Hasan Basri Yalçın

HASAN BASRİ YALÇIN

Tarihi 29 Mart 2017

Ayrıntılarda kaybolmamak

Referandum yarışı kızıştı. Her gün yeni bir tartışma ve yeni bir atışmayla karşılaşıyoruz. 18 maddelik anayasa değişikliğinin her maddesi bir kenara, her kelimesini bile ayrıntılı biçimde konuşur hale geldik.
Halbuki ilk günler tam tersi söyleniyordu. "Vatandaş bu değiklikleri kavrayamadı." "Vatandaş ne anlasın" gibi laflar ediliyordu.
Böylesi bir ön kabul üzerinden bazıları da anayasa değişikliğinin tümünü sorunsallaştırıyordu. "Yeterince konuşulmadı. Keşke daha ayrıntılı tartışabilseydik" deniyordu.
Bunların hiçbirinin doğru olmadığı ortaya çıkıyor. Tabii ki parti kimlikleri, ideolojik tutumlar, ülkenin genel durumu, siyasal ve ekonomik gelişmeler vatandaşın tavrında etkili olacaktır. Temsili demokrasilerin en temel özelliği de budur.
Önüne her ne koyarsanız koyun, millet kendi penceresinden bakar ve ona göre karar alır. Bu genel bakış her maddeyi nasıl gördüğünü pek tabii ki etkiler ve genel çerçeveyi çizer.
Fakat aynı zamanda görülüyor ki referandum süreci bütün beklentileri yerine getiriyor. Kampanya süreci ilerledikçe, konuya dair bilincin yanında bilgi de artmaya başladı. Ve her madde hakkıyla ve hatta abartılı biçimde tartışılır hale geldi.
Malesef bazen de gerekiz bir mügalataya dönüştürülüyor. Fesih yetkisi var mı yok mu tartışması bunun en iyi örneklerinden biri. CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu özellikle demogajiyi tercih ediyor. Bunu da anlamsız iddialar üzerinden yürütüyor. Bütün siyasal kariyeri boyunca izlediği bir yöntem bu aslında. Bu zamana kadar birçok konuda sorumsuz iddialar ortaya attı.
Şüphe yaratan sorular sorarak insanları haksız yere suçlamaktan hiç çekinmedi.
Bunu bir alışkanlık haline getirdi.
Hiçbirinde bedel ödemedi. Halbuki bizim geleneğimizde iftira yalandan dahi kötü bir davranış olarak görülmüştür. Fakat Kılıçdaroğlu insanların üzerinde sui zan oluşturacak dili kullanmaktan zevk alıyor.
Bu dilin işe yaradğını düşünüyor. Aslında kişisel kariyerini buna borçlu olduğunu düşünüyor. Ortaya şüphe uyandırıcı fakat yanlışlanması zor sorular at, sonra bunun cevabını bile duymadan yenisine geç. Bu aslında insanlık tarihinin en basit demogoji yöntemlerinden biridir.
İlkeldir fakat kullanışlıdır. Antik Yunan'daki retorik ustası sofistlerin bile tenezzül etmeyeceği türdendir.
Fakat insanlık tarihinde sık sık baş vuranı bulunur. Genelde de kaybedecek şeyi olmadığını düşünen çaresiz bir siyasetin sonucu olarak ortaya çıkar.
Kılıçdaroğlu tam da bu tarife uyuyor.
Aslında siyasi kariyeri boyunca kaybetti.
Ama kaybetmesine rağmen koltuğunu kaybetmedi. Bu nedenle bir yanılsama içinde. Başarı zannediyor. Kaybedecek şeyi kalmadığından kaybettiğini fark etmiyor. CHP siyasetinde böyle bir sorun var. Partiyi elde tutmayı Baykal da kazanmak zannederdi. Kılıçdaroğlu da kazanmak zannediyor. Bu nedenle sonuç almasa da bu teknikleri kullanmaya devam edecektir.
Fakat diğer tarafta bu eğilim maalesef referandum sürecini kötü etkiliyor.
Ayrıntıları öğrenmek ve tartışmak iyidir. Fakat ayrıntılarda boğulmak esası kaçırmaya neden olmasın.
Bu anayasa referandumunun on sekiz maddesi de hepsi tek başına çok kıymetli ve değerlidir. Hepsi ayrıntılı tartışmayı hak ediyor. Bunda hiç şüphe yok.
Fakat bu anayasa değişlikliğinin özü Cumhurbaşkanlığı meselesidir. Bütün bu değişikliğin hem nedenidir hem de en etkileyici sonucunu doğuracaktır.
Fesih yetkisi gibi bir demogojide vakit kaybetmemek lazım. Yüksek yargının nasıl kurgulandığı önemlidir. Fakat bu atamalrın sayıları değişmiştir sonra da değiştirilebilir. Seçilme yaşını beğenmiyor olabilirsiniz. Başkaları çok beğeniyor olabilir. Fakat bunların hiçbiri ülkenin geleceğinde Cumhurbaşkanlığı sistemi kadar etkili olmayacak. Bu nedenle ayrıntılarda boğulmamak hele hele Kılıçdaroğlu'nun toplumu sürüklemek istediği asılsız demogoji siyasetinden bütünüyle uzak durmak lazım.
Cumhurbaşkanlığı Sistemi'nin topluma ve siyasete getireceği istikrar, herşeyin ötesinde bir öneme sahip. Bu konu asıl odak noktasını oluşturmalıdır.