Tarihi 14 Temmuz 2017

15 Temmuz’umuz

15 Temmuz, bizim doğum günümüz. Biz ise en geniş anlamı ile milletiz. Muhafazakarından sekülerine, bürokratından esnafına en kapsayıcı tarifimizdir 15 Temmuz darbe girişimine direnmek... 15 Temmuz, Cumhuriyet Türkiye'sinin kuruluşundan bugüne kadar sahip olduğumuz en büyük ortak paydamız. Birkaç marjinal hariç toplum için de, devlet için de bu kadar kolay sahiplenilen, bir parçası olunan başka bir an, olay, olgu ya da kavram yok modern tarihimizde.
Ayrılık noktası olmaması bir yana ayrılıklarımızı gideren, yaralarımızı saran, bizi, bir kılan bir nokta 15 Temmuz...
Ordunun içerisindeki FETÖ'cü teröristler tarafından gerçekleştirilen bir darbe girişimi ama şimdiye kadar ülkeyi dindar insanlara karşı korumakla kendisini vazifeli saymış ordu ile dindar insanları birleştiren kucaklaştıran bir müştereklik 15 Temmuz.
Rütbesinde 4 yıldız bulunan generalle, başında başörtü veya sırtında çarşaf olan hanımlar başka hiçbir anda bu kadar yakın ve yan yana olmamış, aynı amaca yönelmemiş, aynı safta yer almamıştı; amasız, fakatsız, kayıtsız, şartsız aynı bütünün parçası olmamıştı.
Devletçi devleti, milliyetçi milleti, ülkücü ülküsünü, vatanperver vatanı, dindar dinini, İslamcı ideolojisini buldu 15 Temmuz'da. Üstelik birinin artması diğerini eksiltmedi. Herkes aynı amaç için sokaktaydı ama isimlendirmeler farklıydı.
Vatanı işgal girişimine, devleti kaosa, milleti düşmanlara, dini dinsize, bayrağı bayraksıza karşı korumak aynı hakikatin farklı tercümeleri oldu. İnandığımız hakikati farklı kelimelerle ifade ettik.
Sadece ifade biçimlerimiz, kelime tercihlerimiz farklılaştı.
Millet olarak varlığımızın ne yönetim biçimimize ne de Edirne'den Kars'a, Sinop'tan Hatay'a 783 bin kilometre kareye sığmayacak kadar büyük olduğunu anladığımız gün 15 Temmuz...
Türk askeri üniforması girmiş isyancılara karşı kıyam ederken vatanından sürülmüş Türkmen bir annenin ahını gönlümüzde hissettik, minicik yavrusunu toprağa veren Suriyeli bir babanın gözyaşları yanaklarımızı ıslattı, Srebrenitsalı bir annenin feryadı dudaklarımızdan döküldü, Afrikalı bir mazlumun niyazı açılan avuçlarımızdan semaya yükseldi.
Hepsi o gece oradaydı; Kısıklı'da, Şehitler Köprüsü'nde, Atatürk Havalimanı'nda, Saraçhane'de, Beştepe Külliyesi'nde, Gölbaşı Özel Harekat'ta hepsi bizimle birlikteydi.
Aynı zamanda millet olarak varlığımızın bugünkü biçimi olan devletimizin ve vatanımızın yegane, en kıymetli ve biricik ortak noktamız olduğunu anladığımız gün 15 Temmuz...
O sınırlar ve biçim içerisinde 'bir' olduğumuzda o sınırları aşabildiğimizi anladığımız gün. Vatana ve devlete sığmayan bir milletin, vatan ve devlet olmadan var olamayacağını yeniden fark ettik. En fazla 100 yıllık tarihi olan ayrılıklarımızın, yaralarımızın, anlaşmazlıklarımızın, yabancılaşmalarımızın tarih üstü ve ötesi mevcudiyetimizin yanında yok hükmünde olduğunu keşfettik. Gittikçe ağırlaşan, bize ayak bağı olan ayrılık kamburlarımızın önemli bir kısmından kurtulduk.
Ve aslımıza döndüğümüz gün 15 Temmuz. Deli gömleği gibi üzerimize giydirilen yapay kimlikleri parçalayıp attığımız, biz olarak var olmaya başladığımız gün. Cuma vakitlerinde veya mahalleden bir cenaze çıktığında, son 1-2 yılda ise Perşembe gecesi duyduğumuz salalar, 15 Temmuz'da aralıksız her minareden okunurken darbeye karşı kıyamı haber vermekten çok bize aslımızı haber veriyordu. 15 Temmuz bu topraklardaki 'Müslüman Türk' mevcudiyetini sonlandırmak için yapılmış sayısız girişimin en sonuncusuydu.
Salalar, bize bu toprakların Müslüman Türk ahalisinin olduğumuzu hatırlattı.
Aslımıza döndük ve aslımızın gereğini yerine getirdik.
15 Temmuz, bizim 15 Temmuz'umuz, bizim doğum günümüz.
Doğum günümüz kutlu olsun, varlığımız daim olsun, şehitlerimizin ruhu şad olsun!