Tarihi 23 Nisan 2017

Muhalefet Yorgunluğu

Referandum sonuçlarına bakarak yapılan bir değerlendirme de AK Parti tabanında bir rahatsızlık olduğu yönündeydi. Bu değerlendirmeyi yapanlar AK Parti'nin 15 yılını tamamladığını, bu süreçte bir yandan birçok badireyi atlatırken öbür yandan da iktidarını sağlamlaştırdığını, muktedirleşerek eski enerjisini kaybettiğini ileri sürdüler.
Bu görüşü dillendirenlerin rahatsızlık beyan ettiği bir diğer nokta ise AK Parti'nin bünyesinde bulundurduğu farklı tipteki ve hayat tarzındaki grupların partiye egemen olduğu iddiası. Daha açık söylemek gerekirse muhafazakarİslamcı camiadan gelmeyen kişilerin sosyal ve geleneksel medya alanlarında parti adına fazlaca öne çıktıkları, söylem belirledikleri iddiası kendisini İslamcı olarak konumlandıran AK Partilileri rahatsız etmişe benziyor.
Öncelikle AK Parti'nin bu türden bir yorgunluk içerisinde olduğu iddiası bir yorum olarak dile getirilebilir ancak mesele analitik bir perspektiften ele alınacaksa bu yorumun altının çeşitli argümanlarla doldurulması gerekiyor.
Basit bir sorumuz var; hangi göstergeye bakarak AK Parti'nin iktidar yorgunu olduğu ileri sürülebilir?
Açıkçası elimizde referandum sonuçlarından başka bir gösterge yok.
Üstelik referandumu da AK Partinin büyük ortağı olduğu evet cephesi kaybetmedi aksine kazandı. Peki kazanılan bir referandumdan yola çıkarak AK Parti'nin iktidar yorgunu olduğu öne sürülebilir mi?
Endişeli AK Partililerin iddiası sürülebileceği yönünde çünkü evet oyları AK Parti ve MHP'nin oy toplamından düşük çıktı. Tahmini yüzde 10'luk firenin de tamamen AK Parti'den kaynaklandığını varsayıyorlar ve 15 Temmuz'a rağmen hızla oy kaybetmiş bir AK Parti tablosu çiziyorlar. Geriye eldeki tabloya bakarak AK Parti'nin iktidar yorgunu olduğu sonucuna ulaşmak kalıyor ki bunda tereddüt etmiyorlar.
AK Parti 15 yıldır iktidarda olan, seçmenin farklı kesimlerinden yüzde 50'lik bir desteği konsolide etmeyi başarmış bir siyasal oluşum. Bu türden devamlılığı olan kitlesel bir parti tabii ki her fırsatta özeleştiri yapmalıdır.
Zaman zaman temsil ettiği farklı toplum kesimleri ile arasındaki mesafe olağandan daha fazla açılabilir. Bir kesimin gönlü yapılırken diğerleri küstürebilir. Birbiriyle çelişen siyasal ve ekonomik çıkarlara sahip olan toplum kesimlerini bir arada memnun edebilmek, onların siyasal taleplerinin taşıyıcısı olmak kolayca halledilebilecek mesele değil. AK Parti de zaman zaman bu noktada performans düşüşleri yaşamış olabilir. Nitekim 7 Haziran 2015 seçimleri o noktalardan birisiydi ve AK Parti hızlı bir özeleştiri süreci başlattı. Keza referandumun ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın belediyeler ve teşkilatların eleştirel bir değerlendirme yapmalarını ve özellikle vatandaşla iletişime ağırlık vermelerini istediği yönünde haberler medyaya yansıdı.
AK Parti siyasetinin doğası zaten bunu gerektiriyor. Peki ama bugün referandumun hemen ertesinde sanki AK Parti kaybetmişçesine acımasız ve bir o kadar da dayanaksız yorumlar neye dayanıyor? Cevap basit; zaten var olan rahatsızlıklar, partinin dinamik ve renkli yapısında istediği pozisyonu elde edememekten kaynaklanan küskünlükler kendisini referandum sonuçlarını araçsallaştırarak bir daha ortaya koyuyor.
Daha basit söylersek, mesele AK Parti'nin iktidar yorgunluğu değil eleştiri sahiplerinin muhalefet yorgunluğu.
Tabii ki bu yorgunluk da dikkate alınmalı. AK Parti'nin temelini, tabanını, vitrinini oluşturan farklı kesimlerin rahatsızlığı giderilmeli. Bunun ötesinde gerçekten bahsedilen türden bir iktidar yorgunluğu tehlikesine karşı teyakkuzda olunmalı ve önlem alınmalı.
Ama hepsinden önce sorun doğru teşhis edilmeli. Kişisel veya siyasi klik temelli muhalefet yorgunlukları iktidar yorgunluğu olarak paketlenmemeli.