Özellikle 'Paralel Örgüt' ve onlarla
çıkar işbirliği içindekilerin çabasıyla
konunun her yönüyle didiklendiğini
ve istismar edilebilecek ne varsa dile
getirildiğini dikkâte alarak, 'Akşener
Vakasına' kendi penceremizden, bazı
satırbaşları ile kısaca değinelim…
…
BİR;
Mustafa Yeşil'in, 'kaseti izlemeden
içeriğini nasıl bilebilir?' diyerek
Lâtif Erdoğan'ı güya suçlamaya
kalkması, ellerinde böyle bir kasetin
varlığının aslında itirafıdır…
Bu itiraf ve Lâtif bey'in bilinen dürüst
kişiliği, farklı bir olasılığı tartışma dışı
bırakmaktadır!
Naçizane kanaatimiz;
Kaset mevcuttur ve Lâtif bey'e, ayrıca
Diyanet İşleri Başkanına da götürülüp
izlettirilmek istenmiştir…
Merâl hanımın herkesin malûmu
sağlam karakteri dikkate alındığında,
kasetin kesinlikle montaj olduğu
başka bir yoruma imkân tanımayacak
şekilde açıktır!
…
İKİ;
Erdoğan'ın kasetin mevcudiyetini
açıklaması, Paralel Örgüt tarafından
herhangi bir zaman diliminde
Akşener'e şantaj amacıyla kullanım
ihtimâlini de ortadan kaldırmıştır!
Çünkü böyle bir kaset ileride ortaya
çıkacak olursa, kaynağın adresi
şimdiden belirgin hâle gelmiştir…
Naçizane kanaatimiz;
Canlı yayınların riskleri içerisinde,
bu tip, irdeleme fırsatı olmaksızın
bilinen doğruların boş bulunup
ağızdan kaçırılması da yer almaktadır!
Yine de, 'nice şer vardır ki içinde
hayır gizlidir' düsturu gözden uzak
tutulmamalıdır!
…
ÜÇ;
Bu noktada iki atasözü;
'Bir musibet, bin nasihatten
evlâdır'…
'İğneyi kendine, çuvaldızı
başkasına batır'…
17 Aralık 1998'de, DYP milletvekili
Meral Akşener, Hürriyet Gazetesi
Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul
Özkök'ün Devlet Bakanı Güneş Taner
ile yaptığı telefon konuşması bandını
gazetecilere dinletmiş, açılan dava
sonucu Özkök'e 3 milyar lira manevi
tazminat ödemeye mahkum edilmişti!
Basın toplantısı yaparak, gizli kayıt
bandını gazetecilere teypten dinleten
Akşener,
'Bandı nereden temin ettiniz'
yolundaki bir soruya, tebessümle;
'Memleketi seven bir kişiden'
karşılığını vermişti!
Bu basın toplantısının o günkü medya
manşetlerinde-ana haber bültenlerinde
günlerce konu edildiğini de eklemiş
olalım…
Naçizane kanaatimiz;
Kişi haklarının ve özel hayatın
gizliliğinin ihlali anlamındaki
'yasadışı dinlemeler' siyasetçi
başta olmak üzere hiçbir kimse
tarafından kabul görmemelidir!
Hele kamuoyuna açıklamalarda,
(Kılıçdaroğlu'nun, montajlı kasetleri
'mal bulmuş mağribi' gibi Meclis'te
dinletmesi örneğinde rastlandığı
şekilde) kanunsuzluğun teşviki değil,
ilkeli duruş sergilenmesi önemlidir!
…
DÖRT;
Akşener'in üzüntüsünü paylaşmakla
birlikte, birkaç gün önce kendisinin de
'Cumhurbaşkanımızın farklı
konuşmalarından kelimeler seçilip
yanyana getirilmek suretiyle imâl
edilmiş' tapelerin üzerinde tepinmiş
olması, aynı şekilde esef vericidir…
Naçizane kanaatimiz;
'Yasadışı' hiçbir dinleme-kayıt ve
montajdan medet umulmamalıdır!
…
Senin tapen doğru,
Benimki eğri' zihniyeti sakildir!
…
'Senin haysiyetin önemsiz…
Benimki önemli' de olmaz!
…
'El elin eşeğini türkü çığırarak
ararmış' deyişi ise politikacı için
zaten geçerli değildir çünkü sorun
tüm ülkenindir ve çözümü için de
mutlak elbirliği yapılmalıdır…
Memleket işleri hassas işlerdir;
'Çifte Standart' kabul edilemez!