Lütfi Albayrak

LÜTFİ ALBAYRAK

Tarihi 18 Mayıs 2017

Lisedeki beden eğitimi dersi

Her lisede beden eğitimi derslerinde yaşanan hadiseler, görülen tipler. Bunlar devlet okulunda yaşanan şeyler tabii. Özel okullarda durum daha farklı olabilir. Çoğu da pek hoş hatıralar değildir bu detayların. Beden eğitimi dersi işkenceye dönebiliyordu çünkü bazen.

"Sağ Baştan Say":
Karşımızda beden eğitimi hocası değil de sanki general vardı. Tekmil verirdik asker gibi neredeyse. En kısa ve en sondaysan bir adım öne çıkıp, sıranı söyleyip "Son" diye bağırırdın.
Geçmişi Başarılarla Dolu Beden Eğitimi Hocası:
Anlatır da anlatır.
Madalyalarından, başarılarından söz eder. Çoğu zaman sallıyordur tabii bunlar.
Okulların Sattığı Eşofmanlar:
Kıytırık olmalarına rağmen markalı bir eşofman fiyatına satılırdı bunlar. Eğer evde unuttuysan ya da başka eşofmanla geldiysen yandın. Zılgıt yerdin iki saat.
Soyunma Odası Olmayan Okullarda Giyinmek İçin Sınıf Kapatmak:
Resmen rezillikti. Erkek ve kız öğrenciler sırayla sınıfı kullanırlardı.
Derslerde Verilen Askeri Eğitim: "Sağa Dön", "Sola dön", "İleri marş" gibi şeyler öğretilirdi çocuklara. erkek öğrenciler askere gitmeden önce bir şeyler kapmış olurlardı.
Beden Eğitimi Dersini Maç Yapma Fırsatı Olarak Gören Erkek Öğrenciler:
Hocadan bir an önce dersi bitirmesini ve kendilerine top verip rahat bırakmasını isterler. İki ders boyunca maç yaparlar.
Onlar için beden eğitimi demek futbol demektir.
Hoca Serbest Bırakır Bırakmaz Voleybol Oynamaya Başlayan Kızlar:
Maç etmek için fırsat kollayan erkek öğrencilerden hiçbir farkı yoktur. Üstelik, voleybol oynamak için fileye falan da gerek duymazlar.
Topu birbirlerine atıp atıp dururlar.
Erkeklerle Maç Yapmak Yerine Kızlarla voleybol Oynamayı Tercih Eden Gençler:
En iyisini yapan erkek öğrencilerdir. Ne işleri var elin odunlarıyla maçta. Voleybol daha iyi ve daha estetik bir spordur.
Öğrencilere Top Vermeyi Reddeden Beden Hocası:
Çocuklar yalvarır yakarır yine de top vermez. Patlattıklarını, okula zarar verdiklerini söyler. Kaç paralık topsa sanki, gidin sınıfça kendinize top alın der.
"Spor Parası" Adı Altında Toplanan Paralar:
Her sene öğrencilerden para toplanırdı. Ancak,kullanılan malzemeler hep en eski malzemeler olurdu nedense.
Hoca Serbest Bırakınca Hiçbir Şey Yapmadan Kenarda Oturan Tembel Öğrenci:
Dışlanmış falan değildir normalde. Top oynamaya çağırırlar gitmez, kantine çağırırlar gitmez. Öylece durur kenarda köşede. Milleti gözlemler. Hindi gibi düşünür.
Beden Eğitimi Dersinde Bile Test Çözen İnek Öğrenci:
Test çözmek için hiçbir fırsatı kaçırmazlardı. Hoca bırakır bırakmaz sınıfa, kitaplarının başına koşarlardı.
Kasaların ve Minderlerin Üzerinden Atılamayan Taklalar:
Atan atıyordu, haklarını yememek lazım. Ancak, beceriksiz ve yeteneksiz gençler için çok mümkün değildi. İşkenceydi resmen. Bir de not veriyordu hoca taklalar yüzünden.
İlk İki Ders Beden Eğitimiyse Okula Eşofmanla Gitmenin Dayanılmaz Haz ve Karizması:
Bundaki keyif başka hiçbir şeyde yoktu. Ara dersler iğrençti beden eğitimi için. En iyisi ilk iki veya son iki dersti.
Kendilerini NBA'de Sanan Basketçi Gençlik:
Bunlar futbolu küçümserlerdi genelde. Hemen baset oynamaya koşarlardı.
Basket oynayan çocuklar sınıf ortalamasından bazı okullarda daha aile zenginliği konusunda.
Zaten derse basket formalarıyla gelirlerdi.
Ayakla Vurmanın Yasak Olduğu Kutsal Voleybol Topu:
Hocaların en ifrit olduğu şeydi voleybol topuna ayakla vurulması.
Sınıf başkanına topa vuranların adlarını yazma görevi verenler bile olurdu aralarında.
Beden Dersleri Hayatının En İğrenç Anları Olan Şişman Öğrenci:
Bazılarına hocalar müsade ederdi. Bazılarınıysa zorla derse katmaya çalışırlardı bu çocukları.
Genelde söylenenleri yapamazlardı. Sinirden ve yorgunluktan kıpkırmızı kesilirlerdi.
haberself.com

PAMUK
Bir USA Askeri Birliği'nde aşçının yemekleri yüzünden millet hemoroid olmuş. Tam 107 kişi yatak yorgan yatıyormus. Bir gün Revire gezmeye gelen komutan her askerin önüne duruyor ve soruyormuş:
- Merhaba asker, hastalığın nedir?
- Merhaba komutanım, hemeroidim var.
- Tedavi olarak ne yapıyorlar?
- İlaçlı pamuk efendim.
- Bir arzun var mı asker?
- Bir an evvel iyileşip tekrar vazifeme dönmek istiyororum komutanım...
Komutan herkesin önünde durup aynı soruları sormuş ve hep aynı cevapları alınca memnun olmuş. Sıra en son sıradakı adama gelmiş. Ona da aynı soruları sormaya başlamış:
- Merhaba asker, hastalığın nedir?
- Bademciklerimden rahatsızım efendim.
- Öyle mi? Peki ne ilaç kullanıyorlar?
- İlacli pamuk efendim.
- Güzel. Peki bir isteğin var mı evladım?
- Var, efendim. Mümkünse sıra bana gelince pamuğu değiştirseler diyecektim de....

AlkışlıYorum
Ramazandan önce kız arkadaşım kendisini ne kadar sevdiğimi sordu, ben de, "Tüm ramazan boyunca davul çalacak kadar." deme gafletinde bulundum. ''O zaman çal da görelim. ''dedi. Şimdi elimde darbuka her sahur vakti kız arkadaşımın evinin oraya darbuka çalmaya gidiyorum. İlk zamanlar oldukça zorlandım; anneme, ''Bir arkadaşım sahura kalkamıyormuş, darbuka sesini çok seviyor. Onun için, onu kaldırmaya gidiyorum'' diye yalan söyledim. Şimdi annem her gün beni sevap kazanayım diye o arkadaşıma göndermek için erken kaldırıyor. İlk gün bahşiş verdiler ben de aldım. İki, üç gün geçti; yaşlı bir teyze çağırarak bir zarf verdi. ''Git kendine davul al.'' dedi. Sanırım davul almaya paramın yetmediğini düşünerek zekat verdi. İşi sevdim, bahşişi bol oluyor. Kendime yeni dizüstü bilgisayar alacağım. Şimdi her gün ayrı ayrı sokaklardan geçiyorum bahşiş toplamak için. Hedefi büyüttüm. Seneye işsizler arasında ihale edeceğim mahalleyi. Şimdiden yaptıklarımı anlatarak onları özendiriyorum. Planlarım tutarsa bu ramazan hem zengin olacak hem de sevgimi ispatlayacağım. Aklımı seveyim!