Tarihi 22 Şubat 2010

Kadının çilesi

Bir belgeseli izlemek için yüzlerce kişinin Cemal Reşit Rey Salonu'nu doldurduğuna az şahit olmuşumdur. Nitekim geçen akşam bine yakın koltuğun tamamı doluydu; Karadeniz kadınının zorlu yaşamını anlatan "İfakat" adlı belgeseli izlemek için.
Belgesele ilginin iki sebebi vardı bana göre; 1) Çok iyi PR yapıldı 2) Karadenizliler desteklemeye geldi.
Günlerdir gazetelerde belgeselle ilgili gazeteci-yönetmen Orhan Tekeoğlu ile yapılmış röportajlar yayımlandı. Tekeoğlu Trabzon doğumlu. Yıllar boyunca kadın akrabalarının çileli ama her zaman dik karakterini göstermeyi düşlemiş. Sponsorlarla birlikte üst düzey çok sayıda isim davet edildi. Karadeniz kökenli önemli şirketlerin (Ağaoğlu, Makyol, Varyap…) patronları katıldı. Ve bu kalabalık müthiş bir belgesel izledi.
46 dakikalık görsel şölende Karadeniz kadınının çilesi anlatıldı. Doğanın güzelliği, geniş yeşillikler, dereler, renkler, yöresel kıyafetler arka fonu oluştururken asıl kahramanlar Karadeniz kadınlarıydı. Onların hüzünlü yüzleri, çalışma koşullarından dolayı daima öne eğik duruşları, doğayla mücadeleleri, çayırda uğraşmaları, sırtlarında küfe taşımaları etkili bir biçimde gösterildi. Zaman zaman güldük de; köylü kadınlar şiveleriyle öyle doğal anlatıyorlardı ki…
Hele bir teyze vardı; bizlerin rahatça satın alıp evlerinde kullandığı mısır ununu yapmak için geçirdiği süreci anlatışı yüreğimi yaktı. Mısırları yetiştirmesi, taşıması, temizlemesi, ayıklaması, öğütmesi… Hepsini tek başına yapıyordu.
Zaten bu belgeseli izlemeden de genel bir görüş vardır; "Karadeniz kadını tarlada, erkeği de ya gurbette ya da kahvede"
Bir başka ilginç tecrübem de, hali vakti yerinde kapalı bir kadının "Karadeniz erkeği almak mı? aman aman" demesiydi. Nedir bu Karadeniz erkeklerinin kadınları bıktıran özellikleri?
Bu kadınlar bu kadar çalışırken, hem tarlaya hem eve yetişirken gurbette para kazanmaya giden kocaları dışındaki erkekler ne yapıyor? Valla içim acıdı. 70'lik nineler cüsselerinden büyük küfeleri saatlerce dik yokuşlar çıkarak taşıyor. Sadece küfe mi taşıyorlar sanıyorsunuz; hayatın tüm yükünü omuzlarında taşıyorlar.
Belgesele teknik destek veren Prima Productions'tan bir arkadaşımla sohbetimde, o dik yamaçlarda çekim yapılırken kameramanın bile alanın darlığından dolayı bazen tek ayak üzerinde durduğunu öğrendim.
Belgeselden çıktığımda kendimi salondaki birçok kişi gibi şanslı hissettim. Tamam, ben de kadın halimle tek başıma mücadele ediyorum, çalışıyorum, ekmeğimi kazanıyorum ama o belgeselde izlediğim şekilde değil. O kadınlar insanüstü bir güçle çalışıyorlar. Bense, en azından mısır unumu gidip marketten parayla satın alabiliyorum.
Adını 1991 yılında iki kızıyla birlikte öldürülen "İfakat" adlı Karadeniz kadınından alan belgesel bir TV kanalında yayımlanacakmış ve festivallerde yarışacakmış.