Ekrem Kızıltaş

EKREM KIZILTAŞ

Tarihi 30 Kasım 2015

İhanet özgürlüğü...

Birileri 'eski kafalılık' ya da 'geri kafalılık' diyebilirler belki. Ama: 'Mesele memleketse gerisi teferruattır.' Dolayısıyla, 'devlet sırrı söz konusu olduğunda başka bazı şeylerin teferruat olması' gerekir.
Bu, 'devletçi kesilmek' filan değil; baksanıza, niyeti başka olsa da, Selahattin Demirtaş bile: "Tahir Elçi'yi öldüren devletsizlik" diyor. Can Dündar ve Erdem Gül'ün tutuklanmaları tartışılıyor. 'İkisi de doğru', 'ikisi de yanlış', 'biri doğru biri yanlış'...
Yorumlar gırla. Ancak hakem düdüğü çalmış ve karar verilmiş:
Can Dündar ve Erdem Gül tutuklu.
Ve belli ki tutukluluk hallerinin devamı ya da salınmaları, yapılacak yorumlara değil, ilgili mahkemenin vereceği karara bağlı. Mahkemeler de, mevcut mevzuat ve hakimlerin kanaatlerine göre karar alır; seyircilerin tezahüratına göre değil.
Dündar ve Gül'le ilgili olay, devleti yöneten kadrolarla ilgili takıntılarından kaynaklanıyor.
Onlar, devletin kendi kafalarına uygun birileri tarafından yönetilmesi gerektiğini düşündükleri için, mevcut halde yapılan her şeyi hatalı görüyorlardı. Dolayısıyla da yönettikleri gazeteyi, bu ülkede ve bu ülke için yayın yapan değil, bu ülkede ama bu ülkeye karşı yayın yapan bir mecra olarak kullanıyorlardı.
ABD, Rusya, İran, Fransa... bütün ülkelerin Suriye'ye asker, silah, mühimmat, uçak, tank, top, füze... göndermelerini makul, ama Türkiye'nin selam göndermesini bile yanlış gören bir cephenin mensubu olarak çalışıyorlardı Dündar ve Gül. Devleti yöneten kadroya olan düşmanlıklarının devlet karşıtlığına dönüştüğünün farkındaydılar belki, ama umurlarında değildi.

İhanetin kılıfı...

Tutuklamalar, hatta yargılamaya itiraz edenlerin, benzer bir durumda, yani devlet sırrı sayılan konuların ihlalinde ABD'de, Almanya'da, Fransa'da ve Rusya'da neler olabileceği sorusuna verebilecekleri bir cevap yok. Bütün ülkelerin, milli güvenlik söz konusu olduğu zaman tam bir canavar kesildiklerini hepsi biliyor.
Milli güvenlik söz konusu olduğunda Türkiye'nin reflekslerinin yumuşak bir şekilde çalışması bile canlarını sıkıyor.
Çünkü esas sıkıntıları, başta Suriye olmak üzere, bölgesel birçok konuda ülkemizin kendi adımlarını kendisinin belirliyor olması. Suriye ve başka bölgesel konularda, Türkiye'nin herhangi bir şey yapmadan, batılı ülkelerin yaptıklarını seyretmesini ve sonuçlarına da kuzu kuzu katlanmasını istiyor ve bunu bekliyorlar.
Yerli değiller, milli değiller. Bu topraklarda doğup büyümüş ve yaşıyor olsalar da, 'bizden' değiller yani. Türkiye ve bölgenin bütün ülkelerinin, dışarıda yazılan senaryolara uygun davranmasının en doğru hareket tarzı olduğuna inanmışlar bir kere. ABD'nin, Rusya'nın, Çin'in, İran'ın, Fransa'nın... menfaatleri için istedikleri her şeyi yapabileceği ama Türkiye'nin parmaklarını dahi oynatmaması gerektiği, temel hareket noktaları.
Her şey gözlerinin önünde cereyan ediyor oysa. Türkiye'nin tecrit edilmeye ve geleceğinin ipotek altına alınmaya çalışıldığının; bunun için de çeşitli tezgahlar kurulduğunun, bal gibi farkındalar. Ama bulunduruldukları konum ve hayal ettikleri gelecek uğruna vatana ihaneti bile makul görebiliyorlar...
Basın özgürlüğü mü dediniz; o ihanetin kılıfı sadece...