Lütfi Albayrak

LÜTFİ ALBAYRAK

Tarihi 31 Mayıs 2016

Pazarlama nedir?

Bir profesör, yüksek lisans öğrencilerine pazarlama kavramlarını anlatıyordu:

* Katıldığınız bir partide büyüleyici bir kız gördünüz ve yanına giderek 'Çok zenginim. Evlen benimle!' dediniz. Bu, doğrudan pazarlamadır.

* Bir grup arkadaşınızla katıldığınız partide büyüleyici bir kız gördünüz. Arkadaşlarınızdan biri kızın yanına gitti ve sizi işaret ederek kıza 'O çok zengin. Evlen onunla!' dedi. Bu, reklamdır.

* Katıldığınız partide büyüleyici bir kız gördünüz ve yanına gidip telefon numarasını aldınız. Ertesi gün arayıp 'Çok zenginim. Evlen benimle!' dediniz. Bu, tele pazarlamadır.

* Katıldığınız partide büyüleyici bir kız gördünüz. Kalkıp kravatınızı düzelttiniz, ona doğru yürüyüp arabanın kapısını açtınız, çantasını düşürünce eğilip aldınız, küçük bir gezinti teklif ettiniz ve sonra 'Bu arada ben çok zenginim. Benimle evlenir misin?' dediniz. Bu, halkla ilişkilerdir.

* Katıldığınız bir partide büyüleyici bir kız gördünüz. Yanınıza geldi ve 'Duyduğuma göre çok zenginmişsiniz. Benimle evlenir misiniz?' dedi. Bu, marka bilinirliğidir.

* Katıldığınız bir partide büyüleyici bir kız gördünüz. Yanına yaklaşıp 'Ben çok zenginim. Evlen benimle!' dediniz. Suratınıza okkalı bir tokat yapıştırdı. Bu, müşteri geribildirimidir.

* Katıldığınız bir partide büyüleyici bir kız gördünüz. Yanına yaklaşıp 'Ben çok zenginim. Evlen benimle!' dediniz. O da sizi kocasıyla tanıştırdı. Bu, arz-talep uyuşmazlığıdır.

* Katıldığınız bir partide büyüleyici bir kız gördünüz. Yanına yaklaştınız, ama siz birşeyler söyleyemeden önce biri gelip ona 'Ben çok zenginim. Benimle evlenir misin?' dedi ve kız onunla gitti. Bu, sizin pazar payınıza göz koyan rekabettir.

* Katıldığınız bir partide büyüleyici bir kız gördünüz. Yanına yaklaşıp 'Ben çok zenginim, evlen benimle!' diyecekken karınız geldi. Bu, yeni pazarlara girememektir...

GERÇEK KESİT
"Kaskın nerede?" diye soran yurdum polisine, "Beremi taktım merak etmeyin hiç üşümüyorum memur bey" diye cevap verirsen, "Bu da içinizi ısıtır, buyurun" diye ceza makbuzunu alırsın...

BALON
Büyük bir şirketin üst düzey yöneticilerinden biri, New York üzerinde balonla dolaşmaya çıkar. Aksilik bu ya, pusulasını aşağıya düşürür ve kaybolur.
İnmek için uygun bir yer ararken bir gökdelenin tepesinde sigara içen bir adam görür ve alçalır.
-"Pardon. Ben neredeyim acaba?" diye sorar.
- "Yerden 500 feet yükseklikte bir balonun içindesin" der adam. Yönetici sinirlenir:
-"Sen mühendissin değil mi?" diye sorar.
- "Evet" der adam. "Nereden bildin?"
- "Çünkü başım belada ve sana bir soru soruyorum.
Verdiğin cevap yüzde 100 doğru fakat hiçbir işime yaramıyor."
-"Sen de yöneticisin değil mi?" diye sorar adam.
-"Evet sen nereden bildin?"
- "Çünkü yerden 500 feet yükseklikte bir balonun içinde kaybolmuşsun. Pusulan yok, berbat durumdasın. Fakat bu şimdi benim suçum mu oldu!.."

AlkışlıYorum
Yıl 98, Ankara Fen Lisesi, banyo günü.
Öğrencinin biri odasında yalnız ve çıplaktır, fakat etüt saatidir, nöbetçi öğretmen yoklamaya çıkmıştır. Kapıyı açmasıyla çocuğu anadan üryan karşısında bulur, bir an duraksar ve kızarak sorar:
- Evladım, giyiniyor musun soyunuyor musun?
- Farkeder mi hocam?..