Tarihi 10 Şubat 2017

Bir ağaç gibi tek ve hür

CHP lideri Kılıçdaroğlu'nun neye evet neye hayır diyeceğini önceden kestirmek giderek güçleşiyor.
İktidar ne derse tersini söylemek zaman zaman ülkenin çıkarlarıyla yüz seksen derece zıt noktalara götürse de Kılıçdaroğlu'nun bildiği yegane muhalefet tipinin bu olduğunu üzülerek görüyoruz.
CHP liderinin son açıklanan KHK'ya yönelik eleştirileri bunun en somut örneğini teşkil ediyor.
Bilindiği üzere son çıkan KHK ile seçimlerin temel hükümlerini düzenleyen kanunda yer alan ve özel televizyonlara da tarafsız olma zorunluluğu dayatan hüküm iptal edildi.
Söz konusu hüküm sebebi ile A HABER ve ATV'ye geçtiğimiz seçim dönemlerinde fahiş cezalar kesilmişti. Kesilen cezaların müşterek noktası "tarafsız haber yapmama" idi.
Sanki tarafsız yayın yapan kanal varmış gibi kesilen bu cezalar asıl derdin üzüm yemek olmadığını ortaya koyar nitelikteydi.
KHK ile ortadan kaldırılan işte bu acaip durum oldu.
Kılıçdaroğlu söz konusu düzenlemeyi peşi sıra attığı iki tweet ile eleştirdi.
Anamuhalefetimizin mümtaz lideri diyor ki:
"Çıkarılan yeni düzenlemeyle referanduma kadar sadece kendi boruları ötecek, televizyonlar sadece bir taraf lehine özgürce yayın yapabilecek. Milletin özgür iradesinden bu kadar korkan ve kendi savunduklarının doğruluğundan bu kadar şüphe duyan bir iktidar daha önce görülmemiştir!" Yani her fırsatta basın özgürlüğünden dem vuran, terör örgütüne üye olsa dahi gazetecinin ceza almaması gerektiği gibi aşırı görüşler ortaya koyan Kılıçdaroğlu özetle "Terör örgütü üyesi olacak kadar özgür olsun ama fikrini söyleyecek kadar özgür olmasın" diyor.
Sayın genel başkanın sık sık okuduğu bir Nazım Hikmet dizesine gönderme yapacak olursak "Bir terörist gibi tek ve hür, özgür düşünemeyecek kadar tek tipçesine" bir basın istiyor sayın Kılıçdaroğlu.
46 seçimlerinde açık oy kapalı sayım garipliğini icad eden bir partiye genel başkan olmak elbette büyük gayret ve dünyada kimsenin aklına gelmeyecek bu gibi içtihatları yapabilmeyi gerektirir.
Sayın Baykal 367 garabetiyle tarihsel sorumluluğunu yerine getirmiş ve seleflerine layık bir CHP genel başkanlığı yapmıştı.
Kılıçdaroğlu da her seferinde tarihe geçecek bir içtihat arıyor ancak kamuoyunda büyük ses getirecek bir acaipliğe henüz imza atamadı; zira acaiplik dediğin hem akla ziyan olacak hem o kadar da olmaz dedirtmeyecek, ama en önemlisi bir fonksiyona da sahip olacak.
Ne kadar büyük bir hesap uzmanı olursa olsun Kılıçdaroğlu bu üç değişkeni bir denkleme sığdırmayı henüz başaramadı.
"Neden başaramadı?" sorusunun cevabı ise bence çok açık.
Kılıçdaroğlu'nu seleflerinden ayıran çok önemli bir özelliği var da ondan:
Kemal bey bir memur ve memur reflekleri ile bir yere kadar özgün olabiliyor.
Tam selefleri gibi CHP genel başkanlığına yakışacak büyüklükte bir hata yapacakken memuriyetin dar kalıplarına sıkışıyor.
Ama dedik ya CHP genel başkanlığı bu mantıksızlıkları yapmanın makamı.
Çünkü Türk seçmeni 46 seçimlerinden beri tercihini sürekli olarak CHP'nin karşısında bulunan partilerden yana yapa geldi.
Türk seçmeninin bu tercihi ne olursa olsun değişmeyince ayak oyunları devreye girdi.
İşte CHP bu ayak oyunlarının hep tam ortasında yer aldı.
Ne kadar mantıklı olduğuna hiç bakmadı. İşte bu alışkanlık hep o eski alışkanlık..