Hasan Basri Yalçın

HASAN BASRİ YALÇIN

Tarihi 16 Ocak 2017

Hukuka tapmak

Bilinen bir hikâyedir. Ama önemine binaen tekrar etmekte fayda var. Hz. Ömer "cahiliye günlerini hatırladığımda bir şeye ağlarım bir diğerine de gülerim" demiş. "Neye ağlarsın" diye sormuşlar. "Küçük kızımı gömdüğümü hatırlayınca ağlarım" demiş. Neye güldüğünü sormuşlar. "Helvadan put yapardık. Gün boyu onlara tapardık. Acıkınca da onları yerdik" demiş. İşte buna da gülmeden edemem.
Bu hikâye neden mi aklıma geldi?
Söyleyeyim.
Hukukçuların anayasa tartışmalarını gördükçe bu komik durumu hatırladım.
Hukukçuların büyük bir kısmı insan eliyle yapılmış hukuku kutsal zannediyor.
Hâlbuki hukuk bir kurumdur. İnsan eliyle kurulmuştur. İnsanlar müsaade ettikçe vardır. İnsanlar daha iyisini istediğinde değişir. Fakat hukukçular bunu unutmuşa benziyor. İnsan eliyle yazılan hukuka tapar gibi bir halleri var.
Tartışılamaz görüyorlar. Aslında tapar gibi yapıyorlar. İşlerine gelmeyince de, afiyetle yiyorlar.
Hukukun üstünlüğü diye bir kavram var. Ezberden okunuyor. Yapılan yenilikleri mahkûm etmek için kullanışlı bir laf. Her türlü değişimi hukuka aykırı ilan edip değişimi engellemenin bir yolu olarak görülüyor.
Hukukun kaynağı maalesef göz ardı ediliyor. Evrensel hukuk diye bir kavram var. Nasıl evrenselse? Kim karar verdiyse bunun evrensel olduğuna? Cidden merak ediyorum.
Mesela dini hukuk olur. O zaman dersiniz ki, Tanrı böyle buyurdu.
Değiştiremezsin. Fakat modern insan bunu yıktı. Sekülerleşme, aydınlanma ve hümanizm geldi. Hukuk akla emanet edildi. Belki böyle evrensel olabilirdi. Ne de olsa aklın yolu birdi? Sonra gördük ki, aklın yolu bir değil, çokmuş. Her toplumun kendine has değerleri, örfleri, iyileri ve kötüleri varmış.
Sonra akıldan üretilen hukukun yerini hukuktan üretilen hukuk aldı. Ünlü hukuk düşünürü Kelsen'in korkunç bir hukuk taassubuyla ürettiği bir düşüncedir.
Genel ilkelerden diğer ilkeleri çıkarmak uyanıklığı. Peki, genel ilkeler nereden gelir? Cevap. Onlar evrenseldir. Peki, evrensel nerden gelir? O genel ilkelerden gelir. Yani aslında modern hukuk felsefesinin buna bir cevabı yoktur. Batı hukukunu evrenselmiş gibi satar bize.
Tabii bunlar hep hukuk felsefesine dair tartışmalar. Çok daha derinlemesine yapılabilir. Ama anladığım kadarıyla hukukçular bu tartışmaların hiçbiriyle ilgilenmiyor. Evrensel hukukun nereden geldiğine dair bir soruyu sorabilecek cesaret ve ehliyet yok. Ama hepimize akıl veriyorlar. Hukukun üstünlüğü diye.
İyi de bu hukuk kimin hukuku?
Hukukçular hukukun temelinde yatan siyaseti ve o siyaseti inşa eden insanı tanımak zorunda. Tanımazsa, hukuku bizim yaptığımızı görmez. Bizim yaptığımızı görmezse değiştirilemez zanneder. Sonra da işine gelmeyince mideye indiriverir.
Hatırlayın bu ülkede hukuk adı altında ne kepazeliklerin yapıldığını. 367 kararını kim unutabilir?
Anayasa mahkemesinde açılan davaları hatırlayın. HSYK'da her türlü sahtekârlık dönmedi mi?
Bu tür kurumlarda bir grup vesayetçi hâkim ve savcı temizlendi. Yerine FETÖ'nün hâkim ve savcıları sızdı. Sonra hukuku her türlü zorladılar. Kendi dar grup çıkarları için ülkede hukuk darbeleri tezgâhladılar. Bunların hepsi hukuk adı altında yapıldı. Kendi amaçlarına hizmet ettiğini düşündüklerinde sıkı sıkı yapıştılar bu hukuka. İşlerine gelmediğinde ise çiğnemekte zerre kadar şüphe göstermediler.
Bu ülkenin vatandaşları bu durumla öylesine çok karşılaştı ki, artık bu gürültüleri ciddiye aldığını sanmıyorum. Hukuk adı altında millet iradesini engellemeye çalışanların bugün hukuktan bahsederken samimi olmadıkları gün gibi ortada.
Hukuk tek başına hukuk olduğu için iyi değildir. Tek başına adil değildir. İyi olması ve adil olması için topluma ya da siyasete dayanmaya ihtiyacı vardır.
Eğer sürekli millet iradesinin aleyhine kullanılıyorsa, yeniden yazılması gerekir.
Toplumsal ve siyasal değerler kendi hukukunu üretir. Doğal ve iyi olan budur.
Şimdi tam da bununla karşı karşıyayız. Bu ülkede yeni bir hukuk yazıyoruz. İlk kez millet eliyle.