Bir…
Cumhuriyet kurulduğundan beri,
Anayasalarda, 'Devletin temeli, üç
erk üstünde yükselir' denilmektedir;
Yasama-Yürütme-Yargı…
…
Oysa bunun geçmişte hiçbir 'kıymet-i
harbiyesi' olmamış, nazar-ı dikkâte
bile alınmamış, 'boş lâf' muamelesi
görmüştür…
…
İki…
Atatürk'ün ifadesidir, TBMM genel
kurul duvarında kocaman harflerle şu
yazar; "Egemenlik,
kayıtsız-şartsız Milletindir"…
…
Doğrusu ise, yakın geçmişe kadar
Türkiye'nin yönetimindeki asıl güç,
güçlü ülkeler ve holdingler tarafından
etkilenebilen "Askeriye" olmuştur…
…
Allahın bildiği kuldan saklanmaz,
geçmişe dair 'katı gerçek' şudur;
Seçimin sonucu ne olursa olsun…
Kim, ne oy alırsa alsın…
Toplumun arzusu hangi istikamette
tecelli ederse etsin…
Halkın parasıyla alınan silahı beline
takan, birincil-ölümcül gücü elde
bulundurmanın sağladığı gücü,
maalesef istismar etmiştir!
…
Her on yılda bir rutin olarak ihtilâl
yapılmış, halkın verdiği silah halka
doğrultmuş, itiraz eden tekmelenmiş,
süngülenmiş, vurulmuş, öldürülmüş,
bir şekilde yok edilmiştir…
…
Kimi zaman,
1960'da olduğu gibi Başbakan ipe
çekilmiş, alyanslar parmaklardan
sökülüp alınmış, karşı koyan-direnen
mimlenmiştir!
Diğer darbelerde de değil hesap soran,
eleştiren bile işkenceye uğramıştır…
…
Bu süreçlere de, trajikomik şekilde;
"Demokrasi" denilmiştir!
…
Memleketin geçmişinde, anayasalarda
yazanın aksine asıl güç-erk sıralaması;
Askeriye…
Birkaç güçlü holding…
Holdinglerin kontrolündeki medya,
olarak sıralanabilir…
…
İlla saymak gerekirse sonraki sırada
da, sıkıştı mı şapkayı kapıp-kaçan
'hükümetler' gelirdi!
…
TBMM'nin ise, parmak kaldırmak
dışında güç-etki sıralamasında pek bir
yeri yoktu!
…
Parmak eksik gelirse, 1978'de
Ecevit'in yaptığı gibi, karşı partiden
birkaç parmak satın alınır…
Ya da askeriyenin gözdağı vermesiyle
28 Şubat sürecindeki gibi, birçok
parmak kırılıp terse döndürülürdü!
…
Zamanın medyası da utanmadan,
manşetinde "Demokrasi"den dem
vurmayı sürdürürdü!
…
Bu makus talihi yenmek, darağacını
göze alabilen kararlı bir Başbakanın,
ordumuzu, Demokrasi yönünde ikna
edebilmesi ile mümkün görünüyordu!
…
Nitekim öyle oldu…
Böyle bir Başbakan çıktı, gerekeni
cesaretle yaptı…
Atatürk'ün, "Egemenlik,
kayıtsız-şartsız Milletindir"
vasiyetini yerine getirdi!
…
Toplumu gerçek demokrasiyle
buluşturdu, 'söz milletin' dedi,
'durmak yok, yola devam' sloganı ile
memleketi baştan aşağı mamur etti…
…
Diğerleri ne yaptı?
'Casusluk' yaptı…
Gizli kayıtlara 'montaj' yaptı…
…
Peki ya diğerleri?
Örneğin, Atatürk'ün kurduğu parti?
…
Birkaç oy fazla alabilmek umuduyla
bunların, 'dinci geçinenlerin' ipine
sarıldı…
…
Bilmiyor olmalılar ki;
"Men Dakka Dukka!"dır…
"Eden, Bulacak"tır!