Tarihi 4 Mayıs 2017

Siyasette 2019 Vadesi

Beklenen oldu ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın AK Parti üyeliği ihya edildi. Süreç 21 Mayıs'ta yapılacak olağanüstü kongreyle tamamlanacak ve Erdoğan genel başkan olacak.
Erdoğan'ın AK Parti'ye dönüşü şüphesiz duygusal yönü kuvvetli bir eylem. Siyaseti kerih görüp, devlete siyaset üstü bir kimlik biçen, devlet etmenin siyaset tarafından değiştirilmesini engellemeye çalışan seçkinci zihniyetin koyduğu saçma bir kural değişti. Tabu yıkıldı ve artık -sanki öncekiler partisizmiş gibi- partili bir cumhurbaşkanımız var. Saçma bir kuraldan, tarih dışı bir zihniyetten kaynaklanan ayrılık son buldu. Kurucu lider olan Erdoğan partiye döndü. Bu şüphesiz yol arkadaşlığı hukukuna sadık kalanlar için duygu yüklü, büyük bir gündü.
Ancak Erdoğan'ın AK Parti'ye üye olması sadece duygusal yönüyle değil Türkiye ve AK Parti siyasetine etkisi ile de çok önemli bir dönüm noktası. Erdoğan Hindistan ziyaretinden döner dönmez ayağının tozu ile AK Parti'ye üye oldu ve yine ayağının tozu ile Rusya'ya doğru yola çıktı.
Erdoğan'ın AK Parti üyeliğini bu kadar sıkışık bir zamanda gerçekleşecek kadar hayati kılan neydi?
Cevap Hindistan gezisi dönüşü Cumhurbaşkanı'nın uçakta yaptığı açıklamalarda gizli. Son günlerde kamuoyunu özellikle de AK Parti çevrelerini oldukça meşgul eden İslamcılık ve tasfiye tartışmalarına değindi Erdoğan ve "Kurucusu olduğum partiyi geçmişte desteklemiş olanlar bulunabilir. Ama onların bu desteklerini daha sonra da aynen sürdürdüklerini düşünmüyorum. Daha sonra ibreleri değişti" dedi.
Erdoğan bu sözlere eklediği "İslamcı olanlar atılıyor, İslamcı olmayanlar getiriliyor, deniliyor. Bir siyasi partinin çalışmalarında, İslamcı olmak ya da olmamak şeklinde bir ayrım yapmak zaten yanlış. Biz tekkeye mürit aramıyoruz ki. Siyasi parti için esas olan, dürüst, ilkeli, vatanını, milletini seven, parti ilkelerine uyacak insan aramaktır" ifadesiyle meselenin İslamcı veya başka bir şeyci tartışması olmadığını siyasi ilkelere uygun olup olmamak, sözünde durup durmamak olduğunu daha açık bir şekilde belirtmiş oldu. Anlaşılıyor ki hem parti kadrolarında hem de tabanda bir ritim bozukluğu başlamıştı. Bu AK Parti'nin mevcut yöneticileri partiyi bir arada tutamıyorlardı demek değildir.
Daha doğrusu onların başarısızlığı olarak okunacak bir ritim bozukluğu değildir. Ancak Erdoğan'ın kurucu lider olarak varlığı ve fakat genel başkan, parti üyesi olarak yokluğu AK Parti'de bir yönetim sıkıntısına yol açmıştı.
Erdoğan'ın önce partiye ve sonra genel başkanlığa dönmesi bu ritim sıkıntısını ortadan kaldıracaktır. Ve AK Parti 2019 sınavına ritmini oturtmuş, hızını almış, hazırlıklarını tamamlamış olarak girecektir.

CHP de hareketli
CHP de hareketli ancak CHP'deki kıpırdanmanın AK Parti'deki gibi bereketli olacağını söylemek zor.
Kılıçdaroğlu seçime şaibe karıştığı propagandası üzerinden liderliğini hedef alan salvoları bir miktar erteledi ama buraya kadar. Şimdi CHP'de parti içi muhalefet hareketlenmeye başladı. Baykal Kılıçdaroğlu'na yaptığı "ya adaylığını şimdiden açıkla ya da kurultaya gidip genel başkanlığı aday olacak kişiye bırak" açıklamasıyla CHP'nin 2019 sürecinde inisiyatifi ele almaya çalışacağını göstermiş oldu.
CHP'deki diğer potansiyel genel başkan adaylarının da kurultay istediği ancak Kılıçdaroğlu'nun kurultay taleplerini "partiden atarım" tehdidi ile karşıladığı öne sürüldü medya tarafından. Durum şu; CHP bildik sonuç üretmeyen genel başkanlık tartışmalarının birisinin içerisine daha yuvarlanıyor. Bu kısır döngüden ne CHP için ne de Türkiye için kayda değer bir sonuç çıkmasını beklenmiyor. CHP yine içine kapandı; sokaktan, seçmenden, toplumun beklentilerin uzak kendi kısır tartışmaları ile 2019'u ıskalıyor.