Hasan Basri Yalçın

HASAN BASRİ YALÇIN

Tarihi 25 Eylül 2017

Devlet referandumla kurulmaz

Ben bu yazıyı yazarken Kuzey Irak'ta henüz referandum yapılıp yapılmayacağı netleşmiş değildi. Ama biliyorsunuz. Baştan beri Barzani'nin bir kumar oynadığını söylüyorum. Kendine kararlı süsü vererek sonuna kadar direnecektir. Son güne de böyle girdik. Belki erteleyecek belki de sadece üç beş bölgede göstermelik bir referandum yaparak görüntüyü kurtarmaya çalışacak. Bir çıkış yolu bulursa çıkacaktır.
Zira son günlere de kalmış olsa, Türkiye, İran ve Irak anlaşması doğmuş gibi. Ve atılması gereken adımlar atılıyor.
Barzani'yi doğrudan sıkıştırma görevini bu üç aktör uzun süredir birbirlerinin üzerine atıyordu. Ama son düzlükte bir işbirliği doğdu. Genelkurmay Başkanları arasındaki trafiği buna yormak lazım. Nasıl bir planlama yapılıyor bilmemize imkân yok. Fakat bu toplantıların bizatihi kendisi bile yeterince etkili olabilecek nitelikte. Mesela basına İran ve Türkiye'nin anlaştığı ve birinden birinin operasyon başlatması durumunda diğerinin ya tarafsız kalacağı ya da birbirlerini destekleyeceğini ima eden çeşitli haberler de sızarsa o zaman durum Barzani için daha ciddi bir hal alır. Şimdilik bu tür manevralara ne kadar zaman kaldı bilinmez ama muhtemelen hem Türkiye hem de İran arka kanallardan baskıyı sürekli artırıyordur. Ben hala vaz geçme ihtimalinin çok daha yüksek olduğunu düşünüyorum.
Fakat Barzani'nin hala direnme ihtimali de var. Çok sevdiğim bir laftır. Liderler aptallık yapmakta serbesttir; cezasını çekmek kaydıyla. Referandum ısrarını devam ettirip devlet kurmaya çalışabilir. Bütün bu baskılara rağmen ısrar ederse de, elde edeceği sonuç bir devlet değil çatışma olur. Ne İran ne Türkiye ne de Irak bu sonucu tanımaz. Ve Barzani'ye karşı mücadeleye devam ederler.
Barzani kendi kafasına göre referandumun bir Kürt devleti için meşruiyet kaynağı olabileceğini düşünüyor. Ama bu son derece aldatıcı bir mantıktır. Devletler referandumla kurulmaz. Devletler kendilerini devam ettirebildikleri için kurulurlar. Bazen bu kurulma işlemlerinin referandumlarla ve plebisitlerle desteklendiği olur. Ama devletin varlığının kaynağı uluslararası güç dengesidir.
O güç dengesi ise devletleri istikrara sahip çıkma yönünde sıkıştırıyor. Sadece Türkiye ve İran değil, dünyanın dört bir tarafındaki devletler uzun yıllardır istikrarsızlığı en temel ulusal güvenlik sorunu olarak görüyor.
Bu nedenle Soğuk Savaş'ın bittiği günden bu yana uluslararası istikrarı her kim bozarsa her kim ani sınır değişiklikleri yapmaya kalkarsa sistem tarafından cezalandırıldı. Yalnız kaldı. Saddam Irak'ın sınırını değiştirmeye kalktığında en yakın müttefikleri bile karşısına geçti. Miloseviç Bosna'da aynısını denediğinde ona da Rusya bile sahip çıkamadı. Amerika bile 2003 Irak Savaşı'nda istikrarı bozan aktör olarak görüldüğünden müttefiklerinin desteğini alamadı. Belki kimse Amerika'ya karşı gelmedi ama yanında olanların sayısı da bir elin parmakları kadar oldu.
Benzeri krizlerin her birinde gördük ki, aradığınız siyasi hedef her ne olursa olsun istikrarsızlık tüm aktörleri rahatsız ediyor.
Bunu referandumla da yapsanız silahla da yapsanız bir şey değişmez. Silahla yapıyor olanlar en azından sürdürebilme şansına sahip olur. Ama kendi mevcudiyetini sadece bir referanduma dayandıranlar şimdilik sahip oldukları egemenlik alanlarını bile kaybedebilirler. Barzani Irak'ın Kuzey'inde zaten yarı-otonom bir pozisyona sahip.
Buraya kadar kimse pek sorun görmeyebilir.
Ancak bunu bozunca ortaya kimsenin öngöremeyeceği sonuçlar çıkabileceği için herkes sert biçimde karşı koyacaktır. O zaman da referandumun sonuçları Barzani'yi kurtarmak için yeterli olmaz. Amerikan desteğini sağlaması şart. Ancak o zaman referandum işe yarar. Aksi takdirde Barzani için referandum bir kazanım değil baş belasıdır.
Tabii Barzani'nin şimdilik uzun vadeli hesap yaptığını düşünmek doğru olmaz.
Bir oldu bittiyi elde etmeye çalışıyor. Ve kısa vadeli hesap yapıyor. Bu nedenle referandumu hala mümkün ve verimli görüyor olma ihtimali çok yüksek. Fakat biz bir yerlere not düşelim. Referandum Barzani'yi kurtarmaya yetmez. Bağımsızlığın değil işgal edilmenin meşruiyeti haline dönüşüverir.