Tarihi 19 Ekim 2016

Frenk şeytan Frankeştayn

İngiliz medyası günlerdir yazıyor. "Kraliçe'nin en seçkin askerleri Musul operasyonunda görev alıyor" diye.
Londra'dan Kraliçe'nin atadığı vali ile yönetilen Kanada'dan da ses geldi; Ulusal Savunma Bakanı Harjit Sajjan, operasyondaki rollerini "Gururla ifade etmeliyim ki askerlerimiz, Musul operasyonunda Kürt birliklerine yardım sağlamaktadır" sözleriyle açıkladı.
Irak istihbaratından üst düzey yönetici İngiliz Times'a röportaj veriyor ve "Burada İngiliz SAS komandoları, ABD askerlerinden bile etkin, minnettarız" diyor. Kanada'da yayın yapan Global Research adlı yayın organında da ilginç bir iddia gündeme geldi. "ABD ve İngiltere, Musul konusunda anlaştı." deniyor o haberde. Ve devam ediyor; "Musul, gelecek yıldan itibaren gayrı resmi olarak İngiliz Milletler Topluluğu yani Commonwealth üyesi olacak. Öncelikli olarak DEAŞ bölgeden temizlendikten sonra Musul 8 veya 9 parçaya bölünecek. Her parçanın vali statüsünde bir yetkili ismi olacak.
Bu isimlerin hepsi İngiliz pasaportu bulunan Iraklılar olacak. İngiltere Dışişleri Bakanlığı Ortadoğu'dan Sorumlu Devlet Bakanı Tobias Ellwood, 'Birleşik Krallık, Irak hükümetine askeri, insani ve istikrar sağlayacak. Musul da bu istikrarın bir parçası olacak' dedi.
Bu, Musul'un İngiltere'ye bağlanacağının ilanıydı." Musul sonrasında Rakka hedefe girecek. Ardından masalar kurulacak ve pasta paylaşılacak. Barış masaları öncesinde paylaşım masalarının kurulduğu ve bölüşümün yapıldığı bir dünyada yaşıyoruz. Etnik çatışmaları, mezhep ayrılıklarını körükleyerek Musul gibi bir şehri bile 8'e, 9'a bölmeyi planlayan ve bunu kurguladıkları terör örgütü oyuncakları ile adım adım hayat geçiren bir frenk-şeytan usulü FRANKEŞTAYN kafası var ortada.
Hadi gelin biraz gerilere gidelim. ABD ve NATO Karadeniz'e girmek istedi. "Burasının güvenliği stratejik olarak önemli, biz halledelim" dediler. Türkiye "Bizim donanmamız, aslan gibi bahriyelilerimiz var, güvenliği biz sağlarız" diyerek Conileri Karadeniz'e sokmadı. Balyoz kumpası ile donanmayı darmadağın ettiler. En büyük operasyonu Deniz Kuvvetleri'ne yaptılar.
Havada ve Karada zaten cirit atıyorlardı.
Ardından CIA destekli 15 Temmuz darbe girişimi geldi. Eğer o darbe girişimi başarılı olsaydı bugün neleri konuşacaktık bir düşünün. Ben düşünemiyor olacaktım çünkü hazırlanan plan gereği ertesi gününde G.Saray Arena stadında kurşuna dizilecektik. Spor salonlarında toplu yargılamalar olacaktı.
Darbe karşıtları vatan haini ilan edilecekti.
Türkiye bir yandan bu mahkemeleri, diğer yandan yeni Cumhurbaşkanı'nın atadığı darbe hükümetini, yeni bakanları konuşacaktı.
Tabii bunlar iç savaş çıkmaması durumunda olacaklardı. İç savaş halinde ise Güneydoğu dahil Türkiye parçalara ayrılacaktı. "Yurtta Sulh" diyerek darbeye teşebbüs edenlerin eseri "YURTTA KAN" olacaktı. Kafamızı kaldırıp dışarıya bakacak halimiz de mecalimiz de asla olmayacaktı. Suriye'de kurulacak masalarda, hemen sınırımızın dibinde ilan edilecek terörist PKK devletine, Akdeniz'e inen Türkiye'ye alternatif enerji koridoruna dönüp bakacak hal bırakmayacaklardı. Zaten ortada ORDU diye bir şey kalmayacaktı. Musul'u düşünecek, Başika'da üs açacak ne gücümüz ne aklımız ne de vaktimiz olacaktı. Musul sonrası masada oturmaya hazırlananların, operasyon öncesi kurdukları Musul'u paylaşım masası planları tıkır tıkır işleyecekti. Başbakan Binali Yıldırım dün "Musul operasyonunda uçaklarımızla biz de varız" dedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan "Masada da olacağız, sahada da" dedi.
Dün ajanslardan son dakika haberi düştü.
"25 Ekim'de Paris'te yapılacak MUSUL TOPLANTISINA Türkiye'de davet edildi" diye. Darbe girişiminin zamanlaması müthişti. Bir tek İngiliz ve Amerikalı'nın olmadığı sınırımızın hemen ötesindeki Irak ve Suriye'yi paylaşanlara seslenip "BATININ EMRİNDEYİM" diye resmi açıklama yapan FETÖ, Türkiye'yi o masalara meze olarak sunan garson olacaktı. Frenk Şeytan usulü Frankeştaynlar kadeh kaldırıp, kahkahalar atacak zaferlerini kutlayacaklardı. Bölgedeki milyonlarca akrabamız bu çakalların sofrasına terkedilecek, dönüp bakan ve buralarda onları konuşan olmayacaktı. CIA'ya yakınlığı ile bilinen Atlantik Konseyi'nin uzmanı Aaron Stein onun için son makalesinde Türkiye'nin Suriye'deki operasyonlarına saldırıyor, çıldırıyor ve FETÖCÜLERE sahip çıkarak övgüler yağdırıyor. Ve de "Aaah FETÖ" diyerek dövünerek ağlıyor.