Ekrem Kızıltaş

EKREM KIZILTAŞ

Tarihi 5 Mayıs 2016

Ya saymayı bilmiyorlar...

Birleşmiş Milletler'in Aralık 1993'te aldığı bir kararla Dünya Basın Özgürlüğü Günü kabul edilen 3 Mayıs, aralarında Türkiye'nin de bulunduğu 140 ülkede kutlanıyormuş.
2016 Dünya Basın Özgürlüğü Günü dolayısıyla yapılan açıklamalara bakılırsa, ülkemizde basın özgürlüğü gittikçe geriye doğru giden bir seyir izliyormuş.
Konu ile ilgili olarak her yıl araştırmalar yapan Freedom House isimli kuruluş, geçtiğimiz yıllarda 'kısmen özgür' kategorisinde değerlendirdiği Türkiye'yi 2016'da 'özgür olmayan ülkeler' kategorisine almış. Bu kuruluşa göre, Bangladeş, Burindi, Fransa, Yemen ve Mısır ile birlikte basın özgürlüğü notu bir önceki yıla göre en fazla gerileyen ülkeler arasındaymış Türkiye.
Freedom House'un bizi dünya sıralamasında kaçıncı sıraya yerleştirdiğini bilmiyor olsak da, Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü'nün (RSF) 2016 raporuna göre, basın özgürlüğü açısından 180 ülke arasında 151. sırada yer alıyormuşuz. Anlaşılan ya saymayı bilmiyorlar ya da basın özgürlüğünün ne olduğu konusunda bir fikirleri yok.
Türkiye'de basın özgürlüğünün olmadığını söyleyenlerin ve bizi basın özgürlüğü sıralamasında 151. sıraya yerleştirenlerin kafayı mı yedikleri ciddi bir merak konusu. Belli olan ise, bu kuruluşlara raporları sipariş eden ya da sponsorluğunu üstlenenlerin, değerlendirmeyi ve sıralamadaki yerimizi böyle arzu etmiş oldukları.
Basın özgürlüğü var kabul edilen ve bu açıdan Türkiye'den yukarı sıralarda olduğu varsayılan ülkelerin çoğunda belki basın denilmeye layık kuruluşların bile olmayışı, raporları hazırlayanlar ve hazırlatanlar açısından problem değil elbette.
Basın özgürlüğü konusunda, gerek ABD ve AB ülkeleri gibi batılı dostlarımız ve gerekse uluslararası birtakım kuruluşların sıklıkla sitemlerine maruz kaldığımız bir vakıa. Ancak bu sitemlerin gerçeği yansıtmaktan ziyade, adeta bir alışkanlığı sürdürür gibi ve çoğu zaman da yüzümüze karşı değil arkamızdan yapıldığı da aşikar.

İstedikleri hakaret etme özgürlüğü
Bize 'Sizde basın özgürlüğü yok' diyen ülkelerin hemen tamamı, aslında bizden çok çok kötü durumdalar. Uzun uzun anlatmaya gerek yok: Taksim Gezi Olayları sırasında canlı yayın yapan kuruluşların hiçbirisi ABD'de, Almanya'da, İngiltere'de yaşanan benzer gösteriler sırasında, bırakın canlı yayın yapmayı tek bir kare fotoğraf bile yayınlayamadılar.
En önemli nokta ise, Türkiye'de basın özgürlüğünün olmadığı, gerilediği iddialarına delil olarak gösterilen hususlar. Özgürlük yok diyenlerin öncelikli delillerini, Cumhurbaşkanı ve devlet büyüklerine hakaret edilmesi, devlet sırlarının faş edilmesi, kutsala hakaret edilmesi gibi durumlarda davalar açılması oluşturuyor. Bu arada terör başta olmak üzere bazı suçlara karışan gazeteciler hakkında yürütülen kovuşturmalar da yanlış onlara göre.
Yani "Basın özgürlüğü yok" diyenlerin esas dertleri; devlet büyükleri ve kutsallarımıza canlarının istediği gibi hakaret etmek, ülkenin sırlarını başkaları ile rahatça paylaşabilmek ve terör dahil her hususta rahatça suç işleyebilme özgürlüğü...
Hariçten okudukları 'sizde ifade ve basın özgürlüğü yok' gazeli ile içerdekilere eşlik edenlerin derdi de, içimizdeki uzantılarına dokunulmaması...
Mesele bu; gerisi laf ü güzaf...