Uzmanlar depremin etkileriyle ilgili uyardı

Çok sayıda bilim insanı ve uzmanın değerli görüşleriyle katkıda bulunduğu İTÜ Vakfı Dergisi’nin 66.sayısında deprem gerçeği masaya yatırıldı. Seçkin üniversitelerin öğretim üyeleri ve araştırmacılarının yanı sıra, ilgili kamu kuruluşlarının, meslek odalarının, yerel yönetimlerin araştırmaları ve deneyimleri bu sayıda sunuluyor.

Giriş Tarihi 07 Şubat 2015, 15:57 Güncelleme 07 Şubat 2015, 15:59
Uzmanlar depremin etkileriyle ilgili uyardı

İÇİNDEKİLER

Deprem travmasının etkileri ve tedavi yöntemlerine ilişkin çalışmaları ile tanınan Londra Üniversitesi Psikiyatri Enstitüsü Travma Araştırmaları Bölümü Başkanı ve DABATEM kurucusu Prof. Dr Metin Başoğlu ve Doç. Dr. Ebru Şalcıoğlu'nun birlikte kaleme aldıkları makalede, deprem travmasına yönelik bir ruh sağlığı modeli öneriyorlar. Bu model ile depremden etkilenen kitlelerin en ekonomik bir biçimde tedavisi ve toplumun depremlere karşı psikolojik olarak hazırlıklı hale getirilmesini amaçladıklarını belirtiyorlar. Devletin, kitlesel travmalar konusunda araştırmaları desteklemesi ve bu konuda bir uzmanlık alanı yaratılması gerektiğine de dikkat çeken Başoğlu ve Şalcıoğlu, Türkiye'nin bu konuda bilgi üretmek zorunda olduğuna dikkat çekiyorlar.

PSİKOLOJİK DESTEK VAR AMA BİLİMSEL DAYANAKTAN YOKSUN
Batılı ülkeler de dahil olmak üzere dünyanın hiçbir yerinde, büyük felaketlerin yarattığı ruh sağlığı konusunda yeterli bilgi ve deneyim birikiminin olmadığına dikkat çekilen makalede öne çıkan açıklamalar şöyle: " 1999 depremleri sonrasında, ruh sağlığı uzmanlarına eğitim vermek amacıyla Türkiye dışından bazı uzmanlar gelmiş kimi zaman yararsız hatta kimi zaman zararlı uygulamalar yapılmıştır. Türkiye'de halen psikolojik destek adı altında yapılan uygulamanın bilimsel dayanağı yoktur. Bu konuda devlet yetkililerine önerimiz, kanıtlanmamış girişimlere izin vermemelidir. Devletin desteği ile yapılacak özgün araştırmalarla dışarıdan ithal yararsız bilgilere ve uzmanlara ihtiyaç kalmayacağı gibi, Türkiye bu alanda dünyaya öncülük edebilir ve oluşturacağı ruh sağlığı modeli ile örnek bir ülke konumuna gelebilir."

RUH SAĞLIĞI BOYUTU ÜZERİNDE DURULMUYOR
Türkiye'nin karşı karşıya olduğu deprem sorununa yönelik çalışmaların can ve mal kayıplarını en aza indirecek önlemler üzerinde yoğunlaştığını ve sorunun ruh sağlığı boyutu üzerinde yeterince durulmadığının görüldüğüne dikkat çekilen, makalede dile getirilen görüşler şöyle: " Depremler milyonlarca insanı etkileyebilmekte ve önemli bir ruh sağlığı sorunu ortaya çıkarmaktadır. Büyük insan kitlelerine tedavi hizmeti götürmenin, felaket koşullarında altından kalkılması güç bir maliyet ve insan kaynağı sorunu yaratacağı açıktır. Bu sorunla başa çıkabilmek için, sağlam bir kuramsal temeli olan, etkili olduğu bilimsel araştırmalarla kanıtlanmış, farklı kültürlerde uygulanabilirliği olan, kısa süreli, insanların uzman yardımı olmadan kendi başlarına uygulayabileceği ve medya araçlarıyla kitlelere iletilebilecek psikolojik tedavilere ihtiyaç bulunmaktadır. Batı ülkelerinde geliştirilmiş ve Türkiye'de de kullanılan tedavi yöntemlerinden hiçbiri bu kriterlerin ikisinden fazlasını karşılamamaktadır.

DEPREM SONRASI ORTAYA ÇIKAN İKİ HASTALIK
Depremzedelerle yapılan araştırmalarda en sık rastlanılan iki ruh sağlığı sorunu olduğuna değinilen makalede konu ile ilgili şu bilgiler veriliyor: " Depremzedelerde en sık rastladığımız iki ruh sağlığı sorunu Travma Sonrası Stres Hastalığı (TSSH) ve depresyondur. Sık görülen TSSH belirtileri arasında depremle ilgili anıların sık sık akla gelerek sıkıntı yaratması, tekrarlayıcı kabuslar, depremi hatırlatan durumlar karşısında sıkıntı duyma, deprem beklentisi ile tetikte bekleme, ani ses ve hareketlere karşı aşırı irkilme, uyku sorunları, sinirlilik hali ve yaşama karşı ilgi azalması sayılabilir. Korku nedeniyle birçok depremzedenin sağlam binalara giremediğini, evlerinde yalnız kalamadığını, karanlıkta uyuyamadığını, enkaz görüntüleri, deprem haberleri gibi depremi hatırlatan durumlardan ve depremle ilgili düşüncelerden kaçındığını ve bu tür kaçınma davranışlarının yaygınlaşarak kişinin sosyal, iş ve aile yaşamını olumsuz etkilediğini gözlemledik. TSSH kronik bir hastalıktır ve tedavi edilmezse, yıllarca, hatta bir ömür boyu devam edebilir. Bu hastalığa sıklıkla depresyon eşlik etmektedir.

İŞTE TEDAVİ YÖNTEMLERİ
Araştırmalarımızda depremzedelerin %50'si korkuya bağlı sorunlar nedeniyle tedavi ihtiyacı duyduklarını ifade etmişlerdir. Araştırmalarımız deprem sonrasında çadır kent veya prefabrik evlere sığınma kararını belirleyen en önemli etkenin korku olduğunu ve buralardan kalıcı konutlara geçen depremzedelerde, binalarda duydukları korkunun azalmasıyla, TSSH belirtilerinin de azaldığını göstermiştir. Bu bulgular deprem korkusunu yenmeye yönelik Kontrol Odaklı Davranış Tedavisi'ni geliştirmemize yol açmıştır.

Depremzedelerde daha yüksek iyileşme oranı sağlamak amacıyla geliştirdiğimiz bir başka yöntem Deprem Simülasyonu Tedavisi'dir. Bu amaçla kullandığımız deprem simülatörü Richter ölçeğine göre 3 ile 8 arasında sarsıntı yaratan bir tabla üzerine kurulmuş küçük bir prefabrik evden oluşmaktadır.

Kendine Yardım Kitapçığı ile yaptığımız çalışmalarda tedaviyi yalnızca kitapçıktan okuyarak öğrenen ve uygulayan depremzedelerin %88'inin iyileștiğini gördük. Bu bulgu tedavide önemli olan noktanın kimin tarafından iletildiği değil, iletilen bilginin içeriği olduğunu göstermektedir.