"Türkiye’nin ulusal güvenlik meselesidir"

Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, "Türkiye’nin 911 kilometrelik Suriye sınırının bir tek örgütün eline, PYD’nin eline geçmiş olması Türkiye’nin kabul edebileceği bir şey değildir.” dedi.

Giriş Tarihi 23 Ağustos 2016, 00:00 Güncelleme 23 Ağustos 2016, 20:38
Türkiye’nin ulusal güvenlik meselesidir

İÇİNDEKİLER

Kurtulmuş, NTV'de gündeme ilişkin değerlendirmede bulundu, soruları cevapladı.

Suriye'deki gelişmelere dikkat çekilmesinin ardından, "Menbiç'ten sonra Cerablus'ta nasıl bir operasyon olacağı ya da olup olmayacağı, Türkiye'nin buna bir katkı sağlayıp sağlamayacağı merak ediliyor. Olası bir Cerablus operasyonuna destek verecek miyiz?" sorusuna Kurtulmuş, Mebiç'teki gelişmeden sonra Türkiye'nin başından beri söylediği Cerablus hattındaki gelişmeleri çok yakından takip ettiğini dile getirdi.

"TÜRKİYE'NİN ULUSAL GÜVENLİĞİNİN BİR MESELESİDİR"
Cerablus'taki gelişmelerin Türkiye açısından bir ulusal güvenlik meselesi olduğuna işaret eden Kurtulmuş, şöyle konuştu:

"Orada, o koridorun tamamlanmış olması, Türkiye'nin 911 kilometrelik Suriye sınırının bir tek örgütün eline, PYD'nin eline geçmiş olması Türkiye'nin kabul edebileceği bir şey değildir. Bu çerçevede Türkiye, uluslararası toplumla bunu, başından itibaren müzakere ediyor. Koalisyon güçleriyle birlikte bunları müzakere ediyor. Çeşitli vesilelerle Türkiye'nin sınırının hemen ötesinden, zaman zaman IŞİD, zaman zaman PYD güçleri tarafından Türkiye topraklarına atılan füzelerin, Türkiye sınırını başta Kilis, Gaziantep'in bazı ilçeleri olmak üzere rahatsız ettiğini biliyoruz. Dolayısıyla Türkiye, hemen sınırının ötesindeki bu hareketliliği çok yakinen takip ediyor. Bunu hem Türkiye'nin ulusal güvenliğinin bir meselesi olarak görüyor hem de bu bölgedeki gelişmenin, bizim başından beri hassasiyetle ifade ettiğimiz, Suriye'nin toprak bütünlüğü bakımından ele alıyor. Yani Suriye'nin toprak bütünlüğünü ortadan kaldıracak, Suriye'de iki ya da üç farklı devlet yapılanmasının ortaya çıkmasının artık son hazırlıkları anlamına gelecek olan oradaki gelişmelere Türkiye seyirci kalmayacağını ifade ediyor. Dolayısıyla gelişmeleri anbean takip ediyoruz. Türkiye'nin ulusal güvenliği ve Suriye'nin toprak bütünlüğü bakımından da bu meseleleri yakinen takip ediyoruz."

Cerablus'un alınmasında Türkiye'nin nasıl bir denge sağlayacağına ilişkin soru üzerine Kurtulmuş, Cerablus'un ya da başka bir kentin DAEŞ'in elinde olmasının kabul edilebilir bir durum olmadığını söyledi.

DAEŞ'in aslında Suriye'ye ait bir yapılanma da olmadığını aktaran Kurtulmuş, "IŞİD, dışarıdan, dünyanın farklı yerlerinden gelmiş olan, üretilmiş bir örgüttür. Ve IŞİD, birçok kapıyı açmak bakımından da maymuncuk gibi kullanılmış olan bir örgüttür. Suriye'nin kuzeyinde Araplar da Kürtler de Türkmenler de var, diğer unsurlar da var. Biz bu anlamda Suriye'deki halkın etnik, kültürel olarak zenginliğinin devam etmesinden yanayız. Bunun için de Suriye'nin kuzeyi, herhangi bir şekilde, sadece ve sadece bir tek terör örgütünün ya da bir tek silahlı grubun elinde olamaz. Dolayısıyla bunu önemli gördüğümüzü ifade ediyoruz." açıklamasında bulundu.

"SAHADAKİ DURUM ÇOK HIZLI BİR ŞEKİLDE DEĞİŞİYOR"
Cerablus'un, Menbiç'in, Musul'un DAEŞ'den alınması, bu bölgedeki şehirlerin DAEŞ'in elinden temizlenmesi konusunda Türkiye'nin, uluslararası toplumla, koalisyonla işbirliği halinde çalıştığını kaydeden Kurtulmuş, "Ama aynı şekilde Cerablus'un bu anlamda da sadece IŞİD'in elinde olması, o bölgede bir tek örgütün hakim olmasını da Türkiye kabul etmediğini, uluslararası toplumla paylaşıyor ve buradaki hassasiyetimizi uluslararası toplum da yakinen biliyor." diye konuştu.

Suriye'deki güvenli bölge meselesini tekrar gözden geçirmek gerektiğini ifade eden Kurtulmuş, şunları söyledi:

"Çünkü çok hızlı bir şekilde iş değişiyor, sahadaki durum değişiyor. Bizim epeydir söylediğimiz bir husus var. Suriye'de uzunca bir süredir devam eden vekalet savaşı dönemi vardı. İç savaşın hemen arkasından bu dönem devam etti. Bu savaş da limitlerine geldi. Şimdi Amerika ve Rusya bu vekalet savaşlarını daha fazla sürdürürlerse artık birbirleriyle savaşacak noktaya geldiler. Dolayısıyla hiçbir gücün, Ortadoğu genelinde ve Suriye özelinde birbirleriyle savaşacak noktaya gelmeyi göze alacağını zannetmiyoruz. Bunu hep söyledik. Bu noktada artık bazen bir şeyin limitlerini doldurması, yeni bir kapıyı da açacak aslında bir fırsat karşımıza koyuyor. Vekalet savaşlarının sonunun gelmiş olması, limitlerini doldurmuş olması, aslında Suriye'de bir barış perspektifinin ortaya çıkması bakımından da bir şans olduğunu değerlendirmek lazım. Bunun yeni bir kapı açtığını görmek lazım."

"DÜNE GÖRE BAKTIĞIMIZDA BUGÜN, DAHA OLUMLU BİR NOKTADAYIZ"
Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, özellikle Rusya ile krizin aşılmaya başlamış olmasının, hatta her iki tarafın tahminlerinden daha hızlı bir şekilde bu süreçte olumlu adımların atılmış olmasının, Suriye'de bir barış perspektifinin ortaya konulması için önemli şanslar sunacağını belirtti.

"Ümit ediyoruz ki uluslararası camiada, adını sayamayacağımız farklı onlarca örgütün üzerinden burada söz söylemek yerine burada gerçekten bir barış perspektifinin olduğunu ve Suriye halkının istediği istikamette demokratik bir Suriye'nin kurulmasına katkıda bulunurlar ve bu süreç çok hızlı bir şekilde inşallah masa etrafında toplanılarak bir çözüme doğru kavuşabilir." diyen Kurtulmuş, şöyle devam etti:

"Buradan baktığımız zaman evet, düne göre daha avantajlı bir noktadayız. Evet, çok kan aktı. Yaklaşık 450 binin üzerinde günahsız insan bu süreçte hayatlarını kaybettiler. Rejim uçaklarının, dışarıdan gelen uçakların bombalamalarıyla, terör örgütlerin bombalarıyla binlerce, on binlerce insan öldü. Düne göre baktığımızda bugün, daha olumlu bir noktadayız. Uluslararası camia maalesef şimdiye kadar Suriye'de bir barış perspektifi geliştiremediği için bir çözüm de ortaya koyamadı. İnanıyoruz ki bundan sonra bir çözüm ortaya koymak mümkün olur. Farklı görüşlerde olan, bölge dışından güçlerle bölgedeki ülkeler, Suriye çözümüne ilişkin katkıda bulunurlar diye ümit ediyoruz."

Kurtulmuş, "Türkiye'nin Esad'a bakış açısı bu süreçte değişti mi? Esadlı geçiş formülüne artık daha mı sıcak bakıyoruz?" sorusuna karşılık da şunları kaydetti:

"Suriye'de biz hep başından itibaren şunu ifade etmeye çalıştık. Suriye'de kimin iş başında olacağına karar verecek olan biz değiliz. Suriye halkı olmalıdır. Dolayısıyla halkına karşı uçaklarla, her türlü savaş araçlarıyla gerçekten katliam yapan, böylesine eli kanlı bir rejimin bundan sonra devam edip etmeyeceği herhalde Suriye halkının karar vereceği bir adımdır. Burada biz Suriye'deki bütün farklı toplumsal kesimlerin temsil edildiği, belki bunun yapılması için de belli bir geçiş süreci öngörerek, bu sürecin uluslararası toplumun gözetimi altında geçtiği bir sürecin mümkün olduğunu görüyoruz. Böyle bir süreç olabilir. Ama buna karar verecek biz değiliz. Biz olmadığımız gibi dışarıdan gelen başka ülkeler de değildir, çevre ülkeler de değildir. Buna karar verecek olan masada, Suriye'nin halkıdır, Suriye'nin farklı toplumsal gruplarıdır. Biz uluslararası camia olarak yapacaksak, bu barış masasındaki görüşlerin birbirine yakınlaşmasına katkıda bulunmamız ve Suriye halkının bütün taraflarının düzgün bir şekilde temsil edilmesini sağlamamız gerekir."

"SİLAHI BIRAKACAK TARAFLARDAN BİRİSİ TABİİ Kİ ESAD REJİMİDİR"
"Bir masa kurulabilirse Esad bu masanın aktörlerinden biri mi sizce?" sorusu üzerine de Kurtulmuş, şöyle dedi:

"Şu anda mevcut rejim, elinde silah olan, halkına karşı bütün bu operasyonları yürüten bir taraf olduğuna göre, silahı bırakacak taraflardan birisi tabii ki Esad rejimidir. Dolayısıyla rejimin masanın bir tarafında olması, eşyanın tabiatı gereğidir. Geri tarafta da Suriye'nin özgürleşmesi için savaşan gruplar, farklı toplumsal kesimler vardır. Bir barış masası kurulacaksa bu masanın en azından iki tarafı olmak durumundadır."