Anti-aging denilen 'yaşlanmama' ya da 'yaşlanmamaya çalışma' isteği uzun yaşama isteği ile karışan bir konudur. Var olan sıkıntılara yeni bir kaygı olarak eklenirse kişiyi daha çabuk yıpratır. Özellikle hastalık olmasa da ileri yaşlarda gergin, uzun ve zorlu çalışma hayatı yüzde özellikle de dudak ve yanak çevresinde sarkmaya yol açabilir. Yeterince dinlenemeyen, aşırı sigara dumanına maruz kalan kişilerde cilt matlaşır, esnekliğini kaybeder, gözenekleri genişler ve strese bağlı akne, yağlanma gibi rahatsızlıklar ortaya çıkabilir. Uykusuzluk, stres ve uzun süre okuma göz çevresini erken kırıştırır. Göz altlarında morluğa hatta gözaltı torbalarının daha erken ortaya çıkmasına ve yorgun görüntüye yol açabilir.
Uzun saatler çalışmaya bağlı duruş bozuklukları, kamburluk, varis, özellikle bel ve göbek çevresinde yağlanma olabilir. Yüksek topluklu ayakkabı giyen kadınlarında bacak ve ayak kemiği deformasyonu görülebilir. Varis kapıda bekleyen tehlikelerdendir. Bu aşınmalara bağlı bozulmalar olmasın, olanlar düzeltilsin diye yapılan uygulamalara 'anti-aging' deniliyor diyebiliriz.
Babam ve abimin tansiyonu yüksek. Benim değil. Bazıları yine de 'az bir ilaç kullan ne olur ne olmaz' diyor. Ayrıca ilaç tedavisine başlandığında, ömür boyu devam etmek gerekir mi?
Ne olur ne olmaz diye ilaç kullanılmaz. Tansiyon yüksekse ve yaşam şekli değişikliklerine rağmen düşmüyorsa ilaç kullanılır. Doğru şekilde hipertansiyon tanısı konulmuş hastalarda tedavinin bırakılması sonrasında, kan basıncı er ya da geç, tedavi öncesindeki yüksek düzeylerine geri döner. Bununla birlikte, uzun süreli kan basıncı kontrolü sonrasında, kullanılan ilaç dozu ve sayısında, özellikle yaşam tarzına ilişkin önlemlere katı şekilde uyan hastalarda dikkatli ve kademeli bir azaltma girişiminde bulunmak mümkün olabilir. Bununla birlikte, tedavide "basamaklı azaltma" girişimleri tedbirli bir şekilde yapılmalı ve kan basıncı değerleri devamlı olarak izlenmeli, tercihan evde izleme sonuçlarıyla takip edilmelidir.
