Nihat Hatipoğlu

NİHAT HATİPOĞLU

Tarihi 3 Şubat 2017

Sosyal medyanın günahı (Sabit fikir ve bağnazlık)

Birbirinizden farklı düşünebilirsiniz. Dini veya siyasi tercihleriniz farklı olabilir. Nitekim Yüce Yaratıcı hakkında bile farklı düşünenler var.
Allah'ı bilip itaat eden de var, inkâr eden de var.
Farklı düşünmek ayrı; farklı düşünene kin ve nefret duymak ayrı. Biri normal, ötekisi anormal elbet.
Sosyal medyayı taradığımızda; bembeyaz saçına, mezara evrilmiş yaşına rağmen insanlara küfür ve hakaret resitali takdim edenleri dehşetle görüyorsunuz!
Nefsini ve fikrini kendisine ilah edinen bu hastalara maalesef şifa dilemek lazım.
Bu tür hastalar, maalesef erkekler gibi kadınlar arasında da yaygın. Sosyal medyada öyle çirkin küfürler, düşük ifadeler görüyorsunuz ki; nine veya dede olmuş bu insanlar hangi çirkin oksijen ortamında yetişti diye sorguluyorsunuz.
Şimdi sosyal medyayı kullanan asosyal kullanıcılara, kötü niyetlilere hatırlatmalarım olacak.
1- Başkasına kullandığın iyi veya kötü sözü aynıyla kendin için kullanıldığını hisset. Ne hissedersin.
2- Kendin için hissettiğin hakkın, başkası için de kullanılma hakkı olduğunu unutma.
3- Başkasının onuruna, iffetine yaptığın saldırının sana aynı dozda söylendiğini düşün. Ne hissedersin?
4- Allah'ın yazıcı gözetleyici meleklerinin her harfi kaydettiğini biliyor musun?
5- Her yaptığının, her sözünün, her harfinin ahirette eline tutuşturulacak sana ait kitapta yazılı olacağını biliyor musun?
6- Bugünler geçecek. Ama ahiret yurdu ebedi olacak. Değer mi, bütün bir ebedi hayatınızı kirletmenize.
7- Her çirkin ve kötü söz kul hakkıdır. Bu kadar yükü nasıl kaldıracaksın.
8- Kullandığın; her çirkin söz, yorum, hakaret, küfrün o küfrü ve yazıyı okuyan insan sayısınca sana yükletileceğini biliyor musun?
9- İnsanın çirkin sözünden ötürü rehin olacağını biliyor musun? (Müdessir, 38)
10- Senin sosyal medyadaki -küfür- ikilik, fitne- hakaret- dostların ahirette senden davacı olacak ve yakana yapışacak biliyor musun? Bu dünyadaki şer dostluğu ahirette düşmanlığa dönüşecek biliyor musun? (Zuhruf, 67)
11- Başkasının babasına- eşine- annesine küfrettiğinde aslında aynıyla kendine küfrettiğini biliyor musun? Peygamberimiz; babanıza, annenize küfretmeyin buyuruyor. Sahabe nasıl küfrederiz ki deyince; başkasının baba- annesine küfreden kendisine küfretmiş, zemin hazırlamış olur buyurur.
12- Küçük- büyük her sözünün ahirette önüne konacağını biliyor musun? (Kehf suresi, 49)
13- Bu kuralların hangi fikre ait olursa olsun herkes hakkında geçerli olacağını biliyor musun?
14- Yazdığın her kötü sözden, küfürden dolayı dünyada olmasa da ahirette mahkemeye çıkacağını, rezil rüsva edileceğini, o kadar aşağılanacaksın ki, keşke hiç yaratılmasaydım diyeceğini biliyor musun?
15- Bütün bunlardan ders almasan ahirette bunların sana tek tek hatırlatılacağını biliyor musun?
16- Bu sözlerim sosyal medyayı küfür, hakaret ve çirkinlik için kullanan şer insanlar hakkındadır.
İyi, temiz, nezih ve duru insanları ve kalem erbabını tenzih ederiz. Elbette bütün bu satırlara rağmen ben çirkinleşmeye, germeye, insanlara hakaret etmeye, onur kırmaya devam edeceğim diyenlere ise şunu diyoruz:
Arkadaş! İşin hakikaten zor. Orada hesaba katmadığın bir karşılama göreceksin. O zaman bu sosyal medyayı hiç tanımasaydım keşke diyeceksin.
Diyeceksin de, faydasını görmeyeceksin o günkü pişmanlığının.

BİR PORTRE: HZ. HABBAB (BÖYLE BİR SIRT GÖRMEDİM)
Mekke'deki ilk Müslümanlardandı. Demirci ustasıydı.
Müslümanlığını ilan edince büyük işkencelere uğradı. Hz. Habbab, Hz. Bilal, Hz. Süheyb ve Hz. Sümeyye. Bu dönemin büyük mazlumlarıydı.
Hz. Ömer'in eniştesini ve bacısını Müslümanlığa kazandırdı. Hz. Habbab, Mekkeli işkenceciler tarafından kızgın güneşin altına yatırılır, demir zırh giydirilip vücudu preslenirdi. An gelir, adını unuturdu. Sayıklardı. Adını sorarlar, söylemezdi.
Hz. Ömer zamanında bir ara sırtı sıyrılır. Hz.
Ömer sırtını görünce dehşete düşer. Habbab nedir bu halin der? Hz. Habbab, sırtı görülünce üzüntü duyar. Der ki; Ey Halife, keşke bu halimi görmeseydin!
Hz. Ömer şöyle diyecekti: Ben hayatım boyunca böyle bir sırt görmedim. Sırtı boydan boya koca deliklerle doluydu. Bu deliklere parmağını soktuğunda parmağınız kaybolurdu.

HABBAB! NEDİR BU DELİKLER?
Hz. Ömer'in ısrarı üzerine Hz. Habbab şöyle anlattı: 'Ey Müminlerin halifesi! Ben bir köleydim.
Demircilik yapardım. Efendim Ümmü Enmar isimli putperest ve zalim bir kadındı. Müslüman olduğumu duyunca beni kızgın kumlara yatırır ve günlerce işkence ederdi. Ben imanıma devam edince de; demir sopaları kızgın ateşte kızdırır ve sırtıma batırırdı.
Ta göğsümde acısını hissederdim. Kızgın demirler sırtımda sönerdi.
Bu işkenceler günlerce işte böyle sürerdi ey Halife! Bu gördüğün delikler, o günlerden kalmadır. Keşke bu halimi görmeseydin. Keşke şahit olmasaydın. Ben mahşere böyle çıkacağım. Ve sırtımı gösterip; Ya Rabbi sen ve peygamberin için bu delikler açıldı diyeceğim. Keşke hiç görmeseydin.
Hz. Habbab'ın başında da yaralar vardı.
Ümmü Enmar, Habbab'ın başını da kızgın demirle dağlardı.

İLAHİ ADALET, BAŞIMI YAK
Hz. Habbab'ın sırtında ve başında demir söndüren sahibesi Ümmü Enmar, ilahi adaletin bir tecellisi olarak baş ağrısına yakalandı. Ümmü Enmar baş ağrısıyla bağırırdı.
Başını duvarlara vurur sakinleşemezdi. En sonunda kölesi olan Hz. Habbab'a; başımı demirle dağla derdi. Hz. Habbab, zalim sahibesinin başını onun isteği üzerine kızgın demirle dağlardı.

HABBAB'A YARDIM ET RABBİM
Hz. Peygamber işkence altında inleyen Hz. Habbab'ı görünce 'Allah'ım Ona yardım et' diye dua ederdi.
Bir gün işkencelere dayanamayan Hz. Habbab Efendimizi Kâbe'nin yanında ziyaret etti. Şöyle dedi: Bize dua etsen de kurtulsak artık'. Bu söz efendimizi rahatsız etti. Doğruldu ve şöyle buyurdu 'Sizden öncekilerden birine işkence ederler ve Allah ile Peygamberinden vazgeçirmeye çabalarlardı.
Hatta bazılarının üzerine demir tarak konulur ve eti kemiğinden ayırırlardı da onlar dönmezlerdi. Acele etmeyin. Bu din her tarafa yayılacak.
Müslüman olduğunda yaşı 15 civarındaydı.
Vefat ettiğinde yaşı 63'tü.

BİZ NİMETE ERDİK, HZ. MUS'AB GÖREMEDİ
Daha sonraki yılarda Müslümanlar çoğalıp şartlar değişince Şöyle derdi; Hz. Peygamber'le (s.a.v.) Allah için hicret ettik. Kimimiz meyveleri devşirdi, güçlü ve güzel günler gördü. Dünya nimetlerinden yararlandı. Kimimiz ise Mus'ab gibi- hiçbir şey görmeden ahirete göçtü. Bunu der ve ağlardı.

HZ. ALİ MEZARINI ZİYARET ETTİ
Hayatı boyunca ciddi hastalıklar geçirdi.
Kufe'de vefat etti ve Kufe'nin dışına gömüldü.
Sıffın'dan dönen Hz. Ali yol üzerindeki bu mezar kimin, diye sordu. Hz. Habbab dediler. Büyük İmam atından indi. Uzun uzun dua etti. Sonra şöyle dedi; 'Allah sana rahmet etsin Habbab!
Sabrettin. Acıya dayandın. Mertçe yaşadın. Siz ahirete gittiniz. Biz de yakında size geleceğiz.' Allah'ın rahmeti Hz. Habbab'a olsun.

GIYBETİN ÜÇ AFETİ
1- Gıybet edenin duası kabul olmaz.
2- Gıybet edenin hayrı kabul olmaz.
3- Gıybet edenin günahları birikir.
Efendimiz şöyle buyurdu: "Miraçta bakır tırnaklarla yüzlerini parçalayanları gördüm. Bunlar kimdir ey Cibril dedim: Bunlar birbirinin gıybetini yapanlardır, dedi.