Ekrem Kızıltaş

EKREM KIZILTAŞ

Tarihi 5 Şubat 2016

Fark var mı, varsa ne?

Şili ve Peru'nun ardından nihayet Cumhurbaşkanı'mızın Latin Amerika ziyaret programının son ülkesi olan Ekvador'dayız. Sizler bu yazıyı okurken de Türkiye'ye dönüş yolunda olacağız inşaallah.
Quito'da bir otel odasında ve yüksekliğe alışmaya çalışırken insanın ülkesini özlemesi ve son birkaç gündür gördüğü yerlerle mukayese etmesi, normal.
Ancak içine hasret karışmış olsa da ülkesinin adeta bir cennet olduğunu düşünmesi, bunun hakikaten böyle olmasıyla mümkündür.
Tabii o cennet gibi ülkenin halen karşı karşıya bulunduğu problemleri ve vatandaşlarından bazılarının buna karşı duyarsızlığı, uzaklarda insanın içini yakan en önemli sıkıntılar arasında. Suriye ile ilgiyi son derecede önemli gelişmeler yaşanıyor ve birtakım ülkeler bu ülkenin kendi arzu ettikleri gibi olabilmesi için ellerinden gelen her şeyi yapıyorlar. Suriye'nin geleceği konusunda en çok dikkat etmesi gereken ülkelerde birisi olan Türkiye ise bir yandan bu ülkenin geleceğinin Suriye halkını istediği gibi olması yönünde gayret ederken, bir yandan da bu ülke ile ilgiyi elini zayıflatma amaçlı terör belasıyla uğraşıyor.
Geçmişte yaşananları bir kenara bırakacak olsak bile, Suriye vesilesiyle oldukça sıkıntılı günler yaşanan bir bölgedeyiz. Kitabın ortasından konuşmak gerekirse küresel çapta büyük hesaplaşmaların yaşandığına şahit oluyoruz. Garabetlerin en büyüğü ise, gerek Suriye'de ve gerekse bununla bağlantılı olarak ülkemizde olup biten şeylerle alakalı olarak bazı çevrelerin takındığı tavır.

Yabancıları anladık ama...

Ülkemiz vatandaşı olmayanların düşmanlık dolu tavırlarına alışmış olsak da, vatandaşımız oldukları halde, başka ülkelerin menfaatleri için yazan ve konuşanlar, insanın ciddi şekilde yaralıyor. Herhangi bir Alman vatandaşı ülkesini, milletini ve devletini mesela bir Türk vatandaşından daha fazla mı sever?.. Ya da mesela bir Fransız, bir Rus, bir ABD'li, bir İranlı için durum nedir? Suriye'de kendi halkının katleden bir diktatöre destek olma konusunda zerre kadar utanmayan ve dahası güya teröre karşı mücadele ediyor görüntüsüyle sivil halkı ve onlara yardım etmeye çalışanları bombalayan ülkeler var. Bu ülkelerin vatandaşları devletlerinin yanlışına bile sahip çıkıyor veya çıkmak zorunda kalıyorken, benim ülkemin insanının da onların yanlışlarına sahip çıkması ve Türkiye'nin doğrularının da karşısında olması, önemli bir mesele.
Üzerinde düşünmemiz gereken temel problem, başka ülke vatandaşlarının cesaret edemediği ve edemeyeceği davranışlara ülkemiz insanının nasıl cesaret bulabildiği. Biz adını saydığımız ülkelerden daha mı geniş düşünceliyiz yoksa ülkemiz vatandaşlarının böyle bir şey nasıl olsa yapamayacağı düşüncesiyle mevzuatımızda bu tür konularla ilgili boşluklar mı var?
Her nedense, elin oğlu devletinin yanında duruyorken, benim ülkemin vatandaşları sanki başka bir ülkenin vatandaşı imiş gibi davranıyorsa, bunda bir problem var demektir. İnsanımızın büyük bir kesiminin dikkatini çeken ve canını sıkan bu meseleye bir çözüm bulunması herhalde acil işler cümlesindendir.