Tarihi 17 Mayıs 2015

Çifte Standart!

Özellikle 'Paralel Örgüt' ve onlarla

çıkar işbirliği içindekilerin çabasıyla

konunun her yönüyle didiklendiğini

ve istismar edilebilecek ne varsa dile

getirildiğini dikkâte alarak, 'Akşener

Vakasına' kendi penceremizden, bazı

satırbaşları ile kısaca değinelim…

BİR;

Mustafa Yeşil'in, 'kaseti izlemeden

içeriğini nasıl bilebilir?' diyerek

Lâtif Erdoğan'ı güya suçlamaya

kalkması, ellerinde böyle bir kasetin

varlığının aslında itirafıdır…

Bu itiraf ve Lâtif bey'in bilinen dürüst

kişiliği, farklı bir olasılığı tartışma dışı

bırakmaktadır!

Naçizane kanaatimiz;

Kaset mevcuttur ve Lâtif bey'e, ayrıca

Diyanet İşleri Başkanına da götürülüp

izlettirilmek istenmiştir…

Merâl hanımın herkesin malûmu

sağlam karakteri dikkate alındığında,

kasetin kesinlikle montaj olduğu

başka bir yoruma imkân tanımayacak

şekilde açıktır!

İKİ;

Erdoğan'ın kasetin mevcudiyetini

açıklaması, Paralel Örgüt tarafından

herhangi bir zaman diliminde

Akşener'e şantaj amacıyla kullanım

ihtimâlini de ortadan kaldırmıştır!

Çünkü böyle bir kaset ileride ortaya

çıkacak olursa, kaynağın adresi

şimdiden belirgin hâle gelmiştir…

Naçizane kanaatimiz;

Canlı yayınların riskleri içerisinde,

bu tip, irdeleme fırsatı olmaksızın

bilinen doğruların boş bulunup

ağızdan kaçırılması da yer almaktadır!

Yine de, 'nice şer vardır ki içinde

hayır gizlidir' düsturu gözden uzak

tutulmamalıdır!

ÜÇ;

Bu noktada iki atasözü;

'Bir musibet, bin nasihatten

evlâdır'…

'İğneyi kendine, çuvaldızı

başkasına batır'…

17 Aralık 1998'de, DYP milletvekili

Meral Akşener, Hürriyet Gazetesi

Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul

Özkök'ün Devlet Bakanı Güneş Taner

ile yaptığı telefon konuşması bandını

gazetecilere dinletmiş, açılan dava

sonucu Özkök'e 3 milyar lira manevi

tazminat ödemeye mahkum edilmişti!

Basın toplantısı yaparak, gizli kayıt

bandını gazetecilere teypten dinleten

Akşener,

'Bandı nereden temin ettiniz'

yolundaki bir soruya, tebessümle;

'Memleketi seven bir kişiden'

karşılığını vermişti!

Bu basın toplantısının o günkü medya

manşetlerinde-ana haber bültenlerinde

günlerce konu edildiğini de eklemiş

olalım…

Naçizane kanaatimiz;

Kişi haklarının ve özel hayatın

gizliliğinin ihlali anlamındaki

'yasadışı dinlemeler' siyasetçi

başta olmak üzere hiçbir kimse

tarafından kabul görmemelidir!

Hele kamuoyuna açıklamalarda,

(Kılıçdaroğlu'nun, montajlı kasetleri

'mal bulmuş mağribi' gibi Meclis'te

dinletmesi örneğinde rastlandığı

şekilde) kanunsuzluğun teşviki değil,

ilkeli duruş sergilenmesi önemlidir!

DÖRT;

Akşener'in üzüntüsünü paylaşmakla

birlikte, birkaç gün önce kendisinin de

'Cumhurbaşkanımızın farklı

konuşmalarından kelimeler seçilip

yanyana getirilmek suretiyle imâl

edilmiş' tapelerin üzerinde tepinmiş

olması, aynı şekilde esef vericidir…

Naçizane kanaatimiz;

'Yasadışı' hiçbir dinleme-kayıt ve

montajdan medet umulmamalıdır!

Senin tapen doğru,

Benimki eğri' zihniyeti sakildir!

'Senin haysiyetin önemsiz…

Benimki önemli' de olmaz!

'El elin eşeğini türkü çığırarak

ararmış' deyişi ise politikacı için

zaten geçerli değildir çünkü sorun

tüm ülkenindir ve çözümü için de

mutlak elbirliği yapılmalıdır…

Memleket işleri hassas işlerdir;

'Çifte Standart' kabul edilemez!