Tarihi 7 Mayıs 2011

"Wiener Raunzen!"

Sisi, inceliğini korumak için günde sadece
bir Portakal yerdi, onun için çok zayıftı!..
...
Avusturya-Macaristan
İmparatoriçesi
Elisabeth Bavaria, yani Avusturyalılar
arasında yaygın adıyla Kraliçe Sisi...
Doğrusunu isterseniz,
Avrupa'nın en güzel kadınlarından birisiydi!
Ama aslına bakarsanız,
Şikâyetleri ve sürekli sızlanmasıyla ünlüydü!
...
Onun bu özellikleri, Viyana'nın iliklerine
kadar sinmiş, değimlere bile yerleşmiştir;
"Wiener Raunzen!" derler...
Yani,
Viyanalılar Sızlanır!..
...
Cumhurbaşkanı Gül
'ün Avusturya'yı
ziyaretinde, Hofburg Sarayı'ndaki
resepsiyonda aklıma bunlar geliverdi!..
Çünkü duvarlar, 1800'lü yıllarda sarayda
yaşamış Kraliçe Sisi tablolarıyla doluydu!..
...
Abdullah Gül,
bu yemekte ve tüm gezisi
boyunca Avusturyalılara Türkiye'yi anlattı!
Çabasının nedeni, bizi hiç tanımamalarıydı!..
...
Gül
'ün;
"Bizde hâlâ idam var sanıyorlar,
hayret ettim!.."
sözleri, durumun özetiydi!
...
Büyük İmparatorluktan, nüfusu 8 buçuk
milyon kalan Ülkeye dönüşmek, 3 buçuk
atmayı da beraberinde getirmiş belli ki!..
AB üyeliğimize kuşku ve endişeyle
yaklaşmalarının altındaki ana sebep bu!
Geçmişte de bizden az çekmemişler tabii!..
...
Viyana Belediye Sarayı tepesindeki kulede,
Türkler geliverir diye, gözcü bekletirlermiş!
Gözcü kadrosunu, daha yeni sayılır;
1945'de iptal etmişler!..
...
Cumhurbaşkanı Gül
'ün ziyaretinin
çok ama çok yararlı olduğu muhakkak...
Bizzat görüştüğüm Avusturya vatandaşı
Türkler; "unutulmadığımızı anladık"
dediler! Sevinç duydukları belliydi...
...
Ayrıca Gül, çok önemli mesajlar verdi;
"Eski hastalıklarınız hortlayabilir,
aman dikkatli olasınız!"...
gibi!
"Gün gelir, Türkiye de AB konusunu
referanduma götürebilir!"...
gibi!
...
Bu sözler, zaten tedirgin tipler olan
Avusturyalıları hepten endişeye itti!
Gül, bir de üstüne;
"AB'de kriz kaçınılmaz!" demesin mi!
Avusturyalılar, bu kez ringe havlu attı!..
...
Bu diplomatik başarı sonrası, eh! bize de,
oturup Viyana'nın Dünyaca ünlü kahvesi
Melange'ı, keyif içinde yudumlamak kaldı!
...
Bir Kaldırım Kafe'sinde, gözüm dalmış, tam
da fincan dudağımda, yine aklıma geliverdi;
...
İkinci Viyana kuşatmasından mağlup dönen
Osmanlı ordusu, birçok ağırlığı, bu arada
çok miktarda "çekirdek kahve" çuvalını,
Viyana Kalesi önünde bırakarak çekilmişti!..
Viyanalılar, önce bunu yemek malzemesi
sanmış, kaynatıp çorba niyetine içmişler...
Çok sonra anlamışlar kahvenin ne olduğunu!
...
Bizden öğrenmişler ama işi sıkı tutmuşlar!
Kahveleriyle Dünyaya ün salmışlar...
...
Biz hâlâ; baklavayı-böreği-lokumu-mantıyı,
yoğurdu-pideyi-akideyi-karnıyarığı-sarmayı
başkaları sahipleniverir diye korkmaktayız!..
...
Viyana
'nın...
O güzel meydanları, harika taş binalarını
hayranlıkla süzer, onarım çalışmasına hiç
bir zaman gerek duyulmayan sokaklarında
yürürken, bu kez de aklıma takılıverdi;
...
Bunca şeyi bizden almışlar almasına da,
Şehircilik, bize niye teğet geçmiş acaba?
...
Eskiyi düşünüp, kahrettim!
Bugüne bakıp, şükrettim!
Yarını düşleyip, ümitlendim!
...
Velhasıl...
Viyana Seferi, bu kez
başarılıydı!..