Paralel'in skandalı DHKP-C baskınını aratmadı

Yargı içinde yuvalanmış paralel hakimlerin, kendilerine talimat geldiğinde nasıl pervasızlaştığı ‘korsan tahliye’ girişimi ile bir kez daha anlaşıldı. 75 tutukluyu Silivri’den kaçırmaya çalışan Hakim Mustafa Başer’in hareket tarzı, DHKP-C’li teröristleri aratmadı. Katibini rehin alıp kapıyı kilitleyen Başer, yanında getirdiği harici bellekten işlem yaptı.

Giriş Tarihi 27 Nisan 2015, 00:00 Güncelleme 27 Nisan 2015, 11:30
Paralel’in skandalı DHKP-C baskınını aratmadı

İÇİNDEKİLER

Paralel yapı soruşturmalarına bakan 10 ayrı sulh ceza hakimini pasifize ederek cezaevindeki darbe şüphelilerini dışarı çıkarmaya çalışan iki asliye ceza hakiminin hukuku defalarca çiğneyerek aldıkları kararlar, paralel yapının hukuk sistemini nasıl manipüle ettiğini ve bundan sonra da neleri göze alabileceğini gözler önüne serdi. Hakim Metin Özçelik, avukat dilekçeleri kendisine ulaştığında muhabere nöbetçisiydi ve görevi sadece kendisine ulaşan evrakları diğer mahkemelere tevzi etmekti. Ancak kanunu açıkça çiğneyerek bu talepleri işleme alan hakim yetkisiz bir şekilde, paralel yapı şüphelilerini tutuklayan 10 ayrı sulh ceza kakimi hakkında 'reddi hakim' kararı verdi. Ardından 'sulh cezada hakim kalmadı' diyen Özçelik, dosyaya bakması için 32. Asliye Ceza Mahkemesi hakimi olan arkadaşı Mustafa Başer'i devreye soktu.

TOMAR ÜZERİNDEN KARAR
Vazifeyi devralan Başer ise kapısını kilitleyip katibinin telefonlarına el koydu, katibini de rehin aldı. İçeride uzun süre aç ve susuz kalan katip, yaşadığı heyecana dayanamayıp bayıldı. Bunun üzerine Başer, odaya başka bir katip aldı. Savcılığın, yetkisiz olduğu için dosyaları göndermediği Başer, avukat dilekçeleri üzerinden 76 tutuklu için tahliye kararı verdi. Üstelik bu skandal kararı dosyayı incelemeden verdiği için, tahliye kararında alışılmış şekilde 'dosya incelenerek karar verildi' ifadesi yeralmadı. Başer, karar kağıdında 'evrak tomar olarak incelendi' cümlesini kullandı. Başer bununla, dosyayı asılları üzerinden değil fotokopiler üzerinden inceleyerek 'tomar' yorumuyla karar veren ilk hakim olarak tarihe geçti.

KARARINI UYAP'A YÜKLEMEDİ
Skandalın bütün ayrıntılarına vakıf olan ve sözkonusu hukuk gasbında bilerek görev alan Başer, verdiği kararı UYAP'a da yüklemedi. Tahliye kararını tek tek yazdırdı, yazıcıdan çıktısını aldı ve avukatları telefonla arayarak tek tek çağırdı, kararı elden tebliğ etti. Başer, kararını avukatlar kanalıyla infaz savcısına elden göndermek istedi. Fakat örgütün son bombası da elinde patladı. Başer ile Özçelik'in paralel oyununu, CMK'nın "Yetkisiz hakimin kararı yok hükmündedir" maddesine göre karar veren 10. Sulh Ceza Mahkemesi ile infaz savcısı bozdu. Silivri Cezaevi önünde sabaha kadar bekleyen örgüt sempatizanları eve elleri boş döndü.

ELLERİ BOŞ DAĞILDILAR
Korsan tahliye girişimiyle birlikte paralel örgüt medyasının yürüttüğü kampanya sonrası tutuklu yakınları soluğu Silivri Cezaevi önünde aldı. Hukuksuz kararın avukatlar kanalıyla elden teslim edildiği cezaevi infaz savcısı, 10. Sulh Ceza Hakimliği'nin 'yok hükmünde' dediği kararlarla ilgili bir işlem yapmadı. Böylelikle, 'casusluk', 'telekulak', 'sahtecilik' gibi suçlardan tutuklanan ve aralarında Hidayet Karaca, Ramazan Akyürek, Yurt Atayün, Ali Fuat Yılmazer, Ömer Köse'nin de bulunduğu 75 isim cezaevinden çıkamadı. Silivri'ye gelen tutuklu yakınları da sabaha kadar süren bekleyişin ardından evlerine elleri boş döndü.

10 GÜN SONRA GÖRÜRSÜNÜZ
Paralel yapının 25 Nisan hukuk gasbı, 10 gün önce Çağlayan Adliyesi'nde örgüte yakın bazı yargı üyelerince dillendirilen iddiaları akla getirdi. 15 Nisan günü bazı hakimlerin, özel konuşmalarında "10 gün sonra neler olacağını görürsünüz" dediği iddia edildi. Hakimlerin "Neler olacak görürsünüz" dediği eylemin '25 Nisan korsan tahliye girişimi' olduğu ayan beyan ortaya çıkmış oldu.

Öte yandan korsan tahliyenin girişiminin mimarı hakimler Mustafa Beşer ve Metin Özçelik'in yasa dışı dinleme kararlarında imzası bulunduğu ortaya çıktı. Hakimlerin paralel yapı soruşturmalarında tutuklanan polis müdürleri Ali Fuat Yılmazer ve Yurt Atayün gibi isimlerin talebiyle Nurettin Veren, Edip Başer, Ümit Özdağ ve bir CHP genel başkan yardımcısı hakkında dinleme kararı verdikleri belirlendi.

BOMBASI ELİNDE PATLADI
Paralel yapı, yargı darbesini organize ettikten sonra 75 tutuklunun tamamının dilekçelerini topladı ve 29. Asliye Ceza Mahkemesi Hakimi Metin Özçelik'in, Muhabere Nöbetçisi olduğu 20 Nisan tarihini bekledi. Bu dilekçeler 20 Nisan'da Özçelik'e teslim edildi. Nöbetçi Hakim'e iletilen bir resmi evrakın Yazı İşleri Müdürlüğü'ne kaydedilmesi gerekiyor. Ancak edinilen bilgilere göre Yazı İşleri Müdürlüğü çalışanları HSYK müfettişlerine herhangi bir dilekçe görmediklerini beyan etti. Görgü tanıklarının ifadelerine göre hakim, dilekçeleri bizzat kendisi aldı, bir gün sonra karar yazım aşamasında cebinden çıkardığı flash belleği bilgisayara takarak kararı yazmaya başladı. Muhabere nöbetçisi olması nedeniyle karar yetkisi yokken karar veren ve bu kararın gereği için haftasonunu bekleyen Hakim Özçelik, dilekçeleri bu kez 32. Asliye Ceza Hakimi Mustafa Başer'e iletti. Saat 17.00'den sonra görevi bitmesine rağmen odasından çıkmayan Başer, odasını kilitledi ve çalışmaya başladı. Katibi açlık ve susuzluktan baygınlık geçirince yine paralel yapıya yakın olduğu iddia edilen başka bir bayan katibi çağırarak onunla çalışmaya devam etti. Hakim Başer, müfettişlere kapıyı açmadı, görüşme taleplerini de reddetti. Sabaha kadar çalışarak tahliye kararlarını hazırladı. UYAP kapalı olduğu için kararları tek tek yazdırdı ve imzaladı. Kararları yazıp bitirdikten sonra şüpheli avukatlarını arayarak 'tahliye müjdesi' verdi. Çağlayan'daki kaynakların "Talimatla hareket ediyor" dediği Başer'in karar aşamasında kendisine iletilen USB diskle işlem yapması soru işaretlerini artırdı. Silivri Cezaevi'nde de ikinci müdürün tahliyeler konusunda hazırlandığı ve UYAP'a yüklendiği anda uygulamaya geçireceği iddia edildi.

ADIM ADIM KAMİKAZE DALIŞI
Paralel yapının '25 Nisan yargıya darbe girişimi' bir kara mizah örneği olarak şimdiden tarihe geçti. 20 Nisan 2015 günü, paralel yapı soruşturmaları kapsamında tutuklanan 75 şüphelinin avukatları 29. Asliye Ceza Mahkemesi Hakimi, eski özel yetkili hakim Metin Özçelik'in nöbet gününde sulh ceza hakimlerine yönelik 'reddi hakim ve tahliye' talebinde bulundu. 75 şüpheli hakkındaki tahliye ve İstanbul'da görevli 10 ayrı sulh ceza hakimini pasifize etmek için uygulamaya sokulmak istenen reddi hakim kararındaki hukuksuzluklar, aynı gece İstanbul 10. Sulh Ceza Hakimi Necmettin Kafalı'nın kararıyla bozuldu. İşte adım adım paralel yapının yargıya darbe girişimi:

1- BAKANLIK YAZISI DİKKATE ALINMADI
Paralel yapı, sulh ceza mahkemelerini by-pass ederek asliye cezalar üzerinden darbe yapma girişimini Şubat'ta denemiş, ancak savcılardan dosyaları alamadığı için bu girişim akamete uğramıştı. İstanbul Adli Yargı İlk Derece Mahkemesi Adalet Komisyonu Başkanlığı konuyla ilgili Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Dairesi'ne görüş sormuş bakanlıktan gelen 6 Şubat 2015 tarihli ve 2015-276/9339 sayılı yazıyla Sulh Ceza Hakimlerinin kararlarının sadece yine Sulh Ceza Hakimleri tarafından değerlendirilebileceği belirtilmişti.

2- 'UYGUN' ASLİYE BEKLENDİ
Adalet Bakanlığı'nın bu yazısına rağmen örgüt yeniden harekete geçti ve 20 Nisan günü eski özel yetkili mahkeme başkanı Metin Özçelik'in nöbet gününde toplu halde reddi hakim ve tahliye taleplerini içeren dilekçeler sundu. Özçelik, aynı gün 'muhabere' yani talepleri ilgili mahkemelere yönlendirmekle görevli nöbetçi hakimdi. Bu görev nedeniyle Özçelik'in bu dilekçeleri inceleyip karara bağlama yetkisi yoktu. Ancak o dilekçeleri kendi mahkemesinin 'değişik iş'ine kaydetti.

3- DOSYAYI GÖRMEDEN KARAR VERDİ
Yetkisini aşarak dilekçeleri işleme koyan Özçelik, yine ilgili savcılıklardan paralel yapı soruşturması dosyalarını hukuksuz şekilde talep etti. Savcılık dosyaları göndermedi ve çalınma riskine karşı adliyede önlem aldı. Savcılığın dosyayı göndermemesi üzerine sadece avukat dilekçeleri ve basında çıkan bazı haberlere dayanarak reddi hakim taleplerini kabul eden Özçelik, 10 farklı sulh ceza hakimini birden safdışı bırakmaya çalıştı. Tahliye taleplerini incelemek üzere de dilekçeleri 32. Asliye Ceza Mahkemesi Hakimi Mustafa Başer'e gönderdi. Bu sırada HSYK iki hakim hakkında da inceleme başlattı. HSYK müfettişleri Çağlayan Adliyesi'ne gitti.

4- ADLİYEDE KÖŞE KAPMACA

32. Asliye Ceza Mahkemesi Hakimi Başer de yetkisi olmadan tahliye taleplerini incelemeye başladı. Akşam geç saatlere kadar dilekçeleri okuyan Başer odasının kapısını kilitleyerek katiplere tahliye kararlarını yazdırmaya başladı. Adliye kaynakları, Hakim Başer'in bu esnada zabıt katibinden cep telefonunu aldığını, kararı UYAP'a yüklemeden bilgisayar yazıcısından çıkardığını belirtiyor. Başer kararı yazıp bitirdikten sonra avukatları arayarak, "Tahliye taleplerini kabul ettim, gelip kararı alabilirsiniz" dedi.

5- SULH CEZA HAKİMİ DEVREDE
Bu aşamada devreye asıl yetkili olan 10. Sulh Ceza Hakimi Necmettin Kafalı girdi. Hem reddi hakim hem de tahliye kararlarının geçersiz olduğu yönünde karar alan Kafalı, yargı darbesini bozan kararında hakimin reddi müessesenin ancak yargılama yapmakla görevli mahkemelere ilişkin yasal bir düzenleme olduğunu belirtti. Kararında "6545 Sayılı Kanunla kurulan Sulh Ceza Hakimliklerinin görvinin yargılama yapmak değil, soruşturma aşamasındaki hakim tarafından verilmesi gerekli kararları almak, işleri yapmak ve bu kararlara karşı yapılan itirazları incelemek olduğu görülmektedir" diyen Kafalı, "Sulh Ceza Hakiminin reddine ilişkin kararların Asliye Ceza Mahkemesi tarafından değerlendirilmesinin yasal olarak mümkün olmadığı, bu yönde verilecek kararın da yasal mevzuatımıza göre hukuken geçeriz, hiç bir hukuki sonuç doğurmayan ve yok hükmünde sayılması gerektiği sonuç ve kanısına varılmıştır" ifadelerini kullandı. Karar, Silivri Cezaevi'nden sorumlu Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı'na gönderildi.

6- 'YOK HÜKMÜNDE' AMA MÜZEKKERE YAZDI
Görevli mahkemenin, 'reddi hakim kararının yok hükmünde olduğu' kararı vermesine rağmen tahliye ettirmek istediği şüpheliler hakkında tahliye müzekkeresi yazan Başer, paralel yapıyla birlikte ülkede bir kaos ve yargı boşluğu oluştuğu algısı oluşturmak istedi. Devreye, örgüte yakın TV ve gazeteler girdi ve tahliye kararlarının uygulanmadığı yönünde kara propaganda yapmaya başladı.

7- İNFAZ SAVCISI SON NOKTAYI KOYDU
Dün öğle saatlerine kadar tahliye müzekkerelerini ve gerek Sulh Ceza Hakimliği gerekse de Asliye Ceza Mahkemesi kararlarını inceleyen görevli infaz savcısı, Asliye Ceza'nın tahliye kararının hukuksuz olduğu gerekçesiyle tahliye yapılamayacağı yönünde karar aldı. Müzekkerelerin iadesiyle paralel yapının bu girişimi de başarısızlıkla sonuçlandı.

HUKUK ÇANINA OT

Hukukçular Derneği Başkanı Avukat Cavit Tatlı:

"Paralel yapının uygulamaya sokmak istediği planla, avukatı, hakimi ve basınıyla başlı başına bir örgüt olduğu artık çok net görüldü. Gece yarısı operasyonuyla birilerini cezaevinden kaçırmaya çalıştılar. Tünel kazmaya değil, kapıyı kilidi açmaya çalıştılar. Bu hakimlerin 2014'ten önceki kararlarına hepsine bakmak lazım. Özellikle dosyaları incelemeden kaç tahliye vermişler. Bu iki eski özel yetkili hakim geçmişte hukukun çanına ot tıkayan, hiçbir tahliye talebini kabul etmeyen, içeride insanları tutuklu tutan, hiçbir şekilde özgürlükten yana karar vermeyen hakimlerdir. 2 hakim de dosyayı görmeden biri reddi hakim biri tahliye taleplerini avukat dilekçeleri üzerinden kabul ediyor. Soruşturma dosyası olmadan avukat dilekçesi üzerinden karar vermeleri skandaldır. Bu örgütlü bir yapıdır; örgütlü yapı emir almıştır."

AÇIKÇA SUÇ İŞLEDİLER
29 ve 32. Asliye Ceza Mahkemelerinin vermiş olduğu yok hükmünde kararlara bir tepki de Ak Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Hukuk Profesörü Mustafa Şentop'tan geldi. Şentop, sosyal medya aracılığıyla yayınladığı mesajda İstanbul Adliyesi'ndeki bütün Sulh Ceza Hakimlerinin reddedilmeye çalışıldığını ve bunun kanunen mümkün olmadığını söyleyerek, "Asliye ceza mahkemesinin tahliye kararı, kanunen yetkisiz bir mahkemenin kararı olduğu için, yok hükmündedir; kanunun vermediği yetkiyi başka bir hakim arkadaş veremez. İki hakimin de açıkça suç işlediği kanaatindeyim; disiplin suçu değil, ceza hukuku anlamında suç. Bu görevle alakalı suç da değil" dedi.

HSYK GEÇ KALDI

Hukukçular Birliği Vakfı Başkanı Alaaddin Varol:

İstanbul 32. Asliye Ceza Mahkemesi'nin tahliye kararı 'yok' hükmündedir. Kararla hukuk gasp edilmiştir. CMK'da hükümler açık. Sulh ceza mahkemeleri kurulduktan sonra bu mahkemelerin tutukluluk kararlarına itirazın veya reddihakim taleplerinin yine bu mahkemelere yapılması gerekir. Olayda, bu mahkemeler hiçe sayılarak, yetkisiz bir mahkemeye başvurularak, yetkisiz karar alınmıştır. HSYK (olaya müdahalede) geç kalmıştır. Bu kararı veren hakimlerle ilgili acilen soruşturma açılmalı ve açığa alma işlemleri yapılmadır."

Kaynak: Yeni Şafak