Tarihi 28 Aralık 2020

Endişeliler

MOSKOVA'DA eksi 15 derecede Rus Güvenlik Akademisi kapısından sıkı güvenlik denetimleri ve kontroller altında girmiştik. Eski Sovyet rejiminden kalma mobilyaların hakim olduğu köhne bir odada bizi koltuğa gömülmüş halde karşılayan donuk adam dünyadaki dengelerde büyük söz sahibi biriydi. Üç saat süren bir sohbet yaptık onunla. Türkiye'nin Şanghay 5'lisine girmesini söylüyordu. NATO'nun zarar verdiğini anlatıyordu. "Bakın bizde, Hindistan'da, Pakistan'da, Çin'de, K.Kore'de nükleer silah yığınağı var. Nükleer açıdan Şanghay 5'lisi Batı'ya fark atıyor. Burada olmalısınız" demişti. Strateji konusunda Rusya'ya yön veren, Şanghay 5'lisinin kurucusu olarak tarihe geçen ve Moskova'da "Generallerin generali" ünvanını alan Leonid İvaşov'du o.
Hayatımda gördüğüm en ciddi, tek mimik dahi vermeyen, Rus generallere has soğuk dondurucudan çıkmış misali bir adam vardı karşımızda. Anlattıkları etkileyiciydi. Türkiye'yi tahmin edemeyeceğiniz kadar önemsiyordu.
İşte o İvaşov ülkesinde bir TV kanalında birkaç gün önce bir programa katıldı ve "Türkiye'nin Kırım, Azerbaycan ve Türk Cumhuriyetleri'ne yönelik politikalarını dehşet içinde izliyoruz" dedi.
"Türkiye için Karabağ'da en önemli olan şey Laçin Koridoru'ydu; Azerbaycan'ı Türkiye ile bağlamak ve daha sonra Orta Asya'ya çıkış için. Türkiye'nin Güney Kafkasya'da varlığı onlar için jeopolitik projesinin stratejik önem taşıyan konusudur" diye ekliyordu. Türkiye'nin son dönemde Kafkaslar'da, Ortadoğu'da, Afrika'da ve Doğu Akdeniz'de yaptığı operasyonlar içimizdeki mandacıları sürekli rahatsız ediyor, "Ne işimiz var oralarda" diye dövündüklerini görüyorduk. O yerli mandacılar "Endişeli" olduklarını söylüyorlardı.
Baktığımızda Rus Generali İvaşov'un da endişeli olduğunu görüyoruz. Aslında "Türkler geliyor" endişesi sadece içimizdeki hainleri ve Rus generali kapsamıyor. Batı basını ve düşünce kurulaşları aylardır Türkiye'nin sınırları dışında yaptığı operasyonları masaya yatırıyor, yurt dışında kurduğu askeri üslerin haritalarını yayınlıyor. Manşetler, konferanslar gırla gidiyor. Bu sütunlarda hep söyledik.
"21. yüzyıl Türk asrı olacak" diye.
Bunun açılımlarını dışarıdan gelen feryatlar ve "Endişe" itirafları ile daha net görüyoruz.
Son olarak Fransız basını Türk SİHA'larını göklere çıkaran manşetler attı. "Sadece 6 Türk SİHA'sı Ermenistan ordusunu yerle bir etti" diye yazdı. Evet, sadece 6 Türk SİHA'sı böyle yapıyorsa gerisini siz düşünün. Aynı anda binlerce SİHA kaldıracak güce doğru hızla ilerleyen Türkiye, dünyada savaşların seyrini değiştiren bir ülke olarak anılıyor artık. General İvaşov bu SİHA'lardan verdiğimiz Ukrayna'yı Ankara'ya bağladığımızı söylüyor. Laçin koridoru ile taa Kazakistan'a kadar bize koridorun açıldığını haykırıyor.
Kazakları askeri anlaşmalarla Ankara'ya bağımlı yapacağımızı açıklıyor. "Maalesef Rusya'yı da yaptığı anlaşmalarla kendine bağladı. Yapacak bir şey yok" diye ekliyor. Eylül ayında Türkiye, Azerbaycan'ın hemen karşısında, Hazar'ın diğer ucunda yer alan Türkmenistan ile "Askeri, mali ve Güvenlik anlaşması" imzaladı. Ekim ayının son haftasında da Milli Savunma Bakanımız Hulusi Akar'ı sessiz sedasız yaptığı ziyarette Kazakistan'da gördük.
Kazak Savunma Bakanı Nurlan Yermekbayev ile bir araya geldi ve askeri işbirliğinin derinleştirilmesi konusunda el sıkıştı. "Sırada Özbekistan ile askeri anlaşmalar var" dedi. Tam da bu noktada Rus General İvaşov birkaç gün önce tv programında "Türkler Kazaklar'dan sonra Özbekler'le de askeri anlaşmalar yapacak" diye uyarıyordu. Birkaç gün önce de Türkiye Kazakistan ile orduyu eğitmek dahil "Askeri Güvenlik Anlaşması" imzalıyordu. Karabağ harekatı basit bir işgalden kurtarma savaşı değildi. İvaşov'un da dediği gibi Çin sınırına kadar dayanan bir "Türk Cumhuriyetleri ile birleşme, yolları açma" operasyonuydu. Dünyanın merkezinde vazgeçilmez konumda olmayı sürdürme ve hızla Avrasya, İpek Yolu, Kafkaslar, Ortadoğu, Afrika ve Yeni NATO, Çin ile Rusya arasında müttefikler kuşağı oluşturma planının bir parçasıydı. ABD'ye de Türkiye ile örtüşen çıkarları nedeniyle fren yaptıracak, diz çöktürecek geniş çaplı bir taarruzdu. Tüm bu gelişmelere paralel olarak satır aralarında kaybolan bir haberi de okuduğumda gülümsedim. İsrail, ilişkilerinin iyi olduğu Azerbaycan'a "Bizi Türkiye ile barıştır" diye yalvararak aracılık yapmasını istiyordu.
Tel-Aviv gibi yalvaranları, aracı koyanları daha çok göreceğiz. İçimizdeki mandacılara, mösyölere rağmen Fransa bile kapımıza gelecek. Hiç merak etmeyin! Baksanız Rus General İvaşov bile "Endişeliyiz ama Türkiye'ye bağımlıyız" diye boşuna söylemiyor. Artık her yol Ankara'dan geçiyor.