraç'a sorulanlardan birisi de YÖK'ün kalkıp kalkmayacağı sorusu oldu, tabii olarak. Saraç'ın bu soruya verdiği: "YÖK'ü kapatırsanız, 178 tane YÖK'le muhatap olmaya hazır olmalısınız. Çünkü o zaman her üniversitenin bünyesinde bir YÖK oluşur" cevabı, yıllardır süren tartışmanın ne kadar bilinçsizce yürütüldüğünün göstergesiydi.
178 ayrı YÖK konusu, kısmen espri belki. Ancak anlatılanlar, mevcut durumda üniversitelerin YÖK'süz kalmalarının pek akıl karı olmadığını gösteriyor. Herhangi bir tıp fakültesinde okuyup, en önemli derslerden birisi olan Anatomi'yi sadece birkaç saat okumuş bir hekim ihtimali, hiç de hoş değil, mesela.
Toplantının belki de en önemli konusu FETÖ ile mücadele idi. Prof. Saraç'ın bu konudaki tavrı net. 'Üniversitelerden FETÖ'yü temizleme konusunda kesin olarak kararlı olduklarını' vurguladıktan sonra, detaylı bir şekilde YÖK olarak yaptıklarını ve yapmayı düşündüklerini aktardı.
15 Temmuz'un hemen ardından dekanların istifalarının istendiğini hatırlatan Saraç, sonraki aşamalarda devletin ilgili birimleri ile koordineli olarak sürdürdükleri faaliyetlerle önemli adımlar attıklarını ve sürecin halen devam ettiğini belirtti.
FETÖ ile mücadele konusunda hesaplanamayan durumlarla da karşılaştıklarını vurgulayan Prof. Yekta Saraç, bu yapının eğitim sistemi içinde bilinenden daha farklı etkinliklerini de tespit ettiklerini aktardı. Türkiye'nin dış temsilcilikleri yanında, çeşitli ülkelerin ülkemizdeki temsilcilikleri ile yaptıkları görüşmeler sonrası, ülkemizde bulunan 90 bin yabancı öğrenciden bazılarının bu yapı tarafından getirildiğinin anlaşıldığını ifade eden Saraç, bunlarla ilgili çalışmalara hassasiyetle devam ettiklerinin de altını çizdi.

Rakamlarla durum...

Prof. Saraç'ın sohbetin başındaki sunumunda verdiği Yükseköğretimle ilgili sayılar, nereden nereye geldiğimizi gösterirken, yaptığı açıklamalar da, nereye ve nasıl gitmemiz gerektiğini izah eder mahiyetteydi.
1933'te sadece bir üniversitesi olan Türkiye'nin üniversite sayısı, 2001'de 75'e, 2016'da ise 181'e çıkmış durumda. 2001'deki 75 üniversitenin 53'ü devlet, kalanları vakıf (özel) iken; günümüzdeki 181'in 111'i devlet, kalan vakıf. (Bu arada 15 Temmuz sonrası kapatılan 15 üniversiteyi de hatırda tutmakta fayda var.)2001'de öğrenci sayısı 1 milyon 664 bin iken, 2016'da üniversitelerdeki toplam öğrenci sayısı 7 milyon 194 bin. 2001'de 23.970 bin olan öğretim üyesi sayısı, günümüz itibariyle 72 bin 740 olmuş.
Öğretim görevlisi sayısı ise 66.750'den 156.168'e yükselmiş. 1980'de üniversite imtihanlarına girenlerden yüzde 9'u ancak yerleştirilebilirken, bu oranın günümüzde yüzde 43'ün üzerine çıkmış olması da en dikkat çekici konulardan.
Yükseköğretimin temel hedeflerinin bir üst kurul tarafından tespiti, takip ve uygulamanın YÖK tarafından yapılması ve süreci denetleyip kaliteyi sağlayabilecek bir denetim mekanizması üzerinde çalıştıklarını ve ilk adımları da attıklarını belirten Saraç, Yükseköğretimin geleceği konusunda oldukça ümitli.
Detayları zaman zaman sizinle paylaşırız inşallah, çünkü konu önemli...