MÜGE ANLI

MÜGE ANLI

Tarihi 15 Mayıs 2012

Kızım, gaz ve ben

Fenerbahçe-Galatasaray derbisinin üzerinden 48 saat geçti. Ergün Diler ısrar etti "Sen de maçtaydın, bir kadın gözüyle yaşananları yaz" dedi. Genellikle derbi sonrası konuşuruz.
O Beşiktaşlı, ben Fenerbahçeli... Ortak noktamız sportmenlik... Spor müsabakaları hayatın bir rengi, eğlencesi... Maç sabahına da aynı heyecanla uyanmıştım. Böylesi insan hayatında kaç kez denk gelir ki... Ligin son maçı, misafir ettiğiniz takım Galatasaray, galibiyet şampiyonluk demek...
Erkenden hazırlandık. Kız arkadaşım ve kızımla birlikte stadın yolunu tuttuk. İlk yürek çarpıntısı 1'inci Köprü girişinde toplanan GS'li taraftarlarla...
Bayraklarımızı arabanın içine topladık, gerginliğe gerek yok, eğlenmeye gidiyoruz.
Saat 16.00 gibi stada girdik. Hava güneşli, marşlar çalıyor, tribünler hızla dolmaya başladı.
Bulunduğumuz tribünde neredeyse hemen herkesin yanında bir çocuk, omuzlarda emzikli bebekler vardı. Hemen önümde 7 aylık hamile bir hanım oturuyordu. Maç başlamadan dikkatimi çeken tek anormallik her zaman önce dolan kale arkası ve GFB tribünlerinde göze çarpan boşluklar oldu. Meğer dışarıdaki sancılar daha o dakikalarda başlamış.
Maç boyunca kimse yerinde oturmadı. 80 dakika durmadan tezahürat yapan taraftar, son 10 dakikayı da dua ederek geçirdi. Uzatma dakikaları gösterildiğinde, stadın tamamı, beni de ağlatan "Aşkınla olduk derbeder, bu sevgi bir ömre bedel, Fenerbahçeli olmanın gururu bizlere yeter" marşını söylüyordu. Bir problem yoktu. Kızıma "kupa törenini izleyelim mi?" diye sordum, baktım ağlıyor, "Hadi gidelim" dedim.
Kapıya doğru koştuk. Adımımızı dışarı attık ki, donakaldık. Her yanı bembeyaz bir toz bulutu sarmıştı.
Sanki gökyüzünden eşya yağıyordu. Fırlatılanların metalik seslerine, tepemizde dolaşan helikopterin gürültüsü karışmıştı. Birkaç yüz metre ötemizde Çevik Kuvvet, yüzlerinde gaz maskeleriyle etten duvar örmüştü. Savaş meydanının içine düşmüştük sanki... Kızım aniden sustu. Ne oluyordu? Şaşkınlığımız fazla uzun sürmedi.
Şimdi kaçmak zamanıydı. Ama nereye?
Binlerce insan nereye gittiğini bilmeden sağa sola koşuyor, etraftan "Kaçın, imdat, ne oluyor, çocuklar var, atmayın" çığlıkları yükseliyordu.
Kafamıza bir şey isabet etmesin diye polislerin arkasına koştuk önce ancak barikatlar kurulmuştu geçemiyorduk. Yan yana dizili canlı yayın araçlarını gördüm, en iyisi içlerine sığınmaktı. O yöne hamle yaparken, stadın garaj kapılarının kapanmaya başladığını fark ettik. Kapıdaki bir güvenlik görevlisi "Koşun, buraya koşun" diye seslendi. Tekrar stada, otoparka doğru koşmaya başladık. Yanımda patlayan biber gazından nefes alamıyordum. Allah'tan kızım ve arkadaşım iyiydi.
Yüzlerce kişi, otoparkta, arabaların arkasına saklanmıştı.
8 yaşlarında bir kız çocuğunun gözleri kan çanağına dönmüş, ailesi yüzünü yıkamak için su arıyordu. Egzos gazıyla içeri sızan biber gazı birleşince nefes almamız daha da güçleşti. Bir an önce dışarı çıkmamız, gerekiyordu.
Otoparkın içinden yürüyüp stadın bir diğer tarafına geçtik. Nerelerden atladık da yola çıktık inanın hatırlamıyorum... Geçen 15 dakikalık süre içinde gözümün önünden gitmeyen tek şey gecenin karanlığını yırtarcasına üzerimizde dolaşan polis helikopteri, onun zaman zaman üzerimizde hissettiğim güçlü ışığı ve gürültüsü, hemen 200 metre ötemizden gelen çığlık ve siren sesleri... Yanımızdan yürüyerek geçenler ya biber gazından etkilendikleri için ağlıyorlardı ya tazyikli sudan sırılsıklam olmuşlar ya da her ikisi birden...
Sportmenlik derken laf olsun diye yazmadım, stat çevresinde telefonlar yoğunluktan uzun süre yanıt vermemiş. Merak edip arayanlar arasında bana ilk ulaşan G.Saray'lı bir arkadaşım oldu. "Geçmiş olsun" dedi. Ben onu tebrik ettim. Nihayet eve ulaştığımızda ne mi yaptık? Kendimizi yatağa atıp, aklımızda bin bir soru işareti; bu olayları kimler, nasıl ve niye körükledi, biz buradan nasıl çıktık? Bu kadar biber gazı içinde kalan kadın ve çocukların durumu nasıldır acaba diye canlı yayınları izlemeye başladık. İşin komiği uzunca bir süre maça gitmem diye düşünürken, benim kız sordu "Anne Çarşamba günü kupayı alırsak biz de sokakta gezer miyiz?"