Tarihi 9 Şubat 2017

Böyle bir kara sevda

Kılıçdaroğlu'nun FETÖ merakı bir türlü bitemedi.
Kendisinden bu konuda yerli ve milli bir duruş beklemekten vazgeçeli çok oldu.
Tarihi Yenikapı Mitingi'nde platforma çıkıp darbeyi çıplak elleri ile durduran Türk milletine kendince demokrasi dersi vermeye kalktığı gün, zaten iş işten çoktan geçmişti.
Aradan geçen zamanda FETÖ iyice güç kaybetti.
Devlet kurumları FETÖ teröristlerinden temizlendi ve temizlenmeye devam ediyor.
Ülke içinde ve yurtdışında örgütün etkinliği giderek azalıyor.
Uzun lafın kısası FETÖ'nün bir kullanışlılığı, işe yararlılığı da kalmadı. Ama Kılıçdaroğlu'nun FETÖ sevgisi hala bitmedi. Diğer birçok kelime arasından özellikle sevgi kelimesini tercih ediyorum çünkü sayın ana muhalefet liderinin hal‚ grup toplantısında hapisteki FETÖ militanlarına gazeteci diye sahip çıkmasının başka açıklaması olamaz.
Bu olsa olsa bir karasevda.
Bakalım nerede bitecek!

BİTMEYEN BAŞKA BİR KARA SEVDA
Bitmeyen başka bir karasevda da liberallerimize ait. Ekonomide, siyasette, kültürde ve değerler sisteminde liberalizmi benimsemiş olanlara lafım yok. Onların belli bir iç tutarlılığı var.
Gelgelelim bir de farkında olmadan liberal olmuşlar var.
Bir kısmı kendini AK Parti'li zannediyor, bir kısmı AK Parti'nin İslamcı kanadını temsil etme iddiasında.
Daha romantikleri var mesela, milli görüşçü olduğunu söylüyor. Türevler arttırılabilir ama hepsinin ortak özelliği aslında liberal olduklarının farkında olmamaları.
İslamcılık yaptığını, "reiscilik" yaptığını, vicdanlı olduğunu zannediyor, endişesini dile getirdiğini düşünüyor ama liberal. Sadece farkında değil.
Ve karasevdaya düşmüş bir liberal.
Hal‚ evrensel "insanlık değerlerinin" peşinden koşuyor. İnsan hakları, demokrasi, çoğulculuk, ifade hürriyeti gibi kavramların, belirli güçlülerin farklı zamanlarda ihtiyaç duyduğu maskeler ve kamuflajlar değil de gerçekten değerler olduğunu zannediyor.
Garip bir nostaljiye hapsolmuşlar.
Haliyle dünyanın ne yöne döndüğünü bile okuyamıyorlar. Avrupa'da aşırı sağın yükselişini arızi bir durum zannediyorlar.
ABD'de Trump'ın başkan olmasını da öyle. Zaten "seçmenin büyük çoğunluğu Trump'a oy verdiğine pişmanmış.
Ellerim kırılsa da oy vermeseydim" diyorlarmış!
Gönül ister ki öyle olsun ama maalesef değil. Siyaset sertleşiyor, çatışmalar belirginleşiyor ve ardından sevda türküleri yakılan "insanlık değerleri" artık bu çatışmaları kamufle etmeye yetmiyor. Hal böyle olunca da kullananı gizlemeyen kamuflajlar çıkartılıp bir kenara atılıyor.
Ne bitmez bir ikinci el merakıysa Batı'nın çıkardığı kamuflajları bizimkiler giymeye çok meraklı. Giymeyin demiyorum, hobi olarak yine giyin ama dikkat edin ilk sahibinden hastalık bulaşmasın.

HASTALIK BULAŞINCA
Çünkü hastalık bulaşınca sonuçları kötü oluyor. Olan, bu ülkenin, mahallenin, camianın yetişmiş insan kaynağına oluyor. Sonra o hastalık bizim çocuklarımıza gençlerimize bulaşıyor. Nesil ahlaken değil ama siyaseten bozuluyor.
Sağcısı solcusu, muhafazakarı ülkücüsü, devrimcisi sosyal demokratı bir yana ortaya siyasi bilinci olmayan, yaşadığı ülkenin dirlik ve birliği noktasında ortaklaşamayan bir kuşak çıkıyor. Dilinize dolamayı, tellallığını yapmayı marifet zannettiğiniz o toplumsal kutuplaşma hikayesi var ya.
İşte bu toplum bir gün kutuplaşacaksa bu nedenle kutuplaşacak. Kendi bekasını, birliğini, dirliğini siyasi bir bilince değil siyasi bir çatışmaya çevirme tavrı gelecek kuşaklara hakim olursa, bu toplum o zaman kutuplaşır!