Nihat Hatipoğlu

NİHAT HATİPOĞLU

Tarihi 7 Nisan 2017

Dinin temel kabulleri değiştirilemez

İslam'ı bakış açılarıyla takdim etmeye çalışanlar; Kur'an ve sünnetin hükümlerinin zamanın gereğine göre değiştirilebileceğini sık sık gündem getirmeye çabalarlar. Onlar böylece İslam'ın değişmez ilklerini tartışılır kılmaya çabalarlar. Muhkem meseleleri tartışmaya açmak dinin genleriyle oynamak, bir diğer ifadeyle tahrif ve tahribattır. Şöyle derler;
Mecelle'de şöyle bir hüküm vardır:
"Zamanın değişmesiyle hükümlerin değişmesi inkâr olunamaz." Onlara göre zaman gerektirdi mi, Kur'an'ı da, sünneti de yok sayıp zıddına karar verebilirsiniz.
Yani dinde dilediğinizi yok sayar, dilediğinizi var kılarsınız.
Halbuki bu hüküm fer'i; yani detayla ilgili olan ve hakkında Kur'an ve sahih hadis olmayan konularla ilgilidir. Nitekim bu mesele zaten dört belli başlı mezhebin içtihatlarında uygulanmıştır.
Örnek olarak şunu verebiliriz: Necaset meselesini tartışan Hanefi hukukçulardan İmam Muhammed; önceleri hayvancılıkla uğraşan kişilerin elbisesine bulaşan sığır dışkısının elbisenin dörtte birine kadar bulaşması halinde namaza engel olmadığını söylerdi.
Ama Rey şehrine geçince insanların bundan korunamayacağını görünce daha fazla dışkının da namaza zarar vermeyeceğini kayda bağladı. (İbni Hümam, Şerhu Fethi'l Kadir, 1, 180: Kasani, 1, 81) Bu içtihadi, yani etrafında konuşulabilen konulardandı.
Zamanın veya mekânın değişmesiyle; zamana ve mekâna (coğrafi şartlara) bağlı olarak yapılabilecek değişiklikler hakkında herhangi bir ayet veya hadis olmayan mevzulardandır.
Çünkü Mecelle'nin diğer bir kuralı şöyledir:
'Mevrid-i nass'da ictihada mesağ yoktur' yani; 'Nassın olduğu yerde ictihad kabul edilemez.' Yani herhangi bir hususta Kur'an ayeti varsa ve bu ayetin neyi kastettiği biliniyorsa ve yine bu hususta sahih bir hadis var ve neyi kastettiği biliniyorsa, bu hususun zıddına herhangi bir içtihat olamaz.
Olsa da itibara alınmaz.
Konuları ele alırken bütüncül bir bakışla ele almak ve hoşumuza giden hükümleri takdim ederken, diğerlerini gizlemek ilim ve alim ahlakına yakışmaz.

İÇTİHAT KAPISI AÇIKTIR
Yukarıda belirttiğimiz kriterler içinde yeni meselelerde, yeni konularda Kur'an ve Sünnet ilkeleri doğrultusunda fikir yürütmek -içtihat- caizdir. Ve bu kapı -ehli olan ulemaya- kıyamete kadar açık kalacaktır. İçtihadın önünün kapandığını iddia etmek koca bir saptırmadır.
Fiilen İslam uleması her gün, yeni konularda yüzlerce içtihatta bulunuyor. Tıp alanında, ekonomi vs. ile ilgili meselelerde zaten fer'i içtihatlar yapılıyor.

DÖRT HALİFE'NİN İÇTİHATLARI
Hz. Peygamber'den (s.a.v.) sonra dört Halife geliştirdikleri içtihatlarda mutlaka Hz. Peygamber'in (s.a.v.) uygulamalarına bağlı kaldılar. Başta Hz. Ömer olmak üzere bütün Halifeler kararlarında mutlaka ya bir ayete veya Hz. Peygamber'in (s.a.v.) bir sünnetine dayanarak içtihat geliştirmişlerdir.

FİRAVUN'UN AHLAKI: TEKEBBÜR
Firavun'u, Nemrud'u ve şeytanı helak eden şey büyüklenmeleri, tekebbür etmeleriydi. Onları sıradan bir küfrün değil de, Kur'an'da zikredilen şirkin sembolik önderleri yapan hastalıkları büyüklenme duygularıydı. Ahlaken Firavunlaşan insanların ortak özellikleri şunlardır:
Herkesi kendilerine hizmetkâr zannederler.
Hiç kimseyi kendi seviyelerinde görmezler.
Allahlık taslayanları, kendilerini ilah görürler. Allahlık taslamayanları ise Allah'ın tasarruflarını yanlış görürler.
Kâinatın kendi etraflarında döndüğünü zannederler.
Kendilerini özel görürler.
Konuştuklarında saçmaladıklarını herkesin vahiy dinler gibi dinlemelerini beklerler. Sözleri kesildiğinde çıldırırlar. Kendilerini kaybederler.
Zayıfken sinerler, imkân bulduklarında tırmalarlar.
Dünyadaki her mevki ve makama kendilerini layık görürler.
Büyüklenme, tekebbür, kibir, azgınlık bunların ayrılmaz vasfıdır. Bu tür hastaların şerrinden Allah'a sığının. Uzak tutun. Necasetleri size sıçramasın. 'Euzu billah' bu tür tiplere karşı sığınağınız olsun.

GERÇEK MÜMİNİN ALAMETLERİ
Yahya bin Muaz hazretleri, müminin sıfatlarını bildiren bir eser yazmıştı.
O, müminin vasıflarından üç yüz kadarını saydığı bu kitabında şöyle diyordu:
"Mümin; hayası çok, ezası az, hayrı çok fesadı ise az olacak.
Dilinden yalan çıkmayacak.
Konuşması, yanlışı ve fuzuli işi az; fakat iyiliği ve iyi amelleri çok olacak.
Yakınlarını gözetecek, ağırbaşlı ve kadirbilir olacak. Geçim sıkıntısı çektiği zaman, Allah'ın takdirine ve kısmetine razı olacak.
Din kardeşlerine karşı daima halim selim, iffetli ve şefkatli olacak..." "Mümin; lanetçi, söğücü, koğucu, gıybetçi, kınayıcı, kırıcı, aceleci, kinci, kibirli, kendini beğenmiş, hasetçi, inatçı olmayacak. Uzun emelli, cimri, gafil, çok uykulu, münafık huylu olmayacak. Riyakâr, cür'etkâr, hafifmeşrep, ayıp araştıran bir casus da olmayacak..." "Mümin; Allah için sevecek, Allah için de buğzedecek, Allah için hoşnut olacak, Allah için gazaplanacak.
Müminin azığı takva, arzusu ahiret, yoldaşı zikir, sevgilisi Mevla olacak! Ve hep ebedi saadeti için çalışacak."