Kalın: Trump’la yeni yol haritası hazırlanacak

Cumhurbaşkanlığı sözcüsü Kalın, ABD ile Obama döneminde ortaya çıkan YPG ve FETÖ konularındaki sorunların, yeni Başkan Trump yönetimiyle ‘dosya dosya’ konuşulacağını belirterek, “Yemin töreninden sonra yeni bir yol haritası hazırlayacağız. İlk görüşme için takvim belirlenecek” dedi.

Giriş Tarihi 21 Ocak 2017, 00:00 Güncelleme 21 Ocak 2017, 10:45
Kalın: Trump’la yeni yol haritası hazırlanacak

İÇİNDEKİLER

Cumhurbaşkanlığı sözcüsü Dr. İbrahim Kalın, ABD ile Obama döneminde ortaya çıkan YPG ve FETÖ konularındaki sorunların, yeni Başkan Trump yönetimiyle 'dosya dosya' konuşulacağını belirterek, "Yemin töreninden sonra yeni bir yol haritası hazırlayacağız. İlk görüşme için takvim belirlenecek" dedi.

Kalın, gazetecilere yaptığı bilgilendirme toplantısında, iç ve dış siyasi gelişmeleri değerlendirdi.

Terör saldırılarına, darbe girişimine ve ekonomik dalgalanmalara rağmen bir yandan Türkiye'nin 2023 hedeflerine hızla ilerlediğini, dev yatırımların açılışlarının yapıldığını, yenilerinin inşasının da devam ettiğini, diğer yandan da Suriye'de ateşkes ve barış görüşmelerine öncülük edildiğini, El Bab operasyonunun da kararlılıkla sürdürüldüğünü hatırlatan Kalın, "Başka bir ülkede böyle bir darbe girişimi olsaydı sonuçları çok çok daha ağır olurdu. Türkiye şu anda 3 terör örgütüne karşı mücadele ediyor; PKK, DEAŞ, FETÖ... Bu kolay değil. Bu süreçte özellikle Yenikapı'da yakalanan ruhun devam etmesi ve birlik beraberlik duygusunun yaşatılması büyük önem arz ediyor. Bütün siyasi partilere, farklı toplum kesimlerine de sorumluluklar düşüyor" dedi.

KALIN'IN DEĞERLENDİRMELERİ ŞÖYLE:
Referandumda göstergeler 'evet' yönünde:İnşallah bu yeni sistem halkımızın oyuna sunulacak. Cumhurbaşkanımızın tabiri ile 'patinaj yapan bir ülke değil, 2023'e hızlı, kararlı, etkin bir yönetimle giden bir Türkiye' hedefleniyor. Yeni sistemle daha etkin, çift başlılığın olmadığı, kuvvetler ayrılığını daha net ortaya konduğu, denetim mekanizmalarını bünyesinde barındıran bir yönetim şekli hedefleniyor. Bu konuda inşallah vatandaşımıza konu götürüldüğü zaman büyük oranda destek verileceğini düşünüyoruz. Şu anki tüm göstergeler de zaten bu yönde.

Cumhurbaşkanı zaten anlatıyor:(Cumhurbaşkanı referandumda kampanya yapacak mı?) Önce Meclis'ten çıkmasını bekleyelim. Sonra bu soruların cevaplarını daha net bir şekilde verme imkanımız olur. Tabii Cumhurbaşkanımız bu süreci en fazla savunan, Türkiye'nin gündemine getiren lider olması hasebiyle elbette bu konuyu vatandaşlarımıza anlatma noktasında kendisi de bir çalışmanın içerisinde olacak. Aslında bunu şimdi de yapıyor, bugün (önceki gün) muhtarlara konuştuğunda da yaptı. Takvim netleşince, nasıl bir yol, yöntem izleneceği netlik kazanır.

Fransa da OHAL'de seçim yapıyor:OHAL sürecinde referandumun yapılmasının örneği var. Fransa'da OHAL'i uzattı, OHAL içinde seçime gidecekler. Dolayısıyla daha önce Sayın Başbakanımız ifade etmişti OHAL'i biz millet için değil devlet için çıkartıyoruz. Vatandaşın referanduma gidip hür iradesini etkileyecek herhangi bir şey söz konusu değil.

DIŞ POLİTİKADA NORMALLEŞME
Dış politikada normalleşme:Sayın Başbakanımız'ın tabiri ile 'dost çoğaltıp, düşman azaltma' yaklaşımının somut göstergelerini siz de görüyorsunuzdur. Rusya ve İsrail ile normalleşme süreci oldukça başarılı bir şekilde devam ediyor; Özbekistan'la, Irak'la diyaloğa açık süreçler başladı. Bağdat ve Erbil arasında da bir yakınlaşmanın olması bizim için sevindirici.

Türkiye Kürtlere değil PKK'ya karşı:Bizim Erbil'le çok iyi ilişkilerimiz var. Bu, PKK ve ona yakın çevrelerin yaptığı 'Türkiye, Kürtlerin kazanımına karşı' propagandasına verilecek en güzel cevaptır. Türkiye'nin Kürtlerle ilgili olumsuz bir tavrı olsaydı ne Irak Kürtleriyle yakın yapıcı ilişkiler içerisinde olurdu ne savaştan önce Suriye Kürtlerinin meselelerini gündeme getirirdi ne de Türkiye'de özellikle demokratikleşme ve çözüm süreci dönemlerinde atılan adımlar atılırdı. Yürütülen politikalar tamamen terör örgütüne karşıdır. Kürtler de Türkiye Cumhuriyeti'nin eşit vatandaşıdır. Maalesef bu propagandanın, yurt dışında Türkiye'ye karşı kullanılmaya çalışıldığını, terör örgütünü meşrulaştıran, terörü estetize eden, romantize eden yaklaşımlar görüyoruz.

Astana'dan 3 beklenti: Suriye'de Rusya ve Türkiye'nin öncülüğünde sağlanan ateşkes ve tahliye operasyonu önümüzdeki hafta yapılacak olan Astana görüşmelerinin de zeminini hazırladı. Muhalifler de bir araya geldiler ve Astana görüşmesine kimlerin katılacağını kararlaştırdılar. Burada MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ın çok yoğun çabaları oldu. Biz orada müzakereci değiliz, müzakereleri rejim ve muhalifler yapacak. Biz, Rusya, İran, BM ve muhtemelen ABD, yani Trump yönetimi orada kolaylaştırıcı rolde olacağız. Beklentimiz, rejimle muhalefetin ateşkesin devamı ve siyasi geçiş sürecinin modeli konusunda uzlaşması; insani yardımların ulaştırılmasında yeni mekanizmaların kurulması. Çünkü hala yüz binlerce insan kış şartlarında büyük zorluklar içerisinde yaşıyor.

ABD, YPG'ye desteğini çekmeli:Ancak bizim PYD-YPG konusundaki tutumumuz da aynen devam ediyor. Suriye'nin herhangi bir noktasında fiili durum yaratarak terör örgütünün Suriye kolunun orada bir mevzi kazanması kabul edilemez. Obama yönetimi maalesef son 2 yılda bizim bütün uyarılarımıza rağmen bu politikasını devam ettirdi ve YPG'ye orada ciddi bir alan kazandırdı. Halbuki gerek PYD-YPG'nin PKK ile olan ilişkisi, gerek Suriye içinde uyguladıkları zorba yöntemlerle fiili durum yaratarak Kürt, Arap, Türkmen demeden bütün Suriyelilere yönelik baskı politikaları herkesin malumu. Hatta Uluslararası Af Örgütü'nün PYD'nin Tel Abyad'da yaptığı 'savaş suçu' eylemlerini anlatan raporu bile bir kenara bırakıldı. Bu kabul edilebilir bir şey değil. Birisi 'elimde silah' var deyip fiili durum yaratarak, burası Suriye'nin şu bölgesi bu bölgesi derse Suriye'yi bir arada tutmak mümkün olmaz. Bizim El Bab operasyonu da planlandığı şekilde devam ediyor. El Bab'ın DEAŞ'tan kurtarılması Rakka operasyonunu da kolaylaştırıcı bir rol oynayacaktır.

TRUMP, TÜRKİYE'Yİ ANLIYOR GÖRÜNÜYOR
Trump'la yeni yol haritası: Obama yönetimi ile bizim iki tane temel ihtilaf konumuz var; YPG/PYD'ye verdikleri destek ve FETÖ ile ilgili tutumları. Yeni yönetim iş başına gelsin; çok daha detaylı, dosya dosya konuşacağız. Dışişleri Bakanımız orada; döndüğünde Trump yönetimiyle yeni bir yol haritası hazırlayabileceğimizi düşünüyoruz.

El Bab operasyonuna destek, 'nihayet':(ABD uçakları El Bab operasyonuna destek vermemeye başladı mı?) Son 3-4 gündür bir hareketlenme başladı koalisyondan. Amerika'nın da uçakları uçmaya başladılar, 'nihayet' diyelim… Bu iyi bir gelişme ama artması ve düzenli olması lazım. Rakka operasyonu başarılı olacaksa El Bab'ın temizlenmesi stratejik bir öneme sahip. Bunu yeni Amerikan yönetimin, Trump yönetiminin de göreceğini ve ona göre hızlı bir şekilde hareket edeceği kanaati ve beklentisi içerisindeyiz.

Trump'un 'güvenli bölge' açıklaması olumlu:Benim gördüğüm, Trump yönetiminin Türkiye'nin bölgedeki hassasiyetlerini, güvenlikle ilgili endişelerini dikkate alan bir yaklaşım içinde olduğu ve bunu koruyacağı şeklinde. 'Güvenli bölge kurulmalıydı' sözü Cumhurbaşkanımız'ın tezine verilmiş önemli bir destek. Cumhurbaşkanımız'ın dediği gibi güvenli bölge, uçuşa yasak bölge 2 yıl önce kurulmuş olsaydı muhtemelen Halep'te yaşananlar yaşanmayacaktı, DEAŞ buralarda bu kadar kök salmış olmayacaktı, göç dalgası bu kadar büyümeyecekti. Beraber ne yapalım diye bunları daha detaylı konuşacağız.

İlk görüşme planlanıyor:(İlk görüşme planlandı mı?)Bir tarih yok şu anda. Ama kendilerinin yaptığı o ilk telefon görüşmesinde, daha sonra bizim yaptığımız temaslarda görevi devraldıktan sonraki yakın bir süre içerisinde bir ziyaret, bir görüşme yapılması planlanıyor.

AB, SÖZ VERDİĞİNİN ÇEYREĞİNİ YAPTI
AB üzerine düşeni yapmıyor: Avrupa ile imzaladığımız Türkiye-AB göçmen anlaşması uygulanmaya devam ediyor. AB'nin verdiği sözleri tutmamasına rağmen… Süreç 3 ana başlık üzerinden ilerleyecekti; Türkiye'nin Schengen vize sistemine girmesi, göçmenler için 3+3 milyar Avro destek verilmesi ve geri kabul anlaşması. Biz üzerimize düşeni yaptık, büyük bir mülteci akımı yaşanmıyor. AB'nin üzerine düşenleri yapmaması sorgulanmalı. Bir siyasi irade eksikliği mi var derken, çok ciddi bir kapasite eksikliği de olduğunu anlaşılıyor. Bürokrasi yavaş ilerliyor. '1.450 milyar Avro tahsis ettik' diyorlar ama Türkiye'ye aktarılan rakam 748 milyon Avro. Yani söz verdiklerinin yarısının yarısı tahsis edilmiş, onun da yarısı aktarılmış! Ortada burada acil bir insani dram varken bu kadar ağır yürümesinin izahı zor.

Fasılların açıldığını görmeliyiz: Üyelik sürecinde de AB tarafında ciddi bir yavaşlama var. Vehimler, hayali düşmanlıklar ve yalan bilgiler üzerinden bir Türkiye ve Erdoğan düşmanlığı yapılarak Avrupa siyasetinde mevzi kazanmaya çalışan siyasi çevreler, partiler var. Bu Türkiye'den çok Avrupa'ya daha çok zarar verir. Ama buna rağmen biz AB üyeliğini, stratejik bir hedef olarak muhafaza ediyoruz. Ama tabi sahada bunun somut sonuçlarını yani yeni fasılların açılması, kapatılması şeklinde de görmek istiyoruz.

AB zirvesi için tarih yok:Son AB zirvesinde AB'nin kendisi bir karar (Türkiye-AB zirvesi) aldı. Şimdi onun tarihi, yeri vs üzerinde çalışılıyor. Bu iniş çıkışlara rağmen iletişim kanallarının açık olması, bir AB-Türkiye zirvesi yapılması mutlaka fayda sağlar. Ama şu ana kadar bize bir gelen tarih yok.

KIBRIS'TA TSK VARLIĞI GEREKLİ
Kıbrıs'ta TSK var olacak: Kıbrıs görüşmelerinde hala tam olarak çözülememiş konular var. Dönüşümlü başkanlığın süresi, mülkiyetler, harita meselesi en kritik konular. Buralarda belli bir mesafe alınmakla beraber henüz altına imza atabileceğimiz bir kağıt ortaya çıkmış değil. Ama biz bunu Kıbrıs görüşmeleri çöktü diye görmüyoruz. Aksine sürecin devam etmesi gerektiğini, herkesin olumlu tavrını muhafaza etmesi gerektiğini düşünüyoruz. Çözülemeyecek şeyler değil. Garantiler ve güvenlik konusuna gelince, Ada'daki Türk askeri mevcudiyeti ne Rum ne de Yunanistan'a bir tehdit değildir. Hem doğu Akdeniz'deki başka güvenlik tehditlerini, bölge dinamiklerini düşündüğümüz zaman oradaki garantiler statüsü oranın güvenine ve istikrarına katkı sağlayacak bir yapı olacaktır. Yunanistan tarafı da bunu böyle değerlendirebilir.

FETÖ'DE KRİPTO VE UYUR HÜCRELER VAR
FETÖ'nün görünmeyen tarafı var: FETÖ ile mücadele bugünden yarına tamamlanacak bir konu değil. İşin bir görünen tarafı var, bir de görünmeyen tarafı var. Çünkü bu örgüt devletin çeşitli kademelerine sızıp kripto elemanlarını uyur hücre getirme haline getirme potansiyeline sahip. Kurumlarımız büyük bir özveri ile çalışıyorlar. Son 6 altı ayda hem hukuki kanaldan hem idari kanaldan yoğun bir mücadele verildi. Bu devam edecek. İtirafçı diye ifade veren bazı FETÖ'cülerin bilerek hedef saptırmaya çalıştığı, verdiği bilgilerin birçok başka bilgi ile uyuşmadığı, çeliştiği yönünde bir tablo çıktı. Cumhurbaşkanımız da ona atıfta bulundu. Hassasiyetle yürütülmesi gereken bir süreç. Cumhurbaşkanımızın da daha önce ifade ettiği gibi at izi it izine karışmasın. Bütün birimler bunu dikkate alarak hareket etmek durumunda.