Hasan Basri Yalçın

HASAN BASRİ YALÇIN

Tarihi 24 Temmuz 2017

Aksa Tepesi kuşatma altında

Ortadoğu'da her şey olur biter ama Filistin meselesi bitmek bilmez. On yıllardır bu zulme şahitlik ediyoruz. Bir adım ilerleme kaydedebilmiş değiliz. Ne Filistinliler için gerçek bir devlet görünüyor ufukta ne de Kudüs'ün işgali son bulacak gibi.
İsrail-Filistin meselesi oldukça karmaşık bir hikayedir.
Bu sorunun çözülmesi gereken birçok alt kategorisi vardır. İsrailli yerleşimciler meselesinden Filistinli mültecilerin geri dönüş hakkına kadar tonlarca sorundan bahsedilebilir. Ama Filistin devleti ve Kudüs sorunu çözülmedikçe hiçbir şey çözülmüş olmaz. Taraflar da bu durumun farkında. İsrail gerçek bir Filistin devletini sonuna kadar ötelemenin peşinde. Müslümanlar ise Kudüs ve Aksa Tepesi'nden vazgeçmeyeceğini gösterme gayretinde. İki taraf da şimdilik bu iki alanda kendi lehlerine adım atamayacaklarını bildiklerinden hareketsiz kalıyorlar. İsrail zaman içerisinde Filistinliler'in direnişinin kırılmasını ümit ederken, Filistinliler güçlenecekleri günü bekliyorlar. Onun ötesinde karşılaştığımız her türlü kriz aslında kronikleşmiş kalıplar barındırıyor. İsrail şiddet kullanarak siyasal otorite üretmeye çalışıyor. Filistinliler ise bu otoriteyi tanımadıklarını gösteriyor.
Son kriz de benzer özellikler taşıyor.
İsrail bu uzun vadeli mücadelede Müslümanlar'ın direncini kırmak inancını sarsmak için sürekli bu tür tacizlerde bulunuyor. Aslında var olan işgali görünür kılarak Müslümanlar'ı bıktırmaya çalışıyor. 2000 yılında Sharon yine bu simgeyi kaşımak için Aksa Tepesi'ne çıkmıştı. Arkasından İkinci İntifada eylemleri gelmişti. Şimdi yine metal detektörlerin yerleştirilmesi de aynı simgesel özellikleri barındırıyor.
İsrail kontrolün kendisinde olduğunu göstererek Müslüman nüfusu taciz ediyor. Maalesef Filistinliler'in elinde çok imkan yok.
Yıllardır olduğu gibi yine canlarını korkusuzca ortaya koyarak tırnaklarıyla mücadele veriyorlar.
Görüntüleri izlerken hepimizin içi burkuluyor. Dünyanın bu kadar zulme sessiz kalmasını hayretler içinde seyrediyoruz. Elimizden ne gelir diye düşündüğümüzde de ayrı bir kaygı yaşıyoruz.
Maalesef İslam dünyası bu halde oldukça İsrail böylesi cüretkar olmakta sıkıntı duymayacaktır. Hemen yaşadığımız iki krizi düşünün. Suriye savaşı ve Katar krizi İsrail için ne anlama geliyor? Müslümanlar bu tür olaylarda İsrail'in ekmeğine yağ sürmekten başka ne yapıyor? Suud ile İran birbirine düşmüş. Mısır bir darbeciye teslim olmuş. Suriye iç savaşa sürüklenmiş.
Türkiye çok sayıda cepheden kuşatma altında. Böyle olunca da İsrail elini kolunu sallayarak en kutsal değerlerimize saldırmakta hiç sakınca görmüyor.
Ama şunu da bilmek lazım. Bu durum sadece Ortadoğu ülkelerinin kendi irade ve elleriyle düzeltilebilecek bir durum olmanın çok ötesinde. Bölge dışı aktörlerin kışkırtması, bölücülüğü ve planları bölge üzerinde bu kadar hakim olduğu müddetçe bölge ülkeleri aralarındaki ihtilafları üç günden beş güne çözüp ortak bir irade üretmek mümkün görünmüyor.
Yüzyıl önce Ortadoğu öylesine parçalanmış ki, toparlanmak kolay olmayacak. Irak ve Suriye'ye bakarsanız dış aktörlerin bölgeyi daha da bölmeye ve ayrıştırmaya çalıştıklarına şahit olursunuz. İşte bundan dolayı maalesef elimizde iyimser olacak fazla veri yok. Filistinliler'in yaptığı gibi inancı ve direnci diri tutmak bazen tek yol olabiliyor. Bazı dönemler vardır kazanma şansınız çok zayıftır. Bu dönemleri kayıpsız kapatmak bile kardır.