Alişan'a 'sarışın kadınla' konuşma yasağı!

Kaynak GAZETE Giriş Tarihi 02 Nisan 2010 Güncelleme 02 Nisan 2010, 02:11

İÇİNDEKİLER

Alişan askerliğinin birinci ayını tamamlayıp izne geldi ama değil gazetecilere röportaj vermek, tek kelime konuşmadı. Nedeni; Yassak kardeşim. Çünkü er Alişan'ın ağzından çıkacak bir 'merhaba' sözcüğü bile, kışlada başına çok işler açabilir. İzne çıkan askerin yasakları sadece bununla kalmıyor. Mesela asker dediğin elinde naylon torba da taşıyamaz. Sonra diyelim nişanlısı ile Kordonboyun'a gitti, öyle kızın elini tutmak, hele elini omzuna atmak büyük hata! Tüzükte bir de 'yabancı insanlarla asla ve kat'a konuşmama yasağı var!' Nereden mi biliyorum? Askerliğim sırasında dermişim… Hayır gazeteci Ümit Zileli'den biliyorum! Yıllar önce Zileli'yi Tuzla'ya askere yollamıştık. Evimizin oğlu gibiydi. Hasretle yolunu beklerken bir Cumartesi sabahı yatak odamızın kapısı çalınmış, Ümit girmişti içeri. Ben, 'en büyük asker, bizim asker' naraları atarken o hiç yüzüme bakmadan kocayla sohbete dalmıştı. Bir ara ev halkına dedi ki, "Şu sarışın kadına söyleyin onunla konuşamam, çünkü yasak!" Neden lan? Sonradan anlattı. Tuzla'dan çıkmadan önce komutanlar bu stajyer er ve erbaşların ellerine birer 'yasaklar' listesi veriyorlarmış. Çarşı izninde, yukarıda saydığım yasakların yanında işte bu 'sarışın kadın' maddesi de varmış? Nedeni 'bizim gibi sarı çiyanlar, teğmenin ağzından, orduya ve devlete ait gizli bilgileri alabilirmişiz!' Ümit'e, "Hadi arık şu mahrem bilgileri ver bakiim" dediğimde kahkahalarla gülmüştü, kulakları çınlasın. "Bir aydır Tuzla'da tarladayım kardeş. O nasıl ordu sırrıdır ki, bizim gibi çaylaklar bile biliyor?" Demem o ki, Alişan'ın suskunluğunu mazur görün. Ağzından mühim bilgiler kaçmasın diye dudaklarını mühürledi, yakışıklı yeşil kurbağamız.

Burun delikleri nereye bakar?
'Ay bana bakmasın da, nereye bakarsa baksın' diyor oğlum. Her genç gibi estetikten nefret ediyor. Ben de diyorum ki 'Demet Akbağ'ın yeni yüzüne diyecek bir şeyin yoktur herhalde!' Gerçekten muhteşem bir yüz gerdirme operasyonu görmek istiyorsanız Akbağ'ın suratını incelemeye alın. Ülkemizde yapılan diğer o garabet ameliyatlarla kıyaslayın ve o doktor her kimse Taksim'e heykelini dikin. Heykelle yetinmeyin doktoru Güzel Sanatlar'a resim hocası tayin edin. Ki o diğer estetikçi geçinenler önce nasıl çizgi çizilir öğrensinler. Çünkü bu iş, malum önce resim yeteneği ile başlıyor. Oysa bu arkadaşlar, çöpten adam bile çizemediklerinden, seçmeli ders olarak - biraz da kaytarsın diye- beden eğitimini seçenlerden. Sonra hasbelkader matematik bilgisiyle tıp fakültesinde giriliyor, bir de şuurunu kaybedip 'estetik bölümü' deniyor! Sonra artık o nasıl bir şuursuzluksa, en ünlü starlarımızı bile, şekilden şekle sokan mesleğini ısrarla sürdürüyor. Ve sonuçta burun delikleri tavana bakan bir sürü ünlü. Şimdi kabahat kimin? El becerisinden yoksun doktorların mı? Bunlara, her türlü görünür organını teslim eden kadınlarımızın mı? Yoksa, Tıp fakültelerinin estetik bölümü öğrencilerini, zorunlu olarak Güzel Sanatlar eğitimine yollamayan idarecilerin mi?