Tarihi 20 Mayıs 2015

Biri Yapar-Biri Bozar!

Bir asırlık Türkiye Cumhuriyeti,

muasır medeniyetler seviyesine hala

ulaşabilmiş değil!

Oysa, bizimle aynı süreçte ve bizim

gibi neredeyse sıfırdan başlayan İkinci

Dünya Savaşı'nın mağlupları olan

Almanya-İtalya ve Japonya, bugün

dünyanın en güçlü ülkeleri arasında...

...

Biz, niçin geri kaldık?

Nerelerde hata yaptık?

...

Dış güçlerin Türkiye üzerindeki

oyunlarını göz ardı etmek elbet

mümkün değildir, ancak...

Bu oyunları bozma çabası içine hiç

girmemiş, topluma özgü politikalar

üretmeyi başaramamış, lâf ile icraatı

birbirine karıştırmış geçmiş iktidarları

bu başarısızlıktan soyutlamak da

mümkün değildir!

...

Türkiye'de başarılı olarak nitelenecek

-malûm- üç dönem yaşanmıştır;

Menderes dönemi...

Özal dönemi...

Erdoğan dönemi...

...

Bu dönemlerde üretim-kalkınma

sağlanmış, ileriye gidilmiştir…

Son dönem devam etmekle birlikte,

diğer önceki başarılı dönemlerden bir

sonra iktidara gelenlerse kazanımların

yitirilmesine, ilerlemenin durması

hatta geri gitmesine yol açmışlardır!

...

Umumhanede çalışan kadına

sormuşlar;

'Bunca faaliyetine rağmen,

senin niçin çocuğun olmaz?'...

Yanıtlamış;

'Biri yapar-biri bozar da ondan'

...

Başarısız iktidarların bozduğu-alaşağı

ettiği kalkınmayı başarılı iktidarlar

gelip düzeltmeye çalışmışlar, önceki

dönemin verdiği harabiyeti gidermiş

üstüne yeni atılımlar eklemişler ancak

bir sonraki dönem aynı 'kısır döngü'

içine yine girilmiştir!

Bol bol ihtilâl yaşanmış, hükümetler

vesayetler altında kurulmuş, başarısız

dönemler birbirini izlemiştir!

...

Yani...

Bazı dönemlerde her yan pisletilmiş...

Sonraki bazı süreçlerde de tüm çaba

ortadaki pisliği temizlemeye çalışmak

yönünde olmuştur!

...

Ülkemiz geçmişinde gelenekselleştiği

biçimde, toplumun göğsünü gururla

dolduranlar ise -ne hazindir ki- ilk

fırsatta ortadan kaldırılmışlardır!

Menderes idam edilmiş...

Özal zehirlenmiştir...

...

Bugüne bakacak olursak...

...

21'nci Yüzyıla henüz girilmişken

memleketi uçurumun kenarından

kurtaranın, düştüğü dipsiz kuyudan

çekip çıkaranın kim olduğu bellidir!

Bu aşikâr iken...

Bazı medya organlarında, bazı

siyasetçi geçinenlerin dillerinde, aynı

kısır döngünün tekrar yaşanması için

yine aynı senaryoların uygulanması

yönünde gayretler de dikkat çekicidir!

Bir gazete manşetinde 'idam' tehdidi,

diğer bazılarında 'türlü iftiralar' yer

almakta, bazı politikacılar geçmişteki

yalan vaatlerin de üstüne zıplayarak

toplumu kandırmaya çalışmaktadır!

Böylece, umutsuzca da olsa, krizli

yıllara dönüş hazırlığı yapılmaktadır!

...

Ama şu da bellidir ki...

Dünya ve Bölge konjonktürü eskisi

gibi değildir ve çok daha hassas bir

konuma gelmiş bulunmaktadır!

Ekonomide çıkacak bir çalkalanma,

diplomaside yapılacak en ufak hata

eskiden olduğu gibi sadece ortalığı

kirletmekle kalmaz, toplumu boğazına

kadar pisliğe de batırıverir...

İstiklâlin varlığı dahi -Allah

muhafaza- tehlikeye düşebilir!

...

Bu bakımdan, seçimde vereceğimiz

karar geleceğimizi de belirleyecektir;

Ya, mehter marşı ile iki ileri bir geri!

Ya, son sürat maratona devam...

...

Haziran başında tüm toplum olarak

yiyeceğimiz hurmaların türüne göre,

neticeyi çok sürmez Aralık'ta alırız!

Ama öyle, ama böyle…