Ergün Diler

ERGÜN DİLER

Tarihi 3 Nisan 2013

Devlet

Eyalet sistemi, Öcalan'a ev hapsi, PKK'nın çekilme işlemi, yasal çerçeve, hainlik suçlamaları, İmralı ziyaretçileri, yeni Anayasa yani barış süreci ve getirdikleri ülkenin ana gündemi...
İnsanlar gruplar halinde bu konuları konuşmuyorlarsa da emin olun, iki kişi baş başa kaldığında PKK'nın nasıl biteceğini ve barışın ne getireceğini enine boyuna masaya yatırıyor! Kabul etmek gerekir ki, konu çok KARIŞIK olduğundan zihinlerde soru işaretleri yaratıyor! Bu doğal... Ama inanın televizyon ekranlarındaki UZMANLARI görünce halkın kafa karışıklığını çok iyi anlıyorum...
Bizdeki "Her şeyi bilme ve her konuda söz söyleme hastalığı" geçecek gibi değil. Her aklına geleni ekranlardan milyonlarla paylaşmak yeni adet! Nasıl olsa kimsenin sorumluluğu yok! Herkes ait olduğu kamptan sallıyor!
Ama "Hem Türk'e hem Kürt'e doğru yolu gösteren kim var?" diye sorsam cevap bir elin parmaklarını geçmez!
Neyse...
Öncelikle şunu anlamamız gerekiyor.
Türkiye dünyanın merkezinde yer alıyor!
İddialı bulabilirsiniz ama gerçek bu!
Ülkenin etrafını saran çerçeve 100 yıldır yerine oturmadı. Çünkü Türkiye ne yapması gerektiğini bilmiyordu! Bunun için hem biz, hem bölge acı çekiyordu!
Dönün geriye...
İttihat ve Terakki geldi, Cumhuriyet geldi, tek parti geldi, baskı geldi, yabancı düşmanlığı geldi, sol geldi, sağ geldi, darbe geldi, cunta geldi, sıkıyönetim geldi, fişleme geldi, idam geldi, terör geldi, suikast geldi, ekonomik kriz geldi, en sonunda PKK ve Öcalan geldi!
Biz DÜŞMANI hep içeride aradığımız için kendi gençlerimizi ya ipe, ya hapse ya da dağa gönderdik! SOL yükselince, milliyetçi kesimi önüne sürdük! PKK palazlanınca aynı gruplara bu kez farklı noktalarda görev verdik!
Problemin kaynağını ANADOLU olarak gördüğümüz için çözümü de haliyle buralarda arıyorduk! Oysa en kısa anlatımla 60 yıldır başımıza gelen belanın arkasında bizim dışımızda HERKES vardı! Amerika, İngiltere, Rusya, Almanya, Fransa, İtalya, Çin, Hollanda, Danimarka... Bizim kapladığımız alanın ne kadar önemli olduğunu bütün dünya biliyor, sadece biz fark etmiyorduk!
Acemi doktor gibi HASTAYI ölüme götüren yanlış REÇETEYİ yazıp duruyorduk!
Çünkü AKLIMIZI devredışı bırakmıştık!
Osmanlı, Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra Ortadoğu'dan çıkıp gitti!
Cetvelle çizilen sınırlar İngiliz sevdalısı isimlere ve ailelere bırakıldı. Sancı bir türlü dinmedi! Çünkü biçilen elbise o bedene olmuyordu! Dikiş tutmuyordu! İçeride yaşadığımız bütün olaylar Türkiye'nin dışarıda alacağı ya da almayacağı ROL içindi! Sol-sağ, Alevi-Sünni, Türk-Kürt kavgası asla YEREL değildi! Karşı karşıya gelen grupların TÜRKÇE konuşması soruna TEŞHİS koymamız için yeterliydi!
Düşman içerideydi ve başı bir an önce ezilmeliydi!
Yıllarımız bu kısır döngü içinde geçip gitti! Acı olan şu ki hala Türkiye'nin nasıl bir TÜRBÜLANSTAN geçtiğini anlamayanlar var!
Bölge toz duman içinde. Bütün devler bölgede tepişirken birileri çıkıp "Ankara başını kuma gömerse hayatta kalır" tezini işliyor! Bunu daha şık bir şekilde söyledikleri için sokaktaki insan hemen anlamıyor! Kürtler'e kucak açmanın, çevreyle ilgilenmenin BÖLÜNMEYİ getireceği ve ülkenin temelinden sarsılacağı iddiaları havada uçuşuyor!
Kimseyi suçlamak istemem!
Belki de cidden böyle gördükleri için bunları söylüyorlardır! BİLEMEM!
Ama etraf kum fırtınasına teslim olmuşken, gaz maskesi takmadan hayata kalmamız mümkün değil!
Muhtaç olduğumuzu gaz maskesi de tarihimiz ve aklımız!
Çünkü Ortadoğu'yu sallayan güçler buralara yabancı! Hiçbiri bizim kadar bölgeye hakim değil. Ama her birinin ayrı hesabı var. Dünyada yalnız olmadığımıza göre kendimize yakın birilerini yanımıza çekmemiz gerekir! Akıl bunu emreder!
Birileri çıkıp "Biz Türk'üz dünyaya meydan okuruz!" derse o başka!
O zaman benim gibi düşünen biri de çıkıp "12 Eylül darbesini niye engelleyemediniz, Avrupa Birliği'nin ülkeyi böleceğini düşünen Özal'ı neden koruyamadınız, Amerika karşıtı politikalarıyla bilenen Erbakan'ın düşmesine neden engel olmadınız, Türkiye'ye enerji koridoru açacak olan ELÇİBEY'i nasıl yalnızlığa terkettiniz" gibi cevap veremeyeceğiniz onlarca soruyu önünüze getirir!
Tarih derslerinde fetihlerimizi okurken hep cengaverliğimize vurgu yapılır!
Evet; biz gerektiğinde çok iyi savaşan bir millettik!
Ama unutulmaması gereken bütün zaferlerimizi AKLIMIZLA kazandığımızdı! Orhan Gazi de, Fatih Sultan Mehmet de, Mustafa Kemal de hep AKLI ön planda tutmuştu!
Bu yüzden tarih yazdılar zaten!
Bakın Bill Clinton'ı hepimiz hatırlarız!
Clinton özel biriydi! Ama o da küresel politikaları değiştirebileceğin sandı!
Dünyanın dengesinin Amerika-Rusya arasında değil de, Amerika-Avrupa arasında olması gerektiğini söyledi!
Bunun için de çalıştı. Ancak Derin Amerika, Avrupa'nın tarihini, kabiliyetini ve büyük devlet kurma becerisini iyi biliyordu! Bu nedenle MADENLERDEN başka artısı olmayan Rusya'yı dengenin diğer ucuna koydu!
Tahterevalli ikisi arasında inip çıkıyordu!
Clinton bunu bozmaya kalkınca MONICA LEWINSKY isimli Yahudi bir kızla yaşadığı aşk skandalı ortalığa saçıldı.
Bir savcı bunun üzerine ABD Başkanı'nı karşısına alıp tam 4 saat terletti!
Bir güç "Hey Clinton kendine gel.
Başkan da olsan bizi dinlemelisin.
Abartma!"
diyordu. Zaten kısa bir süre sonra da gidiyordu!
İçeride gelişmeleri okuyamayıp ısrarla birilerine kara çalanlar, KÜRESEL bir oyunun başrolünde Türkiye olduğu gerçeğini artık görmeliler!
İstesek de istemesek de Ankara, BAŞ ERKEK oyuncu!
Ya buna direnip kendi senaryomuzu yazacağız ya da aklımızı kullanıp filmin sonundaki mutluluk sahnesini ellerimizle değiştireceğiz!
İlk yolu seçtiğimizde kardeş kavgası ve BÖLÜNME kaçınılmaz!
Oyunun dışında kalma şansımız yok!
Ama değiştirme şansımız çok!
Tek yapmamız gereken TÜRK olduğumuzu hatırlamak!
İnanın gerisi kolay!

NOT:
Büyük Türkiye'ye muhalefet edenlerin daha ölçülü olması şart.
Dışarıdan bakan bir göz, dağınık yapıdan UMUT bulabilir...
Yine düşmanı içeride yaratmayalım...
En azından bu kez!