Gün boyu yapılan tüm girişimlere rağmen Rostov, maçın herhangi bir kanalda yayınlanmasına izin vermeyerek, stadyumdan daha fazla seyirciyi internetin başına topladı.
En son baktığımda izleyen sayısı 70 bindi. Berbat bir görüntü, berbat bir ses ortamında izledik maçı. Ama ne izlediğimizi bilmeden... Bir ara kameranın şarj işareti yanıp sönmeye başladı. Korku dağları sardı. Sonra şarjı bitti, yayın gitti. Ardından tekrar geldi. Bu sırada sosyal medya yıkıldı. İbrahim Hacıosmanoğlu adı altındaki parodi bir hesaptan atılan tweet her şeyi özetliyordu. "50 lira verdim, kameraya pil aldılar."
BU BİR REZALET
Bütün bunlara bakarak sahada oynanan futbolun önemi yok aslında!
Trabzonspor'a şike mağduriyetinden dolayı hakkını aramasına, "Yapmayın, etmeyin. Avrupa var.
İtibar var. Marka değeri var" diye bağıracaksın ama seni Avrupa'da temsil eden Türkiye'nin en önemli takımlarından birine sırtını döneceksin.
Neredeyse 5 milyon taraftarı olan bir takımı internetin başına hapsedeceksin. Bu ülkenin TRT'si nerede Allah aşkına! "Rostov yayın hakkı vermemiş." Bas parayı al kardeşim!
Böyle mazeret mi olur? Vahid Hoca sahaya, daha çok mücadele edecek bir kadro sürdü. Buradan şunu anlayabiliriz. Trabzonspor geniş bir kadro yapısına sahip. Haliyle sürekli değişecek. Bunu Avrupa ve lig maratonunda rotasyon halinde göreceğiz. Lakin bu maçta Bosingwa, Cardozo ve Constant olmayınca oyuncular güven kaybetti. Dağınık oynadılar. Buna rağmen çok iyi direnç sergilediler. Belkalem sarı kart görmesine rağmen sahanın en iyisiydi. Son olarak bu takıma, iyi bir orta saha, iyi bir forvet iyi de bir süpürücü stoper acilen lazım! Yolun açık olsun Fırtına...
