Ergün Diler

ERGÜN DİLER

Tarihi 29 Eylül 2014

Bitişi gördüm!

İçinden geçtiğimiz zaman dilimini anlamak çok zor!
Sadece bu dönem için değil! Tarih yazılırken, ritimler, sınırlar, akıllar, alışkanlıklar, paylaşımlar, liderlikler, ilişkiler, hatırlamalar, tanımlamalar değişirken DEĞİŞİMİ görmek ve analiz etmek çok zordur!
Günlük koşuşturma içinde küçük küçük hissettiğimiz hareketliliğin bizi nereye götüreceğini çok zaman ıskalarız!
Sade ve iddiasız günlük koşuşturmamız içinde ROLLERİ DAĞITANLARA ve AKTÖRLERE dikkat edemeyiz!
Ne yapılmak istendiği ile ilgili bir fikrimiz olmaz!
Duygusal tempoyla gitmeye alışık olduğumuz için de SENARYOYU bilmeyiz! Okuyamayız!
Aslında yanılgı budur!
Herkesin, bağlı olduğu KANAT itibarıyla bir rolü vardır! Bu, konu Türkiye olduğu zaman genellikle ülkenin aleyhinedir! Belki operasyonda kullanılanlar bile bunu fark etmez! Öyle ya 1980 öncesi gençlere silah verenler onlardan "ülkeyi kurtarmalarını" istiyorlardı! Onlar da her ölümle ülkeyi bir adım daha kurtuluşa taşıdıklarını sanıyordu!
Maalesef adamlar AKLIMIZLA alay etti! Hem de yıllarca!
Türkiye'nin gittiği yoldan rahatsız olanlar her zamanki gibi vardı! Hatta şimdi, eskisinden çok daha fazla!
OSLO görüşmelerinin sızdırılmasıyla başlayan süreç aslında YOL AYRIMINA gelindiğinin en güzel işaretiydi! Bu sızıntıyla PARALEL YAPI, başka bir final düşündüğü BARIŞ SÜRECİNİ baltalamaya başladı! AK Parti'yle yakınlık büyük yara aldı! Soru işaretleri baş gösterdi! Gönül kırıklıkları aldı başını gitti! Daha sonra MİT'çiler için YAKALAMA kararının verilmesi, Erdoğan'ın hastalığının TOTO haline getirilmesi, GEZİ ile tansiyonun TAVAN yapması ve 17 ARALIK'la öldürücü darbenin vurulmak istenmesi Paralel Yapı'nın başka gündeminin olduğunun açık göstergesiydi!
Belki onlar "ülke için" bunları yaptıklarına inansa da; olan biten ülkeyi duvara toslatmaktı!
Eminin, Paralel Yapı'da çok kimse olanları anlamakta zorlanıyor! İşin başında karar veren tek bir kişi var!
Yakındakilerin pek bir önemi yok!
Herkesle görüşen, herkesin görüşünü alan bir yapı var gibi görünse de sonuçlar hep bir kişinin aklıyla gidildiğini ortaya koyuyor!
Mesela, bu yapı içinde aklına, kişiliğine, terbiyesine, ahlakına güvendiğim genç bir dostum çok önceleri oluşumun PRENSİ GİBİ DAVRANAN biri ve onun sıkı dostu için "İSRAİL'LE ÇOK CİDDİ İLİŞKİLERİ VAR! BİR AN ÖNCE BUNUN GEREĞİ YAPILMALI!" diye Pensilvanya'ya gidip rapor verdi! Bu arkadaş da zaten şimdi oralarda yaşıyordu!
Her kararı tek başına alan kişi, bütün bunları çok önemli buluyor ve nefes almadan dinliyor! Toplantı bittiğinde "GEREKEN YAPILACAK, SEN MERAK ETME!" havası oluşturuyordu!
Ama gidişat gösteriyor ki adı geçen iki isim için hiçbir şey yapılmıyordu!
Yapının içindeki bir grup, ümitle hareket edilmesini bekliyordu! Ama olmuyordu!
Raporu verenler tasfiye edilmese de diğer kanat adımlarını açarak yürümeye devam ediyordu!
Bu rapor önemli olmasına önemliydi ama yapının başındaki ismin YAHUDİLER'le buluşmasında, onların medyasında manşet olmasında, oturduğu yerden canlı yayın yapmasında inanılmaz kolaylıklar görülüyordu!
Sanki bir el düğmeye basıyor ve dünya genelinde İLETİŞİM ağı hizmete sunuluyordu!
Ve ilginçtir her röportaj, her konuşma, her çıkışta hedef Türkiye ve Erdoğan oluyordu! Nedense devamlı Türkiye kötüleniyordu!
Mavi Marmara'da "OTORİTEYE BAŞKALDIRILMAMALI!" denildi!
Yolundan dönmeyen Ankara için BEDDUALAR yağdırıldı!
Bunlar oldu olmasına ama karşı taraf için kimse kılını kıpırdatmadı!
MESELA...
*
İsrail için okunan bir beddua görülmedi!
* Ananas gönderdikleri için olumsuz tek söz duyulmadı!
* Erdoğan'a saldırmak serbestken Avrupalı liderler için aşırı özen gösterildi!
* Türk basını eleştirilirken İngiliz medyasına küçük de olsa bir eleştiri getirilmedi!
* Aleyhindeki gazeteciler için şimdiden iddianame hazırlanırken onları satanlar için bir şey söylenmedi!
* Haham Bakshi Doron için ayakta karşılama yapılırken, buradaki cemaatlere operasyon düzenlendi!
Bu maddeleri çok ama çok uzatmak mümkündü!
Ama gereği yoktu!
Söylemek istediğim başkaydı!
Herkesi dinleyip, kendi kararını veren kişi Türkiye'yi ele geçireceğini düşündüğü için İSTANBUL SERMAYESİ ile olan yakınlığını tavan yaptırdı! Tespihler, ananaslar havada uçuştu! Uçak dolusu patron Pensilvanya'ya koşunca "İŞ BİTTİ!" diye düşündü! Artık öldürücü darbenin zamanı gelmişti! Nasıl olsa her darbede gerekli ŞART olan İstanbul Sermayesi yanındaydı! Diğer darbelerde olduğu gibi!
Buna inanarak düğmeye bastı! Bizzat görüştüğü polislere görev verdi!
Sonucu görüyordu! Kendinden çok emindi! Hiç zaman kaybedilmemesi gerektiğini düşünüyordu! Öyle de olabilirdi! Haklı da çıkabilirdi! Ama olmadı!
Peki, olmayınca ne oldu?
İşte tam bu noktada bitti!
Cumhurbaşkanı Erdoğan'la gittiğimiz New York'taki son gecede bunu gördüm!
Daha düne kadar "Sağlık, huzur, esenlik" dileklerini imzalı mektuplarla gönderip "Bir emriniz var mı?" diye soranlar, o gece TÜRGEV'in yemeğinde başköşede yerlerini almıştı!
Bu isimlere çok güvenen PENSİLVANYA, o akşam bitmiş, tükenmişti! Kapısında sıra olanlar onu satmıştı! Düne kadar Erdoğan'ı şikayet etmek için Pensilvanya'ya uçanlar şimdi yemekte yer kapmak için yarışıyordu!
Bu kadar da değildi üstelik!
Ali Sabancı gibi, Mehmet Ali Yalçındağ gibi isimler otel lobisinde Erdoğan'la karşılaşmak için nöbet tutuyor, akşam da TÜRGEV'e bağış yapmak istediklerini söylüyordu!
Oysa yapının başındaki isme her zaman destek veren ve önlerini açan sadece Erdoğan'dı! Onlara "Gelin bu görev sizin!" diye inanan ve arkasında duran da Erdoğan'dı!
Ama Pensilvanya bunu anlamadı!
Erdoğan'ı arkasından vurmaya kalktı!
Şimdi de o patronlar yani perde arkasında ittifak kurduğu sermaye onu arkasından hançerledi!
Hayat böyleydi!
Ne verirsen elinle o geliyordu seninle!
Pensilvanya şimdi yaptığı bu hatayla baş başa!
Son pişmanlık fayda etmez ama New York'ta bunu gördüm!
Kötü bir son!