Ergün Diler

ERGÜN DİLER

Tarihi 26 Ağustos 2013

Sessiz gemi

Denizlere hiç kafa yormayız!
Daha doğrusu Osmanlı çok yorardı da biz pek üzerinde durmayız!
Sultan Abdülaziz, İngilizler'i korkutacak kadar güçlü bir donanma yaptırırken bir yandan da SÜVEYŞ KANALI için operasyon emri veriyordu!
Mısır Valisi Said Paşa, Fransız mühendis Ferdinand de Lesseps'e 1854'te hazırlattığı projeyi hayata geçirmişti! Bu atakla İngilizler'in deniz yollarındaki hakimiyeti sona erecekti! Kanalı kullanmadan ticaret mümkün değildi! Bu da kontrolün İstanbul'a geçmesi anlamına geliyordu! "Asya'nın ışığı Mısır'dan geliyor" mesajı taşıyan şimdiki ÖZGÜRLÜK HEYKELİ bu nedenle oraya dikilecekti!
Olmadı!
Osmanlı, Fransız'ı ortak olarak yanına alsa da ROHTSCHILD ailesi finansal operasyonlarla 20 yılda kanalı ele geçirip İngiliz Kraliyet ailesine teslim etmişti! Çünkü bu ailelerden BORÇ almaya başladığında yakanı kurtaramazdın! Kırım Savaşı ilk büyük hataydı. Yapılacak fazla da bir şey yoktu aslında! Devletin iki yakası bir araya gelmiyordu! Bütçe açık üstüne açık veriyordu!
1841'de 4.163.000 kuruş 1847'de 15.263.404 kuruş 1848'de 38.586.642 kuruş 1849'da 88.998.000 kuruş 1854 yılında iç borç toplamı 15 Milyon Sterlin'di!
Yani Süveyş Kanalı imparatorluğun kurtuluş reçetesiydi! Ama Kırım Savaşı'nda İngilizler'den alınan 200.000 sterlinlik borç boynumuza geçirilen ilmik olmuştu!
Yıllar sonra karşı operasyon için bu kez 2. Abdülhamit, HİCAZ DEMİRYOLU projesini hayata geçirdi! İstanbul-Şam-
Medine
bir hat olacaktı! "Hicaz" engel, bariyer demekti! Ama Osmanlı engel tanımıyordu! Süveyş'i İngilizler kapsa da KIZILDENİZ'E paralel bir demiryolu döşeyip mücadeleye devam ediyordu! Görünürde hacıları güvenli taşımak için yapılıyordu! Oysa denizlerde kaybettiğimizi karada bulmaya çalışıyorduk! Bu Osmanlı'nın son büyük operasyonlarından biriydi!
Osmanlı geçiş yollarını ve enerjiyi bırakmamak için mücadele ediyordu! AKLI hiç elden bırakmıyordu!
Ancak Abdülhamit de şimdi Erdoğan'ın yaşadığı yalnızlığı yaşıyordu! İçeride ve dışarıda yaptıklarına itiraz eden çoktu!
Daha sonra böyle bir hedefimiz olamadı!
Kimse de böyle birşeye kalkışmadı zaten!
Türkiye artık açık denizdeki bir gemiydi!
Bu ne demek mi?
Anlatayım...
Her gün Boğazlar'dan geçen onlarca koca gemi görürüz! Hemen hemen hepsi bir yabancı ülkenin bayrağı ile dolaşır! Her devlet gibi Türkiye de vergi, personel ve sigorta gibi konularda kendi kanunlarına göre hareket eder! Bu nedenle birçok armatör başka bir ülkenin bayrağı ile dolaşmayı kesesine daha uygun bulur!
Koca koca gemiler bu nedenle haritada yerini bulamayacağınız ADA şirketleri üzerine kayıtlıdır! Marshall, St. Martin ya da Panama'ya kayıtlı olan gemi sayısına baktığınızda anormal bir tablo ile karşılaşırsınız!
Birçok Türk'ün orada gemisi olduğunu anlarsınız!
Tabii bu gemileri yüzdüren bir de kaptan vardır!
Bu kaptan sadece kendisine özel bir mektupla seyreder! Kasasındaki özel zarfı ikinci kaptan bile bilmez! Bu zarf, bayrağını taşıdığı devletin gerektiğinde o gemiye el koyması için gerekli olan izni içerir! Yani sahibi Türk de olsa, Alman da olsa, bayrağın sahibi geminin de sahibidir!
Denizlerdeki bilançonun altında iki ülkenin imzası vardır! Amerika Birleşik Devletleri ve İngiltere... Bütün gemileri bunlar paylaşmıştır!
Küçücük ADALAR üzerinden dağılım yapılmıştır!
1000 kişinin yaşamadığı ADALARDA yüzlerce GEMİ vardır!
Bu iki güç gerektiğinde isteyene gemi için krediyi de hazır etmektedir!
Yeter ki sen gemi al ve onlara bağla!
İşte Türkiye'nin durumu da böyleydi!
Sevseniz de sevmesiniz de Erdoğan bunu değiştirdi! Değiştirmek için çok savaştı!
Binlerce yıllık tarihi ve şanlı geçmişi olan bir ülkenin açık denizlerde yabancı bayrakla dolaşan gemilere benzememesi için çırpındı! O da Abdülhamit gibi bölgeye indi!
İpi dışarıda olan basın anlamasa da SOMALİ'ye bu nedenle gitti!
İngilizler Süveyş'in başına oturup gelenden geçenden 40-50 bin dolar para keserken, altın bir hamle yaptı!
Singapur'dan gelen bir GEMİ günlerce hiçbir yerde ikmal yapmadan yol alıyordu!
Tek olası durak SOMALİ'ydi! Harika bir yerdi! Türkler oraya yerleşirse ilk kontrol Ankara'nın olacaktı ki, bu pastanın paylaşılması demekti! Ama İngilizler buna izin vermiyordu! Biz ısrar edince ELÇİLİĞİMİZE saldırıyorlardı!
Tabii terörist kılığıyla!
Erdoğan, Mursi'ye LAİKLİĞİ önerince SUUD KRALI'na el altından gönderilen bilgide "Türkler sizi yıkmak için yola çıktı!
Demokrasi gelirse Mısır kazanır mı bilinmez ama siz kaybedersiniz!" diyordu!
Dün HİCAZ'a kadar demiryolu döşediğimiz topraklar şimdi karşımıza geçiyordu!
Krallıklar titriyordu!
LAİKLİK öyle bir hal almıştı ki, içeride ve dışarıda Erdoğan'ı götürmek için kullanılıyordu!
Gezi'ye çıkanlar da Suud Kralı ve Körfez'deki emirlikler de korkuyordu! Ama yeni eylemler için kolları sıvayan 4 üniversitenin hocaları bu çelişkiyi açıklayamıyordu!
Nasıl oluyordu da Mursi'ye "laiklik" öğüdü veren biri hem Taksim'de hem de petrol fışkıran coğrafya da DİKTATÖR olabiliyordu!
Dünyadaki 50 kat ve üzerindeki binaların yüzde 90'ının sahibi olan MUSEVİ aileler, Erdoğan'ı istemiyordu!
Onlar istemeyince Avrupa, Amerika, Çin ve en garibi şeriatla yönetilen ülkeler de istemiyordu!
Çünkü denizlerde TÜRK BAYRAĞI dalgalandırmak yürek isterdi! Bir de kaptanın kasasında ÖZEL MEKTUP yoksa işi çok zordu!
Rothschildler'in kurduğu IMF'yi kovdu, ülkeyi şantiyeye çevirdi, paradan 6 sıfır attı!
YARANAMADI! Çünkü en büyük hamle Türk-Kürt kucaklaşmasıydı!
Eğer bu gerçekleşirse bugün olmazsa yarın İSLAM coğrafyasına hem LAİKLİK hem de DEMOKRASİ gelecekti!
Ortadoğu baştan aşağı değişecekti!
Türkiye'nin borcunu bitirip enerji ile buluştuğunda yerinde kalmayacağı SIR değildi!
Adamlar bunu biliyordu!
Bu nedenle bütün bu iddialardan vazgeçen yumuşak huylu biri için arayışa girildi!
Ama önce PARADAN ve KÜRTLER üzerinden gelmeye çalışacaklar!
Gelsinler!
Umduklarını değil, bulduklarını yerler!