Tarihi 12 Ocak 2013

Taha Akyol ve Tansu Çiller...

2013'ün barış ve uzlaşma yılı olmasını çok istiyorum... Türkiye kavgalarla enerjisini kaybetmeden doğrudan geleceğe bakmalı...
Fakat dün de yazdım,bunun için dürüstlük ve geçmişte işlenen suçlardan ötürü af dileme erdemi şarttır... Tıpkı Güney Afrika'daki gibi... Şu an ortada böyle bir tablo gözükmüyor... Karşılıklı inkar, yalan, riya ve sahtekarlık tam gaz devam ediyor...
Örnek Balyoz davası... Balyoz konusunda adil, dengeli ve ılımlı dil nasıl olur? Bunun örneğini kıymetli bir fikir adamı olduğu kadar adil bir hukuk adamı olan üstad Taha Akyol veriyor... Üstad'ın şu satırlarını okuyalım... "Yanılmamak ve yanıltmamak için sakınılması gereken, "tüm deliller" hakkında bu tür ölçüsüz genellemelerdir. Hukuk, her sanık için her bir delilin geçerli mi geçersiz mi olduğunu teker teker incelemeyi gerektirir.
Darbe hazırlığı yapan bir grup, gıyabımda benim adımı darbede yer alacak personele ilişkin listelere yazmışsa, ben suçlu sayılamam.
Darbede görev almayı kabul ettiğimin ve bir şeyler yaptığımın kesin delillerle ispatı şarttır.
Mahkeme bu durumdaki bazı sanıkları beraat ettirmiş ama birçoğunu ise mahkûm etmiştir.
Bu konuda mahkemenin gerekçesi şöyle: "Sanıkların bazıları suç tarihinde yurtdışında veya açık denizde görevde olduklarını belirtmişler ise de teknolojinin ulaştığı aşama ve iletişimdeki kolaylık dikkate alındığında, aralarında kolayca belge alışverişinin olabileceği, bazı toplantı tutanaklarında kişi isminin açılmasının bu toplantıya fiziken iştirak etmeyi gerektirmeyeceği..."; Bu gerekçeye katılmak hukuken mümkün değildir. Çünkü "teknolojinin ulaştığı aşama ve iletişimdeki kolaylık" genel bir ifadedir, somut delil değildir. Kararın bu yönünü zayıf buluyorum."
Ben de aynen katılıyorum Taha Bey'e...
Öte yandan aynı Taha Akyol'a "Tatbikat seminer planında konuşulanlar hukuka uygundur. Çetin Doğan ve arkadaşlarının darbe planı yaptığı yalandır, 2003-04'te sivil hükümeti devirme planı hiç yapılmadı" dedirtmeye çalışın bakayım...
Ne Taha Akyol ne de hiçbir namuslu hukukçuya böyle bir yalanı söyletemezsiniz...
90 dakikalık 10 kasetteki Selimiye kayıtları baştan aşağı skandaldır, İstanbul merkezli bir Türkiye'nin üzerine çökme ve iktidara el koyma planıdır... Somut isimler, ultimatomlar, stadda muhalifleri toplamalar, Güneydoğu'da İsrail tipi ezme planları, 12 Eylül tipi müdaheleyi örnek almalar... Baştan sona rezalet...
Medyada çok yankı bulmayan bir yer var ki kasetlerde belki beni en çok orası etkiledi...
Sunum yapan bir general Çetin Doğan'a hitaben "Semtin ismi Hırka-i Şerif, adında bile irtica var komutanım" diyor...
Hırka-i Şerif yani Peygamberimizin Veysel Karani'ye hediye ettiği hırkadan ismini alan semtimiz... Hırka-ı Şerif Camii de İstanbul, Fatih İlçesi'nde, Abdülmecid'in yaptırdığı bir cami... Balyozcu general kafasına göre İRTİCA!
Bu ülkenin kendi milletinin değerlerinden nefret böyle bir TSK'sı olamaz... Bu generaller ve subaylar kadrosu mutlaka değişecek ve milletin tüm katmanlarının temsil kabiliyeti oranında yer aldığı bir ordu olacak...
2013 Barış ve uzlaşma yılı olsun istiyorum...
Ama barış için önce Taha Akyol tipi ılımlı barış dili gerekli...
NOT: Ertuğrul Özkök'e farklı konuştuğu iddia edilen Tansu Çiller'in yalısında bana neler anlattığı, savcılarla 5 saat neler konuştuğu hafızamda... Onları söz verdiğim için hiç yazmadım, konuşmadım... Yazarsam hemşehrim Ertuğrul'un dudağında uçuk çıkar...
Özkök, barış ve uzlaşma istiyorsa önce dürüst olmayı,özür ve af dilemeyi öğrenmeli... Bu tavırlarıyla,özellikle hakim ve savcıları tehdit etmesiyle sadece çatışma isteyenlerin elini güçlendiriyor, bizim gibi barış ve uzlaşma yanlılarının eli zayıflıyor... Kendi bilir... Kendini uçuruma sürüklerken Doğan ailesini de sürüklüyor mu,ona da aile karar versin...