Tarihi 4 Haziran 2016

Hadi lan Ordan!

Kısaca şöyle oldu…

Kurtuluş Savaşımız sırasında Rus
ordusunun desteğinde bazı Ermeni
Komitacılar-Çeteler, Türk köylerine
karşı acımasızca katliamlara girişti…
Bu hainler, bölgedeki bazı Ermeni
halktan da ciddi destek görmekteydi!

Ki, hamile kadınların göbeklerinin
kama ile yarılması, bebeklerin havaya
fırlatılıp altına süngü tutulması, her tür
işkence-tecavüz olayları Türkçemize de
'Ermeni Mezalimi' olarak geçmiştir!

Bu katliamların giderek artması üzerine
Ermeni halkın bölgeden uzaklaştırılıp
çetelere desteğin kesilmesi için bunların
Anadolu'nun çeşitli yörelerine
serpiştirilmesi kararlaştırıldı ve yöre
Ermenileri zorunlu göçe tabi tutuldu...

Bu göç sürecinde de o günün güçlük
dolu şartlarında elbette aralarından
ve bunlara refakat eden askerlerden
hayatını kaybedenler oldu…
İşte, Türkiye'nin giderek güçlenmesi ve
gelişmesinden korkularak 'soykırım'
diye yaygarası bir asır sonra koparılan
süreç budur!

Aslında, o yıllarda Osmanlı ile
Almanya müttefik konumdaydı…
Almanya'nın elinde (Anadolu'daki
o yıllara ait) hala kapağı açılmadan
bekleyen büyük bir arşiv bulunmakta…
Keşke önce o arşivi açıp bir baksalardı!

Baksalardı da görselerdi…

Savaş şartlarındaki Anadolu'nun
kendisini koruma refleksli uyguladığı
tedbirler, örneğin Hitler dönemindeki
Nazi Almanya'sının işkence yapıp gaz
odalarında boğduğu, fırınlarda yaktığı
6 milyon çoluk-çocuk Yahudi'ye karşı
uyguladığı soykırımla uzaktan yakından
hiçbir benzerlik taşıyor mu!

Ve ayrıca hatırlasalardı;

Afrika'yı sömürdükleri-talan ettikleri
1900'lü yılların başında, Namibya'da
yerel halkın yüzde 80'ini -tam 75 bin
Afrikalıyı- kendileri öldürüp soykırım
uygulamamışlar mıydı?

Hem de ne denli acımasız bir soykırım;
Afrikalı yerli halkı çöle sürüp, mevcut
kuyuları da zehirleyip kavurucu sıcakta
aç-susuz bırakarak!

'Açtırma kutuyu, söyletme
kötüyü'
diye bir lâf vardır, bilirsiniz!
Madem öyle, o zaman şunu ekleyelim;

1800'lü yılların sonu 1900'lü yılların
başlarında Almanya ve daha birçok
Avrupa ülkesinde 'hayvanat bahçesi'
gibi bir başka tür -insanlık dışı- bahçe
modası peyda olmuştu…

Bu bahçeler 'İnsanat Bahçesi' olarak
anılmaktaydı…
Afrika ve Avustralya'dan kaçırılıp
getirilen zavallı siyah derili insanlar,
kadınlar-erkekler-çocuklar, tel kafesler
arkasında çırılçıplak ve maymunlarla
birarada sergilenmekteydi!

'İnsanat bahçeleri' Avrupalı için o
yıllarda büyük bir ilgi merkeziydi…
Örneğin 1889 Paris Dünya Fuarında yer
alanını 18 milyon kişi ziyaret etmişti!
En son 'İnsanat Bahçesi' çok değil
daha yarım yüzyıl önce, Belçika'da
'1958 yılında' kapatıldı!

Şimdi…
Avrupa'nın o günkü şuursuzluğunu
günümüze taşıyan bazı parlamentolar
tarihimizi sorgulamaya, yıllar öncesi
işgal altında ve savaş hâli içerisindeki
Anadolu'da alınan önlemleri farklı
kılıflara sokup kınamaya kalkışıyorlar!

Bunlara denilebilecek tek söz şu;
Hadi lan Ordan!